featured

Atatürk’e, laik Cumhuriyete düşmanlar. Ama Araplara, Osmanlıya sevdalılar

Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Kimlerden bahsediyoruz?

Elbette “yobaz kesimden.”

Laik cumhuriyet dediğiniz zaman,

Atatürk dediğiniz zaman tüyleri diken diken olan, suratları aniden değişen,

Atatürk’e ve de laik cumhuriyete husumet besleyen kesimden bahsediyoruz.

***

Osmanlı döneminde tarikat ve cemaat üyeleri “yeniçeri askerleri” içerisinde de örgütlenerek isyanlar çıkarmışlar, padişahları tahttan indirmişler, tarikatlara karşı olan vezirlerin başlarını kesmişlerdir.

***

1362 yılında kurulan “Yeniçeri Ocağı” yozlaşarak “başına buyruk” olunca 1826 yılında kaldırılmıştı.

Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması neticesinde önlemler yeterince alınmayınca “tarikat ve cemaatler yeniden devlete sızmaya” başlamıştır.

Son dönemlerinde Osmanlı Devleti, “tarikatların ve cemaatlerin” kontrolüne geçmişti.

“II. Abdülhamid(1876-1909)” dönemi ise sızmanın en tepe noktasıdır.

***

II. Abdülhamid’in tarikatlarla olan “Şeyhlik ve mürîdlik ilişkisi”, gençlik yani şehzadelik yıllarına kadar uzanır.

Padişahlığı döneminde de tarikat mensuplarıyla özel yakınlık tesis etmişti.

“Medrese ve tekkelere” de özel ehemmiyet vermişti.

II. Abdülhamid’in danışmanları yani akıl hocaları da bazı tarikat şeyhlerinden oluşuyordu.

***

Bugün içimizdeki belli bir kesimin II. Abdülhamid’e olan sevgilerinin altında yatan asıl gerçek yukarıda bahsettiğim hususlardır.

Bunun altını çizmekte yarar görüyorum.

***

II. Abdülhamid döneminde “liyakatli olanlar değil tarikata hizmet edenler,” biat edenler gözde idiler.

Yargı organı olan “kadılara” varana kadar devletin bütün kilit noktalarına tarikat mensupları getirilmişti.

Diğer kurumlar gibi “eğitim kurumları” da büyük bir çöküntü içinde idi.

Devletin kurumlarının yozlaşması Osmanlı Devleti’ni yıkılmaya kadar götürmüştür.

***

Evet, ülkemizdeki bazı kesimler II. Abdülhamid’i çok severler.

Yere göğe sığdıramazlar.

Ancak tarih güzel tetkik edilirse belki de II. Abdülhamid’in “en başarısız padişahlardan birisi” olduğunu görürsünüz.

***

II. Abdülhamid döneminde Osmanlı “bugünkü Türkiye’nin yaklaşık İKİ KATI kadar” (Toplamda 1.600.000 kilometrekareye yakın) toprak kaybetti.

Öyle ki, “savaşmadan masa başında kaybedilen topraklar” bile vardı.

***

Kıbrıs adamız da II. Abdülhamid tarafından savaşsız bir şekilde İngiltere’ye bırakılmıştır.

***

II. Abdülhamid sürekli dış borç alarak “iktidarının dönemini uzatmaya çalışsa da bu borçlar Osmanlı’nın ömrünü kısaltmıştır.”

Osmanlı İmparatorluğu’nun dış borçlarının ödenmesi için “Duyun-u Umumiye İdaresi” de 1881 yılında yani II. Abdülhamid döneminde kurulmuştur.

“Alacaklı devletlerle” Osmanlı arasında imzalanarak kurulan Duyun-u Umumiye, Osmanlının “vergi gelirlerine” anında el koyarak alacaklarını tahsil ederlerdi. Yani Duyun-u Umumiye ile hazine, yabancı devletlerin yönetimine geçmişti.

***

Osmanlı donanmasını “darbe yaparlar korkusuyla” Haliç’e hapsederek çürüten de II. Abdülhamid olmuştur.

