Ulusal24 Haber Merkezi
Liyakat ehliyet demektir, yani bir insanın eğitim ve deneyimi ve bilgili olması anlamına gelir. İslamın en önemli öğütlerinden birisi de “Emanetlerin ehline verilmesidir”. Yani gerek devlet hayatında, gerek ticari hayatta ehliyet, yetenek ve bilgi öne çıkmalı, işe almalarda ve kadro kurmalarda bilgili, deneyimli, eğitimli kişilere öncelik verilmelidir. Maalesef bazı cahil ve paraya tapan ruhsal sorunlu, ideolojik özürlü siyasiler bilgi, beceri, akıl ve bilim yerine Sadakat isterler ve yalakanın, dalkavuğun yanında kendilerini güvende hissederler. Onların tercihi körü körüne bağlılıktır, eğitim, akıl, beceri, kazanım hiç önem taşımaz. Kişilerin her dediklerini aynen kabul etmeleri, sorgulamayıp itaat etmeyi gerektirir. Cahil, hırsız, eğitimsiz, katil, vurguncu, rüşvetçi, ahlaksız olup olmaması önem taşımaz. Tek özellik yalakalık, adama tapınma, tapındığı kişinin insan üstü olduğuna inanma gibi beyin gerektirmeyen, zihin yormayan, sormayan tam itaatli ve bir zombi gibi olmaktır.
Şimdi esas sorun liyakat ve ehliyet yerine sadakati tercih eden kişilerin, yöneticilerin, siyasilerin ortak bir özelliği var mıdır?
RUHSAL SORUNLU DEPRESYONLU SİYASİLER KENDİ GELECEKLERİNDEN KORKARLAR Yapılan araştırmalarda liyakat ve ehliyet yerine sadakat ve bağlığı tercih edenlerin yani, bilgili, akılı, eğitimli, deneyimli kişilerin sorgulama ve yaratıcılık yeteneklerinden korkan kendilerinden emin olmayan, vehimli ve depresyonda olan ve otoriter kafalı kişiler olduğu ortaya çıkmıştır. Genellikle aşırı sağcı kökenden gelenlerde bu tür niteliklerin çok olduğu da belirlenmiştir. 18 ülkeyi kapsayan bir araştırma sonuçlarına ek olarak yeni araştırmalar da benzer sonuçlara ulaşılmıştır.
DELİLER VE TARİH
Tarihsel olaylara ve liderlerin nasıl başarısız olduklarına bakılırsa ülkelerini felaketlere götürenlerin bu tür ruhsal sorunlu kişiler oldukları da araştırmalarda ortaya çıkmıştır. Örneğin Hitler ve Musolininin yarı deli oldukları, hezeyan içinde ve hayali bir alemde yaşadıkları tarihçilerce belgelenmiştir. Osmanlıdaki Deli İbrahim olayını hatırlayın ve hikayelerini iyi okuyun.
Kendi kendinize sorun bilgili, deneyimli, üretken insanları mı tercih edersiniz, yoksa sizin her dediğinize evet diyen kafa sallayıp evet efendim diyen gerzekleri mi tercih edersiniz?
Halkımız bu konuda asırlardan gelen deneyimlerini “Kılavuzu karga olanın burnu boktan çıkmaz” ata sözünde özetlemiştir. Ayrıca gene bir başka atasözümüz “Hainler Hayıflı olur” diyerek ülkesine kötülük yapan rüşvet yiyen yalan söyleyenlerin yanı hainlerin korkak olduğunu ifade etmektedir.
Osmanlıyı çökerten nedenlerin başında bilim düşmanı şeyhülislamlar, cahil vezirler, dalkavuklar gelir. Genç yaşta boğulma korkusunu aşamamış, kişiliği tam gelişmemiş genç sultanların niye dalkavukları tercih ettikleri de ortadadır.
İngiliz Lord Acton’un şu sözlerini unutmayalım: “Güç insanı bozar mutlak güç mutlaka bozar”.
Şimdi bazı ülkelerdeki mutlak gücün kimlerin elinde olduğunu hatırlayın ; halen Youtube da dolaşan bağımsız gazetecilerin uyarıcı seslerini iyi dinleyin..
Artık geç bile kalınmış olsa da bu tür ülkelerim bu hale niye ve kimler tarafından nasıl getirildiğini iyi düşünme zamanıdır.
Belki de çözüm yolu buradadır. Değilse sağa sola yalpalayan hurafelerle ülke yönetmeye çalışanların işin içinden niye çıkamadıklarının, çaresiz, yıllık yalanlar ve sabır dilekleri ile nasıl alay konusu olduklarını iyi görün.
Giderek artan ülke nüfusları ve giderek sayıları azalan yetenekli eğitimli deneyimli insanlar yerine gelen cahil yalakaların sadece siyasetin değil ekonomide de kaliteyi nasıl yerlerde süründüğünü de görün. Unutmayın ki bir çok ülkede hizmet sektörü tüm ekonomik faaliyetlerin en büyüğü olmuştur. Bu da yeteneksiz çaresiz beyinsiz vasat altı milyonların müstakbel yalaka kapasitesini artırdıkça ülkelerin fakirlik, az gelişmiş, ve çözümü olmayan sorunlar yaratmaya devam edecektir. Ta ki halkın canına tak edinceye kadar.
