Muhalif- Ankara
Saadet- Gelecek Partisi Grup Başkanı Selçuk Özdağ, dünkü oturumda maden sahaları, maden ruhsatlarıyla ilgili verdiği soru önergesine gönderilen yanıtı gündeme taşıdı ve “Enerji Bakanına, maden ruhsatları ve maden sahalarıyla ilgili soru soruyorum, bana madencilik sektörüyle ilgili ne muhteşem işler yaptığına dair siyasi propaganda metni gönderiyor. Ya, gönderme kardeşim, hani sen güzel işler yapmıştın, o güzel işleri bana anlat “Hayır.” de “Maden ruhsatlarında kesinlikle bir usulsüzlük ve hukuksuzluk yoktur.” diye söyle” dedi. Özdağ, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden kaynaklanan güce dikkat çektiği konuşmasında iktidara, “Bugün çok güç var elinizde Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle beraber. Bir kadını erkek yapamazsınız, bir de erkeği kadın yapamazsınız. Her şeyi yaparsınız ama Türkiye’yi zengin yapamazsınız, Türkiye’yi özgür yapamazsınız, Türkiye’yi mutlu insanlar diyarı yapamazsınız, yapmanız da mümkün değil, bu zihniyetle yapmanız mümkün değildir” dedi.
Özdağ’ın konuşmasından bazı bölümler şöyle:
SAADET PARTİSİ GRUBU ADINA SELÇUK ÖZDAĞ (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir uluslararası sözleşme. Uluslararası sözleşmeler Anayasa’nın 90’ıncı maddesi gereğince aynı zamanda yasaların üzerindedir. Burasını noter gibi görüyorsunuz. Zaten Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi böyle bir sistem. Bir yandan Cumhurbaşkanlığı kararıyla, kararnameleriyle, olağanüstü dönemlerde kanun hükmünde kararnamelerle ve Parlamentoda da çoğunlukla hemen hemen her şeyi yapıyorsunuz. Peki, bu kadar güçlüsünüz neden Türkiye’nin problemlerini çözemiyorsunuz, oldukça uzun zaman geçti. Şimdi, dün buradan bir kanun geçti, kanunun adı Aile ve Gençlik Fonu. Bir milletvekilimiz çıktı, konuştu burada, dedi ki: “Gelin, hep beraber bu kanuna oy birliğiyle ‘evet’ verelim.” Niçin, neden, oy birliğiyle karar vereceğiz? Peki, sizlerin Sayıştay denetiminden kaçmak için neler yaptığınızı bilmiyor muyuz. Bu Sayıştay denetiminden kaçmak için ki Sayıştay da zaman zaman görevlerini tam yapamıyor, 15 Temmuzdan sonra korku iklimi nedeniyle, bir yandan iktidar sopası, bir yandan iktidar havucu nedeniyle -tenzih ederim iyileri- böyle bir ortamda, aynı zamanda bize diyorsunuz ki: “Bunlara hep beraber ‘evet’ verin.”
Bir diğer taraftan Sağlık Bakanına tıbbi cihazlarla ilgili, Turkovac’la ilgili sorular soruyorum: Turkovac ne zaman yapıldı? Kaç paraya mal oldu? Kaç kişi kullandı? Nereye sattınız? Kime sattınız? Cevap yok. Sağlık Bakanı, dün yine bu kürsüden söyledim, özel hastanelere gidiyorsunuz, faturalar geliyor, karıncayla yazmışlar. Eğer belli bir yaştaysanız, yakını göremiyorsanız o zaman onu okumak için mutlaka yanınızda gözlük taşıyacaksınız. Niye bu özel hastaneler bu faturaları vatandaşlarına vermezler? Biz muhalefetiz arkadaşlar, bizim muhalefet etmemizden kesinlikle gocunmayın, rahatsız olmayın, konuşalım biz burada, size iyilik yapıyoruz ve aynı zamanda devleti doğru yönetmenize vesile olmaya gayret sarf ediyoruz. Demokrasiler böyle bir şeydir zaten, muhalefet konuşur, muhalefet eksikleri görür, söyler, delillendirir; yargı gereğini yapar, idare gereğini yapar, sivil toplum kuruluşları gereğini yapar, bürokrasi yapar, Cumhurbaşkanı yapar ama görüyoruz ki bunlarla ilgili kör, sağır ve lal muamelesi yapıyorsunuz. Ardından sorular soruyorum Enerji Bakanına, maden ruhsatları ve maden sahalarıyla ilgili soru soruyorum, bana madencilik sektörüyle ilgili ne muhteşem işler yaptığına dair siyasi propaganda metni