Biz Türklerin kendi kişisel gözlemlerime göre üç değişik kültürel özelliği var: Birincisi iletişim özürlüsü olması, biz kendi kendimizle konuşuruz, ama dış dünya ile konuşamayız. Dünya bizi niye anlamıyor deriz ve hep başkalarını öngörüsüz ve dar kafalı olmakla suçlamaya hazırız, bize komplo kurulduğuna inanırız, ama biz hiç onlarla nasıl iletişim kurabiliriz diye düşünmeyiz.
Bu kişisel yaşantımızda da böyledir. Yakın dostlarımızla haberleşmeye çalışmayız ama onları yıllardan sonra görünce de sanki yanımızdan hiç ayrılmamış gibi davranırız. İletişim özürlülüğümüz her zaman başımıza büyük işler açar uluslararası ilişkilerde.
İkincisi; Bilim dilinde “Power distance-olarak bilinen ve Türkçe’ye Kuvvet Mesafesi diye çevrilebilecek davranışımızdır. Biz nerede resmi, nerede samimi, nerede laubali olacağımız pek kestiremeyiz. Özellikle kırsal kesimde etkin olan bu davranış, samimiyet ve laubalilik arasındaki çizgiyi pek bilememekten kaynaklanır. Adama alçak gönülülükle ve içtenlikle davranırsınız, bir kaç dakika sonra onlar kendilerini senin kırk yıllık çocukluk arkadaşın gibi görürler kendilerini ve “enseye tokat” davranışı sergilemeye kalkarlar. Bir şey söylersiniz, hemen kırılırlar ve adınız kibirliye çıkar. Bu özellikle iş hayatında olumsuz etkisini gösterdiği gibi özel yaşamda, günlük yaşamda da pek çok örneklerle karşımıza çıkar.
Üçüncüsü ise ulusça “Hafıza Kaybına uğramış” olmamızdır. Herşeyi unuturuz. Özellikle geçmişi unutmaya ve unutturmaya çalışırız. Bu konuda resmi politikalarımız olduğu kadar, hafızamızın belirli olayları unutmaya koşullandırıldığı da bir gerçektir. Bu yazımda da günlük ve politik hay huy içinde unutulan bir olayı ele alacağım. 1950 yılında, yani bundan 63 yıl önce Kore Savaşında destanlar yazan Türk Tugayı’nın kahramanlığını.
Olay Kuzey Kore ve Kızıl Çin kuvvetlerinin Güney Kore’yi ele geçirmek için saldırdığı zaman Birleşmiş Milletler Bayrağı altında bu saldırganlığı durdurmak için oluşturulan uluslararası barış gücüne katılan 5400 kişilik Türk Tugayı’nın Kunuri denilen bölgede yaptığı kahramanlıktır. Her ne kadar o zamanın siyasetçilerinin gereksiz bir kararı olsa da Mehmetçik emir dinledi ve Kore’ye gitti. Savaşta Birleşmiş Milletler bayrağı altında çarpışan Amerikan ev İngiliz kuvvetlerinin arka kanadını koruma görevi verilen General Tahsin Yazıcı ve Albay Celal Dora komutasındaki Türk Tugayı geri çekilen ABD ve İngiliz askerlerinin imha edilmesini önledi. Süngü takarak saldıran düşmanı durdurmayı başardı ve ABD ile İngiliz askerlerinin çember içine alınmasına engel olarak onların güvenlikli bölgeye çekilmelerine yardım etti. 27-30 Kasım günleri süren şiddetli savaşlarda 721 şehit, 168 kayıp ve 2111 de yaralı verdik. Onların bu kahramanlıkları Türkleri Amerikan kamu oyuna ve tüm dünyaya tanıttı. Tugayımızın yaptığı kahramanlığı, Amerikan Tarih Arşivlerinden derleyerek hatırlatmak istiyorum ve diliyorum ki, bu kahramanlık ve onu yaratan, şehitlerimiz ve gazilerimiz de unutulmasın ve her yıl 30 Kasım günü hatırlayalım…
Köşe yazısının tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.