Muhalif Ankara Temsilcisi ve yazarı İnanç Uysal Halk TV’de Seda Selek’in canlı yayınına konuk oldu. Selek’in “Mahir ünal’in istifası ve perde arkası hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusunu Uysal şu şekilde yorumladı:
“Burada MHP ve Devlet Bahçeli’nin etkisi yadsınamaz. Öncelikle bunu bir kenara koyalım ancak bizde şöyle bir sıkıntı oluştu. Biz bütün AKP’lileri sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın yeteneklerine sahip olduğunu düşünüyorduk. Öyle bir şey yok. 2012 yılında Sayın Recep Tayyip Erdoğan bir konuşmasında diyor ki Türkçe’yle felsefe yapılamaz demek alenen ırkçılıktır diyor. Aradan iki yıl geçiyor 2014 yılında diyor ki bakın diyor bugünkü Türkçeyle ne felsefe yapılabilir, ne bilim yapılabilir. Ve bunu da harf devrimine bağlıyor. Bir gece yattık sabah kalktığımızda bütün kazanımlarımızı kaybettik diyor. Bir sabah uyandık ve hepimiz cahil olduk şeklinde bir söylem var. Bunun ikisini birden söyleyebilen müthiş bir yeteneğe sahip Erdoğan, onu da kabul ettiriyor bunu da kabul ettiriyor.
Mahir Ünal bunu yapamadı
Bunu Mahir Ünal yapamadı. Mahir Ünal önce sizin söylediğiniz düşünce setlerimizi yok etti Türkçe, ifadelerini kullandıktan sonra aldığı tepkilerden sonra bazı açıklamalar yaptı. Önce Cumhuriyet Bayramı’nı kutladı. Son derece güçlü bir şekilde kutladı. Gazi Mustafa Kemal’in adını anarak kutladı ki bu geldiği gelenek ve sicil açısından baktığınızda başarılı bir hamledir. Önemli bir kazanımdır. Neden çünkü aynı geleneğin İstanbul il başkanı Cumhuriyet kutlamalarında Gazi Mustafa Kemal’in adını anmadı. Türkiye Cumhuriyeti kelimesini dahi kullanmadı buna rağmen olmadı. Sonra bir açıklama daha yaptı Mahir Ünal. O açıklamasında çok daha sert bir ideolojik görüş işareti verdi. Rahatsız olanların gönlü ferahlasın diye; Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş döneminin çok önemli isimlerinden yani kuruluş ideolojisinin temsilcilerinden olduğunu söyleyebileceğimiz edebiyatçılardan Fazıl Hüsnü Dağlarca’nın ‘Türkçe Katında Oturmak’ şiirinin bayraklaşan ifadesini tweetinde kullandı. ’Türkçem benim ses bayrağım’’ buna rağmen olmadı.
Neden olmadı? Neden olmadı bölümünde anlaşılması gereken esas mesele şu; Tayyip Erdoğan bunu yapabiliyor. Öyle bir alışkanlık var. Çok İlginç bir şey ama yapabiliyor. Yani bu ülkenin en önemli sorunlarından biri olan ne söylendiği değil kimin söylediği, sıkıntısını orada çok net görüyoruz. Tayyip Erdoğan 2012’de Türkçeyle felsefe yapılamaz demek ırkçılıktır diyor. 2014’de de Türkçeyle felsefe yapılamaz diyor ve ikisini de kabul ettiriyor çok ilginç.
Devlet Bahçeli’nin tepkisi
Bizim toplumsal hafızamızda da bir sorun var. Şimdi Devlet Bey çok sert bir tepki verdi biliyorsunuz buna. Beni şaşırtan sanki ilk defa oluyormuş gibi tepki vermesi, yani bugün Türkiye Cumhuriyeti’nin bayrağının değişmesini isteyen, ayeti kerimeye bakara makara diyen insanların muteberliğinden haberdar değilmiş gibi. Kurucu değerlerle yaşanmış onca kavgayla hiç karşılaşmamış ilk kez karşılaşıyormuş gibi bir tepki verdi. Bu biraz dönem dönem güç gösterisi yapma arzusu. Yani onunda bir tabanı var netice itibari ile. Ve o tabanı kabul ettiklerinin bir sınırı olduğunu göstermek zorunda. İkincisi şöyle bir durum var. Bakın AK Parti’nin geleneğine hiç uymayan beka söylemini AK Partinin ağzına son seçimlerde yerleştirdi. AK Parti’nin sloganı haline getirdi. Bunun AK Parti’ye ne kazandırıp kaybettirdiğini oturup insanlar bir düşünsün ve hesaplasınlar isterim. Mesela beraber seçime girdikleri illerde karşı karşıya kaldıkları illerde AK Parti’deki kaç belediyenin MHP’ye geçtiğine bakmaları gerek. Burada değişik bir şey var aslında. AK Parti siyasetinde iki büyük etken var. Birisi dış politika da olmak üzere. Mesela dış politikada şuanda ulusalcı kanat dediğimiz Vatan Parti’si. Vatan Partisi’nin bu Avrasyacı zihniyetinin çok büyük etkisini görebiliyoruz. Yani Şangay beşlisinin veya Şangay birliğine katılım hareketinin Türkiye’de milliyetçilere yani Cumhur İttifakını destekleyen milliyetçilere bir turan yoluymuş gibi anlatıldığı günleri yaşadık, çok kısa bir dönem önce, İç politikada da MHP’nin bu tarz etkileri var. Kesinlikle var. Özellikle İçişleri Bakanlığı konusunda çok etkili olduğu Ankara Kulislerinde çok net konuşuluyor ve kimse bugüne kadar bunu inkar etmedi. Hatta bir dönem Faruk Çelik’in sayın Bahçeli ile görüşmeye gittiği iddiaları bu İçişleri Bakanlığı konusundaki rezervini kaldırılmasını istediği konuşuldu. Ancak sayın Bahçeli’nin bu rezervini kaldırmadığı ve Süleyman Soylu’nun bakanlığın kendileri için çok önemli ve yeterli olduğunu, bakan talep etmeyecek kadar da yeterli olduğunu söylediği ile ilgili Ankara da son bir iki yıldır konuşulan konular var. Burada ben İsmail Saymaz’ın yazısında biraz önce söylediğiniz cümlenin bir yerine de katılmıyorum. Cebinde istifa mektubu ile giden birisi bir saat öncesinden toplantıyı Twitter’ında niye paylaştı. Twitter’ın da büyük bir şevkle paylaşmıştı. Tabi bunlar hepsi Türk Demokrasisi tarihi için, Türk Demokrasisi için konuşulması gereken konular. Yani demokrasinin en önemli enstrümanları olan siyasi partilerin içinde demokrasinin olmadığının da net bir göstergesi bunlar.”