Sonraki dönemlerde Ege adalarının kaybedilmesinde, donanmanın Haliç’te çürümeye terk edilmesi sonucu zayıf kalmasının etkisi büyüktür.

***

Yıkılan Osmanlı’yı küllerinden kurarak devleti “cumhuriyet olarak” yaşatmaya devam ettiren,

Devletin kurumlarının, özellikle ordunun tarikatlar ve cemaatlerle olan bağlantısını kesen,

1924 yılında halifeliği kaldıran,

“Eğitimin MİLLÎ BİR NİTELİK kazanması için” 1924 yılında Tevhid-i Tedrisat (Öğretim Birliği) Kanunu’nu getirip bütün okulları Millî Eğitim Bakanlığı’na bağlayarak medreseleri kaldıran,

“Medreseler” kapatılınca, medreseler yerine birer bilim yuvası olan “üniversiteleri” açan,

Tarikat yuvaları olan “tekke” ve tekkelerin küçüğü olan, daha çok kırsal alanlarda kurulan “zaviyeleri” 1925 yılında kapatan,

Bu icraatlarıyla devleti, Osmanlı’nın kanını emen, masum vatandaşların dini duygularını sömüren tarikat ve cemaatlerin elinden kurtaran

“Mustafa Kemal ATATÜRK olmuştur.”

***

Yobaz kesimin, tarikat ve cemaatlerin Atatürk’e, laik cumhuriyete olan düşmanlıkları “ellerinden siyasi ve ekonomik gücün” alınmasından dolayıdır.

Atatürk’e saldırıları da kaybettikleri gücü tekrar kazanma savaşıdır.

***

Efendim, tarikat ve cemaatlerin ne denli tehlikeli olduklarını, “ne istedilerse verilmesi” neticesinde ellerine siyasi ve ekonomik güç geçtiğinde ülkemize 15 Temmuz kalkışmasını yaşatmalarıyla gördük.

Ancak bundan halen ders alınmamış olması da üzücüdür.

***

“Atatürk dinsiz. Bilmem şu kadar hocayı astırmış.” ifadeleri ile hain olan dedelerine sahip çıkan zevatlar;

“Evet astırdı. Ama millî mücadeleye destek veren VATANSEVER HOCALARI ASTIRMADI.

Millî mücadeleye ihanet eden, İngiliz ve Yunan iş birlikçisi olan kim varsa, hoca kılıklı olsa da, hoca kılıklı olmasa da astırıp, vatana yaptıkları ihanetin bedelini onlara ödetmiştir Atatürk.”

***

Atatürk’ün isminin bugün hava meydanları, futbol sahaları gibi yerlerden silinmesi, ona duyulan husumetin neticesidir.

Atatürk’ün ismini bugün bazı yerlerden silebilirsiniz.

Ancak “milyonlarca yürekten Atatürk sevgisini silemediniz, asla da silemeyeceksiniz.

***

Unutmayalım ki;

-“Ne mutlu Türk’üm diyene” diyemeyenlerin atası elbette Atatürk olamaz.

-Arap ve Osmanlı sevdalılarının, laik cumhuriyet düşmanlarının atası elbette Atatürk olamaz.

-“Milliyetçiyim” deyip de Atatürk’ün adını birçok yerden silenlere, Atatürk’e hakaret edenlere, hakaret edenlere destek verenlere koltuk değneği olanların atası da elbette Atatürk olamaz.”

“Ne mutlu Atatürk ve laik cumhuriyet sevdalılarına.”

“Ne mutlu Türk’üm diyene.”

Haber Kaynağı www.yenicaggazetesi.com.tr

0
mutlu
Mutlu
0
_zg_n
Üzgün
0
sinirli
Sinirli
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
vir_sl_
Virüslü
Atatürk’e, laik Cumhuriyete düşmanlar. Ama Araplara, Osmanlıya sevdalılar

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Ulusal24 Haber Merkezi ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!