11-12 Temmuz 2023’te, Soğuk Savaş’ın sona ermesi ve Varşova Paktı ile Sovyetler Birliği’nin dağılması sayesinde NATO’ya katılan, Baltık ülkesi Litvanya’nın Başkenti Vilnius’ta, NATO Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi yapıldı. Zirve’nin, Türkiye’de bu konuya el atan hemen herkesin üzerinde durduğu ve sakız gibi çiğnediği tek konusu, Türkiye’nin, İsveç’in NATO üyeliğine onayını verip vermeyeceği oldu. Hala da öyle olmaya devam ediyor. Ve ben bu tartışmayı büyük bir şaşkınlıkla izliyorum.
Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğine sonuna kadar karşı çıkması, karşı çıkma gerekçelerinin ve yönteminin yanlışlığı bir yana, zaten başından beri olmayacak bir dua idi. Nitekim sürdürülemedi de. Ancak Erdoğan’ın bu konuyu, yerel seçimlere kadar da kapattırmaması kimseye sürpriz olmamalıdır. 21 yıldır birçok başka dış politika konusu gibi bu konu da Erdoğan için sadece bir iç politika malzemesidir. Neyse, şimdi konumuz bu değil.
Her NATO Zirvesi’nden sonra olduğu gibi bu kez de üye ülkeler, “oydaşma-consensus” ile -kural budur- bir Ortak Bildiri yayımladılar. 44 yıllık meslek yaşamımın yaklaşık 34 yılını NATO ve bağlantılı, askeri stratejik konularla uğraşarak geçirmiş bir kişi olarak, Bildiri’yi gördüğümde, gözlerime ve okuduklarıma inanamadım.
NATO bildirileri, Brüksel’deki NATO Karargâhı’nda, üye ülkelerin NATO Daimi Temsilcileri tarafından hazırlanır. Bu toplantıların klasik açılış cümlesi, bildirinin “kısa, anlaşılır ve amaç odaklı -short, crisp, result oriented” olmasıdır. 90 maddelik, sayfalar dolusu Vilnius Bildirisi, uzundur, satır aralarını okuma becerisi ve alışkanlığı olmayanlar için içinden çıkılamayacak kadar karmaşıktır ve laf kalabalığı içinde, esas amacı gizlemeye yöneliktir.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız.