Avrupa Merkez Bankası (AMB), Bloomberg’e konuşan konuya yakın kaynaklardan edinilen bilgiye göre, Mart toplantısında 50 baz puanın altında bir faiz artışı gerçekleştirmesi halinde, finansal piyasaların durumu konusunda panik yaratmaktan korktu.
Merkez bankalarının sıkı para politikaları ile de bağlantılı olarak Credit Suisse’de yaşanan sıkıntılar ve Silicon Valley Bank’in iflasının ardından bazı analistler, AMB’nin daha önce vaat ettiği 50 baz puanlık artışı yapmayabileceğini öngörmüştü.
Karar öncesinde AMB Başkan Yardımcısı Luis de Guindos’un salı günü AB maliye bakanlarında, bazı Avrupa bankalarının artan borçlanma maliyetleri nedeniyle kırılgan olabilecekleri konusunda uyardığı ortaya çıkmıştı.
Ancak banka yetkilileri, AMB Başkanı Christine Lagarde’ın açıklamasına göre “büyük bir çoğunluğun” desteğiyle sözlü yönlendirmeye uyumlu hareket etti. Guindos da haberin ardından dün yaptığı açıklamada AB bankalarının sağlam ve dirençli olduklarını söyledi.
Bloomberg’e konuşan kaynaklar Mart toplantısında piyasadaki çalkantı yatıştıktan sonra enflasyonu kontrol altına almak için daha fazla faiz artışı yapılması gerektiğine dair görüşün korunduğunu da aktardı.
Lagarde: AMB enflasyonla mücadeleden taviz vermiyor
Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde, faiz kararının ardından Frankfurt’ta düzenlenen basın toplantısında, “Enflasyonla mücadele taahhüdümüzden taviz vermiyoruz ve enflasyonu orta vadede yüzde 2 hedefine geri döndürmeye kararlıyız” ifadeleri kullanmıştı.
50 baz puanlık faiz artış kararının “büyük bir çoğunluk” tarafından desteklendiğini belirten Lagarde, “Üç ya da dört üye kararı desteklemedi. Bu, prensip kararı değildi çünkü bu kararı almaya hazırlardı. Ama muhtemelen biraz zaman verip olayların gelişimini ve toplayabileceğimiz verileri görmek istediler. Bunun dışında çok büyük bir çoğunluğun desteğiyle karar aldık” diye konuşmuştu.
Lagarde, Silicon Valley Bank ve Credit Suisse krizleri sonrası finansal piyasalarda yaşanan gerilimi yakından izlediklerini, faiz patikası için mevcut belirsizlik ortamında bir sinyal vermenin mümkün olmadığını ve kararları veri odaklı almaya devam edeceklerini söylemişti.
