(CHP Kurultay’ının arkasından)
Yaşamımın dörtte üçünü siyasetçilerle, 3 yılını da bizzat siyasetin içinde geçirmek bana tartışmasız bir gerçeği öğretti: Siyaset ayak oyunudur. Üstelik bu öyle bir ayak oyunudur ki biri bitmeden diğeri başlar. CHP Kurultay’ını ve hemen sonrasını izlerken bunu bir kez daha gördüm. Hem de sadece yazılanlar, söylenenler, atılan nutuklarda değil sahnedeki oyuncuların duruşlarında, bakışlarında, hareketlerinde, kısacası, vücut dillerinde de.
CHP’de, “değişim” diyen ve son genel ve cumhurbaşkanlığı seçiminin, özellikle CHP seçmeninde yarattığı bıkkınlık, bezginlik ve küskünlüğü bir ölçüde ortadan kaldırdığı, bir heyecan yarattığı değerlendirmeleri yapılan taraf kazandı. Kazandı da ben onca dikkatime karşın, “değişim”in ne olduğunu veya “değişim”den ne kastedildiğini anladığımı söyleyemem. Kendime haksızlık ettim galiba. Aslında “Değişim” ile herkesin, kendi yararına olacak değişiklikleri veya beklentilerini amaçladıklarını anladım.
Nitekim birkaç slogan benzeri sözcük ve cümle dışında, CHP’nin, ekonomide, iç ve dış politikada neleri değiştireceğini anlayamadım. Yanılıyor olabilirim ama zaten kimsenin de bu konulara girdiğini duymadım.
En sık tekrarlanan sözler; CHP’nin, “Altı Ok”ta ifadesini bulan ideolojisinden, kuruluş ilkelerinden ayrıldığı idi ama bu ilkelere dönülüp dönülmeyeceği; dönülecekse de bunun nasıl yapılacağı bile açıkça ifade edilmedi.
Köşe yazısının tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.