Sancar’ın açıklamasından satır başları şöyle:
“Tahir Elçi başta olmak üzere, karanlık cinayetleri aydınlatma, sorumlularıyla ve bunu yaratan sistemle hesaplaşarak ortak demokratik geleceği ve adalete güveni sağlayabiliriz. Elçi cinayetinin tüm aşamaları, yaşanan gelişmelerle birlikte Meclis araştırması açılmasını teklif ediyoruz, gelin komisyon kuralım.
(25 Kasım) Kadınların talebi belli. Özgür olmak istiyorlar, eşit olmak istiyorlar, şiddetsiz yaşam talep ediyorlar. Şiddete karşı seslerini yükseltiyorlar. İktidar, kadınların düzenlediği bütün yürüyüşleri engelliyor. Yüzlerce kadın gözaltına alınıyor, devlet şiddetine uğruyorlar… Şiddete karşı mücadele gününde aslında hedefin ne kadar haklı belirlendiği bir kez daha bu uygulamalarla ortaya çıkıyor. Bu devlet, erkek şiddetini besleyen, teşvik eden, meşrulaştıran bir zihniyetle yönetiliyor. İktidar, erkek şiddetini bir yönetim aracı olarak kullanıyor. O nedenle erkek şiddetine karşı çıkış, bu iktidarın bütün politikalarına karşı çıkma anlamına gelir.
Meydanlara Kürtçe dövizleri de almadılar, Şebnem Korur Fincancı’nın portresini de almadılar. Tahammülleri yok. Şebnem Hoca’nın hakikati haykıran sesinden, sözünden ödleri kopuyor, o nedenle rehin tutuluyor bugün. Cezaevinden gönderdiği mesajda Şebnem Hoca ne diyor; ‘Biz kadınlar; evde, sokakta, iş yerinde, hücrede… Kadınlar için, özgürlüğümüz için hep birlikte mücadeleye devam edeceğiz.’ İşte bunu haykırıyor Şebnem Hoca!
Kadınlar yeni bir toplum inşa edebiliriz diyorlar. Özgürlükçü, şiddetsiz, eşit bir toplum… Kadınların örgütlü gücü bunu başaracaktır. Kadınların başarma azmi ve kararlılığının en açık göstergelerinden biri, iktidarın kadın düşmanı politikalarını tırmandırmasıdır.
Bu sabah, kadınlara yönelik büyük bir gözaltı operasyonu başlattı iktidar. Çok sayıda kadın gözaltına alındı. Kadınların mücadelesini kırmaya çalışan bu operasyonlar derhal son bulmalı. Gözaltına alınanlar serbest bırakılmalı. Bu yöntemlerle kadın mücadelesini bastıramazsınız!
HDP ilkesel olarak, engellilere yönelik tüm hizmetlerin; kamusal, ücretsiz, ana dilinde, erişilebilir olmasını savunuyor. Bütçe ile ilgili komisyon görüşmelerinde çok sayıda önerge verdi arkadaşlarımız. Bütçeyi engelleliler için de çözüm bütçesi haline getiremeyi hedefledik. Engellilere yönelik yaklaşım; bu iktidarın siyasal ve toplumsal yaşama yönelik zihniyetinden farklı değil. Onlar tekçi bir yaşam kurmaya çalışıyorlar. Bunu hayatın bütün alanlarına yaymak için de ellerinden geleni yapıyorlar. Beden formlarında bile karşılığını bulan bir tekçi anlayışla karşı karşıyayız. Bütün renklerin, inançların, cinsiyetçilerin ve halkların, engelliler için farklılıkların korunması, haklarının tanınması, kamusal hizmetlerin eşit ve etkili bir şekilde sunulmasını talep ediyoruz.
