featured

Gül Kara yazdı: Yalnızlığa Sürülmek

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

“Tabloda ay ışığı ve gece mavisinin karışımı, gökyüzünü hülyalı bir maviye dönüştürmüş. Bu hülyalı maviye bulanmış yusufçuk, gecenin içinden süzülerek açık olan pencereden içeri girmiş. İçeri girince rüya âleminde dolaşan bu süt beyazı, güzel bedeni kim fark etmiş? Yusufçuk, bu eşsiz tonlarla kadının bedenini sarmak ister gibi, topladığı renklerle tüm güçlü imgeleri yansıtarak uyuyan güzelliğin üstünü örtmüş. Bu örtü, bir ışık gibi kadının üstünde adeta parlamış. Artık kadının bu ışığın yanında ne kadar sönük kaldığı fark ediliyormuş. İnanılmaz karşıtlığın içinde uyumlu bir kaynaşma varmış. Kadının rüyasında ve arka derinlikteki yaratıcı, pencerenin yanında perdeyi aralayıp tüm bunlar, ben yarattığım için mi varlar yoksa var oldukları için ben mi onları yarattım, diye sormuş. Bu resmin yaratıcısı olan sanatçı, resmi düşler âleminde izledikten sonra, doğaüstü olan bu mavi ışıktan kurtulmak istercesine arkadaki yerinden ayrılmış. Sanatçının göz çukurları, sanki göz bebekleri yokmuş gibi gölgeliymiş. Sanatçı, gerçek bir mum ışığı eşliğinde göz çukurlarıyla aynaya bakmış. Aslında aynanın ötesindeki karşıya bakarak izleyicinin anlam dünyasında tüm bunların nasıl yankılandığını sorgulatmaya çalışmış. Bu bakışı olmayan, bakış hâline katacağın anlamı kendin bul demek istemiş. Sanki ne demek istediğimi anladın mı diye sorar gibi bakmış.” Ressamın o tablosunu böyle yorumlamıştım.

“Anlat ki insanların bir resme nasıl bakmaları gerektiği ile ilgili farkındalıkları artsın,” dedi ve ekledi: “Kimse tablolarımdaki kadınların sırrını çözemeyecek sanırım. Çünkü o kadınları ben rüyamda görüyorum.”

Rüyalardan Sanat Yaratılabilir Mi?

 Rüyalarda algıların ve dilin sınırları aşılır. Kendine özgü tüm olmaz işlerin ve olasılıkların hortladığı o yerde; şimdiyi yakalayan bilinçte, duygu kayıtlarının tutulduğu bilinçaltında ve mistiğe açılan kapıları aralayan bilinçdışında ne varsa özgürce uçuşur, çarpışır, birleşir ve tekrar dağılır. Algılanan görülerin birçoğu sözcüklere dökülemez çünkü sözcükler bu dünyaya aittir. İçten içe bilinir ki orası dünya dışında başka bir yerdir. Gecenin karanlığında, gözlerin tek bir kapanma hareketi ile yalnızlığın derinlerine inilen o yerde; artık hiçbir şey elle tutulur, gözle görülür olmak zorunda değildir. Tüm zorunluluklardan arınmış bir yer… Gecenin bozgununa uğramış kurallardan soyutlanarak, bir noktada herkes bir kez bile olsa iç sesini susturarak yalnızlığını dinlemek zorunda kalmıştır. Varoluş, yalnızlığın mevzusu kavrandığı zaman kabullenilir.

Dünyayı ve yalnızlığını diğerlerinden farklı görenleri ötekileştirmek, kemikleşmiş bir yapı gibi hâlâ varlığını -tüm modernleşme çabasına rağmen- aynı hızla devam ettirmektedir. Onlar, ne kibirli ne de asosyaldir. Ayrıca mutlu olmanın sosyal olmakla bir alakası yoktur. Yalnızlığına değer verenler enerjilerini ondan alırlar. Yalnızlıklarının içinde birçok yapılacak işleri vardır. Düşünceleri ile baş başa kalıp tekrar yalnızlığından enerji depolamaları gerekir. Topluluğun içinde çok fazla konuşmayı sevmezler çünkü boş konuşmalarla zaman geçirmek yerine gözlem yapıp, gerektiği yerde konuşup yapmaları gereken işlerine geri dönmeyi tercih ederler.

Yazının tamamını okumak için tıklayınız.

Haber Kaynağı www.muhalif.com.tr

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
0
kurnaz
Kurnaz
Gül Kara yazdı: Yalnızlığa Sürülmek

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Ulusal24 Haber Merkezi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!