Buna göre, Sinan Ateş’in annesi Saniye Ateş, “Oğul… Oğul… Yaktılar yüreğimi oğul… Söktüler ciğerimi oğul… Kış günü kor ateşlere attılar da buz gibi dondum oğul. Yaşlı anan dururken erkenden soldun oğul. Sana kıyanların eline ne geçti oğul? Fazlasını gelip isteselerdi de bulup vereydim. Bir anneyi evlatsız koyacak kadar ne kazandılar oğul? Beni sensiz, Bengisu’mu, Zeynep’imi babasız bırakanların anneleri, babaları yok muydu? Onlar hiç evlat olmadılar mı? Onlar bir gün evlat sevgisi nedir bilmediler mi? Neden beni evlat acısıyla, hasretiyle koydular? Ardından çok dualar ediyorum oğul! Bizi sensiz koyanların yuvaları yıkılsın!” diyerek acısını ifade ediyor.
“KİMDİ BUNLAR? ASLINDA ONLARI YOLLAYAN KİMDİ?”
Sinan Ateş’in özgeçmişini kaleme alan çocukluk arkadaşı ve ülküdaşı Serkan Akın’ın da şu ifadeleri dikkat çekiyor:
“Sinan, Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı döneminin ardından çok garip bir psikolojinin içine sokulmak istenir. Önce birileri adına gelen birileri, ‘Bundan sonra evden çıkma, sadece okuluna git, evine gel. Sosyal medyadan bir şey yazma. Kimseyle görüşme. Kitap çıkartma, onu yapma, bunu etme’ diye. Sinan’ı ev hapsine almaya çalışırlar. Bunu belirli aralıklarla farklı farklı kişiler tekrarlar durur. Kaynağı belirsiz, anlaşılması mümkün olmayan çeşitli yıldırma ve sindirme operasyonları. Kimdi bunlar? Aslında onları yollayan kimdi? Ya da aslında onları kimse yollamıyor muydu? Ne içindi?”
“İYİLİKTEN MARAZ DOĞDU”
Ablası Sevda, “Atalarımızın bize dediği gibi oldu, iyilikten maraz doğdu” diyor ve şöyle devam ediyor:
“Çevresinde ne kadar gerekli insan varsa bir o kadar da gereksiz insan vardı. Yaptığı iyilikleri hak etmeyen pek çok insan! Ömrünü verdiği davada ömrü boş yere mi harcandı? Asla! Kardeşimin ömrü boşa harcanmadı. Kardeşim kendine yakışanı yaptı, örnek bir hayat yaşadı. Onlar da kendine yakışanı yaptı ve yapmaya devam ediyor. Kardeşim hayallerinin, ülkülerinin ve doğru bildiklerinin peşinden gitti. Hayatta kimseye makam için, çıkar için boyun eğmedi. Hayatı boyunca koruduğu, kolladığı, sözünü yere düşürmediği makam sahipleri ise kardeşim için bir rahmet dileyemedi…”
“BU HAYAT BİR SINAV VE BU SINAVI GEÇECEĞİM”
Sinan Ateş’in 9 yaşındaki kızı Zeynep Banuçiçek Ateş, ise kitapta şu ifadeleri kullandı:
“Merhaba canım babam! Bak şimdi beni can kulağı ile dinle. Seni çok özlemiş olabilirim ama bu yıkılacağım anlamına asla gelmiyor. Çünkü ben senin kızınım. Koskoca Zeynep Banuçiçek Ateş’im. Yani senin gibi yiğidim. Ablam ve annemin gözünden akan her bir damla, benim için çok daha büyük bir intikam. Bu hayat bir sınav ve ben bu sınavı geçeceğim. Ama kendim için değil, senin için… Ben bu hayatta senin için yaşıyorum. Ben büyüyünce hakim olup adaleti sağlayacağım, senin gibi iyi insanları öldürenleri hapse attıracağım. Baba, babasını öldürülerek kaybeden herkes benim kadar üzülür. Bana ‘Ağlama!’ deme! Ya, seni kaybettim ben, ağlayacağım tabii…”