Türkiye’nin önünde iki ana gündem var; biri yoksulluktur, sefalettir, açlıktır, işsizliktir, zulümdür, baskıdır… İktidarın gündemi ise halkın gerçek gündemini bastırmaya ve unutturmaya yönelik politikalardır. Bu politikaların başında da savaş planları gelmektedir. Sokağa ve iktidarın psikolojisine baktığımızda ortaya şöyle bir tablo çıkıyor; halk, geçim derdinde; AKP MHP iktidarı ise kendi iktidarlarının bekası için savaş peşinde. Savaş, tüm toplumu saran bir şiddet iklimini beraberinde getiriyor.
Öyle bir zihniyet ki, bütün canlıları ancak şiddetle kontrol altında tutabileceğini, bütün sorunları şiddetle bastırabileceğini düşünüyor. Bu zihniyet; hayvan haklarına saldırının da temelinde yatıyor. Konya’da bir barınakta hayvanlara karşı korkunç şiddet görüntülerini izlediniz. Sokakta insanlara şiddet; ağaca, doğaya şiddet, ve hayvanlara karşı acımasız bir şiddet… Bir şiddet toplumu yarattı bu iktidar. Bu kültür ve ortam iktidarın bir yönetme biçimi olarak uygulanıyor. İktidarla, toplumun keskin bir ayrım içinde olduğu süreci yaşıyoruz. Halkın sorunlarından kopup, ülke gerçekliğinden uzak bir iktidar var ve yeni maceralarla toplumu felaketlerin içine sürüklemekten kaçınmıyor. AKP – MHP ittifakı; talan, sömürü ve rant iktidarıdır. Kan, yalan ve savaş iktidarıdır. İktidarlarını gerilimle, savaşla ayakta tutan bir iktidar var karşımızda.
Biz savaş politikalarına karşı çıkıyoruz. Kürt sorununda güvenlikçi anlayışına ve savaş operasyonlarına karşı çıkıyoruz, bu açık. Kuzeydoğu Suriye’ye başlayan operasyonların iki hedefi var; stratejik hedef, Kürtleri statüsüz bırakmak, kazanımlarını yok etme üzerine kuruludur. Bu iktidar da kendisinden önce yerel iktidarların yaptığı gibi klasik devlet aklını sürdürüyor. Kürtler kazanım elde edince bunu beka sorunu olarak kabul ettirmeye çalışıyor. Bu operasyonların temelinde yatan anlayış; Kürt karşıtlığıdır, Kürt düşmanlığıdır.
Bu politikalar aynı zamanda seçime giderken siyaseti dizayn etme hamleleridir. Bu politikalar seçim sürecini kendi lehlerine düzenleme planlarının en önemli parçasıdır. Halkı ayrıştıracaklar, yoksulluğu, soygunu, sömürüyü, rantı gündemden düşerecekler; açlığı unutturacaklar diye bir hesapları var. Maalesef bunda tamamen başarısız olduklarını söylememiz de kolay değil. Savaş politikalarını gündeme getirdiklerinden ve hayata geçirdiklerinden itibaren, istedikleri sonuçların bir kısmını elde edebiliyorlar. Toplumu ayrıştırabiliyorlar, toplumsal muhalefetin içine ayrılık tohumlarını daha kolay ekebiliyorlar, siyasal muhalefeti de kendi arkalarına dizilmeye kolayca çekebiliyorlar. Bu yolla, hem toplumsal mücadeleleri bastırmayı, hem sömürüye, talana karşı seslerini kısmayı hedefliyorlar. Hem de toplumu bir kez daha milletçilik hamaseti ile kontrol altına alma gibi bir hesap yapıyorlar. Bunun farkında olmazsak, seçimler yaklaştıkça neler yaşayabileceğimiz sorusunu kendimize sormalıyız. Bu iktidardan kurtulmak istiyorsak, bu oyunların amacının ne olduğunu herkes kendisine yeniden sormalıdır.
Eğer, bu oyunları boşa çıkaramazsak, iktidarın kurduğu oyun sahası, bizim dışımızda kalan muhalefeti de içine çekmeye devam ederse; bu iktidar hedeflerine ulaşmakta zorlanmayacaktır. Biz korkmuyoruz, endişe ediyoruz…
Ayrıntılar geliyor…