Türkiye’de 2006 dan bu yana Orta Vadeli Ekonomi Programları(OVP) hazırlanıyor. Her yıl Eylül ayı başına isabet eden bir tarihte 3 veya 5 yıllık zaman aralığına göre hazırlanan bu programlar açıklanıyor ve herhalde hala bir şekilde uygulamaya konuyor. OV Programlarının 2005 yılı Aralık ayında başlayan AB müzakerelerini takip eden ilk yılda uygulamaya girmesi, Türkiye’nin, 2010 yılına kadar önemli bir ekonomik başarı çizgisi yakalayarak neredeyse AB nin Maastrich ekonomik kriterlerini yakalamasına hizmet etmişti. Dolayısı ile OVP ler bir anlamda Türkiye’nin AB nin sonbaharda başlayan ve Mali Perspektifler(Financial Perspectives) denilen bütçeleme sürecine uyumlaştırma adımı ve bir bütçe disiplini yerleştirme umudu olmuştu.
Demokrasi tramvayından henüz inmediğimiz o yıllarda Türkiye hala iddialı bir AB üye adayıydı. Geçen yıl 2024-2026 öngörüsü ile 6 Eylül 2023 de açıklanan en son OVP tam bir bütçe mali perspektif sapmasıydı. Bunda kısılamayan kamu israfı kadar, Covid sonrası ekonomik daralmanın aşılamaması ve özellikle 6 Şubat depreminin etkisi olduğunu söylemek yanlış olmaz. O halde “sıkılaştırma politikalarının” kıskacında bugün yani 5 Eylül 2024 de açıklanacak olan 2025-2027 OVP, Türkiye için ne ifade edecek? Cevap aranması gereken ilk soru.
OVP nin Amacı
OVP nin amacı, kamu politika ve uygulamalarını Kalkınma Planında(?) yer alan politika ve önceliklerle bağdaştıracak şekilde bütçe perspektifine oturtmak olarak tanımlanıyor. Bu amaçla başlatılan bütçeleme süreci, kamu kesiminin gelirleri ile yapacağı kaynak tahsislerini yönlendiren bir programlama mekanizması anlamını kazanıyor. Hedefler ekonomik, sosyal ve Tüm hedeflerin sürdürülebilirlik mantığına dayanması yine AB süreçlerine uyum gereği. Hazırlanıp açıklanan her OVP izlenecek makro politika ilkelerini, hedef ve gösterge özelliği taşıyan temel ekonomik büyüklüklerini, gelecek üç yıla ilişkin toplam gelir ve gider tahminlerini, bütçe dengesi ve borçlanma yeteneği ile kamu kurumlarına ayırılacak ödeneklerin asgari ve azami limitlerini kapsıyor. Üçer yıllık perspektif, her yıl yeniden gözden geçirilerek bir yıl daha ötelenirken, kamu kurumu ve/veya teşvik verilen özel kurumların/kesimlerin performanslarının da izlenmesi gerekiyor ki yenilenen tahsislerde ekonomik etkinlik kriterlerine uyulsun, başarı denetimi yapılabilsin. Ancak son yıllarda önsözü, ana sunum planı ve rapor sonucu bir önceki ile hemen hemen aynı olan OVP ler, her şeyden önce performans kriterlerine ve bütçe disiplinine riayet edilmediği için mali perspektifin kalkınma sürecine katkısı zayıflamış oluyor. Rapor kapsamında olan nicel büyüklüklerin takdimi her zaman düzenli. Ancak rayından çıkan ekonomik göstergeler, ipini koparıp, elden kaçıp uçan enflasyon, bütçeleme sürecinde de olumsuz etkisini gösteriyor. OVP herhalde enflasyon muhasebesinin en iyi bir uygulama alanı. Ama enflasyon muhasebesi OVP leri şeffaflıktan uzaklaştırıyor.
“Bilmece-Bildirmece; El Üstünden Kaydırmaca”
Bir kere OVP ler her yıl Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı(CSBB) tarafından hazırlanıyor. Programların şekillenmesi için gerekli ana veriler istihdam, enflasyon, dış ticaret ve büyüme verileri, CSBB na TÜİK den kamu oyuna açıklandığı şekilde gidiyorsa, zaten hesaplar baştan yalnış demektir. Yok TÜİK CSBB na gerçek ekonomik tabloyu gösteren veriler aktarıyorsa, söyelenecek bir şey yok. Hoş belki çok kızdıkları ENAK işsizlik ve enflasyon verilerine de göz ucu ile bakıyorlardır. Ama mutlaka parasal göstergelerin OVP da yer alacak hedefler açısından değerlendirilmesi TC Merkez Bankası raporları üzerinden yapılıyordur diye düşünüyorum.Üçer yıllık hedeflemelerin her yıl kaydıra kaydıra, “birdir bir” oynarcasına yeniden gözden geçirilmesi sırasında, gözden kaçırılan pek çok ayrıntının olması, yaldızlı sunumları engellemiyor. Ama yen içinde tutulan kangrenli dokuların son yıllarda artık saklanmasına imkan kalmadığı içindir ki, 2023 den bu yana sureta bir istikrar programı da OVP nin “bütçe süreci” üzerine gölge yapma iddiasında. OVP nin yaldızlı sayfalarından pek anlaşılamayan sorunlar nerede denecek olursa, bunu işte istikrar önlemlerinin dişini geçiremediği için tutturulamayan hedeflerde aramak gerek. Bugün açıklanacak olan 2025-2027 OVP, eğer aynı anda uygulamada olan istikrar önlemleri, bizzat OVP yi hazırlayan organın bağlı bulunduğu makamı ve Diyanet İşleri Başkanlığı gibi bazı ayrıcalıklı kamu kuruluşlarını tasarrufa, kemer sıkmaya icbar edemiyorsa Türkiye için yine hiç bir şey ifade etmeyecek.
Sabun Köpüğü gibi Sönen Ekonomik Performans
Öncelikli kamu destekleri ile atılım yapan savunma sanayii ve ayrıcalıklı bazı sanayi ve hizmet sektörleri dışında dışında kalan birçok sektör, el üstünde kaydırmaca OVP lara rağmen son yıllarda darboğazda. Özellikle başta tarım ve hayvancılık olmak üzere, istihdam katsayısı yüksek küçük ve orta ölçekli sanayi dalları üretim durdurma yarışında. Buna rağmen bir kaç gün önce açıklanan istatistiklerdeki enflasyon ve sembolik büyüme rakamları hem inandırıcılıktan uzak, hem de zaten özellikle büyüme verileri nominal yani cari fiyatlarla hesaplanmış olduğu için gerçek değerleri yansıtmıyor. Evet, mevsim(baz etkisi) ile henüz pek hissedilmeyen bir iyileşme var. Ama Türkiye ekonomisinin performansı, israf, kayırma veya hatalı üretim, tüketim ve dış ticaret politikaları nedeni ile son 14 yılda sabun köpüğü gibi söndü. Şimdi yeni açıklanacak 2025-2027 OVP, 5 Eylül 2024 ile Eylül 2025 arasında ne gibi paradigma değiştirici bütçe önerileri getirecek ki, gelecek yıl bu zamanlar yeniden toparlanmadan söz etmeye başlayabilelim? Aynı has, aynı hamam, aynı tellaklar ve şablon OVP taslağı, kendisi de enflasyon muhasebesine göre ayarlanmış bütçe tahsisleri öngörüsüyle Türkiye için 2025 ve ötesine ne vaat edecek? Bunun da değerlendirmesini daha sonra yapmak iyi olacak herhalde.