gönderiyor. Ya, gönderme kardeşim, hani sen güzel işler yapmıştın, o güzel işleri bana anlat “Hayır.” de “Maden ruhsatlarında kesinlikle bir usulsüzlük ve hukuksuzluk yoktur.” diye söyle. Soru önergelerimiz… Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle beraber burada sözlü soru önergelerini kaldırdınız. Yazılı soruyoruz, zamanında da cevap vermiyorsunuz ve verdiğiniz cevaplar da -affedersiniz, beni bağışlayın- hiç de sorumuzla alakalı değil, özneyle alakalı değil. Âdeta diyorsunuz ki: “Biz istediğimizi yaparız.” Yaparsınız, doğrudur, bugün çok güç var elinizde Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle beraber. Bir kadını erkek yapamazsınız, bir de erkeği kadın yapamazsınız. Her şeyi yaparsınız ama Türkiye’yi zengin yapamazsınız, Türkiye’yi özgür yapamazsınız, Türkiye’yi mutlu insanlar diyarı yapamazsınız, yapmanız da mümkün değil, bu zihniyetle yapmanız mümkün değildir. İşte, söyleyeceğim size. Şimdi, yüzde 40+1’i getirmek istiyorsunuz değil mi? Yüzde 40+1. Ya, siz niye yüzde 40+1’i getiriyorsunuz, 50+1 devam etse ne olur? Sonra niye bugün gündeme getiriyorsunuz? Bir devlet adamı şudur: Beş yıl sonrasını göremiyorsa kusura bakmayın devlet adamları değildir. Onlar günlük siyasetçilerdir ve politikacılardır, veyahut da günlük olarak kendi menfaatlerini, iktidarlarını sürdürmek isteyen kişilerdir. Beş yıl sonra kalkıyorsunuz, yüzde 40+1, başka arkadaşlarınız da bunu gündeme getirdi. Hadi, gelin, yapın, hep beraber yüzde 40+1’i. Yüzde 40+1’i sizin niçin gündeme getirdiğinizi söyleyeyim. Bir yandan artık eski oylarınız yok, bundan dolayı; ikinci olarak, gündemi değiştirmek istiyorsunuz, işte bu. Sayıştayın raporlarına yargının bir şey yapmamasını unutturmak istiyorsunuz, yolsuzlukları unutturmak istiyorsunuz. İstanbul Belediyesindeki, Ankara Belediyesindeki, devlet dairelerindeki… Ulaştırma ve Altyapı Bakanı niçin görevden alınmıştı hatırlıyor musunuz? O zamanki ismiyle söylüyorum, ismini söylememe gerek yok, biliyorsunuz. 8 belediye başkanı niçin istifa etmişti? Hadi gelin, bunları söyleyin. Bunlarla ilgili niçin söylemiyorsunuz? Şimdi, diyorum ki bir yandan üniversitelerdeki, belediyelerdeki bu yolsuzlukları, hırsızlıkları unutturmak istiyorsunuz, hukuksuzlukları ve keyfilikleri; minareyi çalıp kılıfını hazırlayanlara karşı bunları unutturmak istiyorsunuz. Bir diğer yandan da aynı zamanda belediyelerle ilgili bunların konuşulmasını istemiyorsunuz belediye seçimlerine giderken.
Anayasa’yı değiştirmek istiyormuşsunuz. “Anayasa’yı değiştirelim, yeni bir Anayasa yapalım.” diyorsunuz. Peki, size sesleniyorum ben buradan: Anayasa’yı değiştirmek için önce mevcut Anayasa’ya uymak gerekmiyor mu? 90’ıncı maddeye niye uymuyorsunuz siz? AİHM kararları uluslararası sözleşme değil mi ve kanunların üstünde değil mi? Kanunların üstünde ve de uluslararası sözleşme. 90’ıncı madde yine, aynı zamanda bağlayıcı; uygulamıyorsunuz ki. Ardından, 153’üncü maddeyi… İki tane mahkeme karşılıklı olarak karşı görüşler beyan ettiler. Sayın Cumhurbaşkanı, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı şöyle söylüyor: “Ben hakemim.” Yok, hakem olamazsınız. Nasıl hakem olursunuz? Eğer burada demokrasi varsa, eğer “Türkiye’de kuvvetler ayrılığı var.” diyorsanız -ki Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemini bunun için getirmek istediniz “Yasama, yürütme ve yargı ayrıdır.” diyorlar- kendisi yürütmenin başındadır, yargıya karışamaz ama çok karıştı. Karışmasın Sayın Cumhurbaşkanı, karışmasın Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı. Niçin karışıyor?