Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, beyin kimyasına zarar veren duygularla ilgili değerlendirmede bulundu.
“Kararlarımızda duygularımız da etkili oluyor”
90’lı yılların sonuna doğru psikolojik bilimlerde bir devrim yaşandığını belirten Tarhan, bu devrimle birlikte bilimsel kategori olarak duyguların da ele alınmaya başladığını söyleyerek, şu ifadeleri kullandı: “Daha önce duygu konusu şairlerin, sanatçıların, manevi değerlere önem veren kişilerin konusu, duygu bilimsel kategori değil diye biliniyordu. Çünkü kanıt yoktu. 90’lı yıllarda kanıt çıktı ortaya. Ve bu çıkan kanıtları da yazılı kitap haline getirip Amerika’da yayınlayan Antonio Damasio isimli Portekiz kökenli bir sinir bilimci oldu. Nörobilimci Antonio Damasio, bu konuyla ilgili olarak ‘Descartes’ in Yanılgısı’ isimli bir kitap yazdı. Şu anda bu somut alanın içerisine duygular da girdi.”
“Duyguları yönetmeyi öğrenmek gerekiyor”
İnsanın karar verirken sadece mantığını değil aynı zamanda psikolojik ve sosyal ihtiyaçlarını da gözeterek karar vermesi gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Duyguları yönetmeyi öğrenmek gerekiyor. Bu doğuştan öğrenilmiyor. Duygularımızın içerisinde iyicil bir parça da var, kötücül bir parça da… İnsanı iyicil duygular da yönetir, kötücül duygular da yönetir. Buna aslında biz karar veriyoruz. Aslında her dakika bir seçim her karar bir seçim, tercih bu şekilde hayatımız ilerliyor. Bu nedenle duyguları yönetmek gerekiyor. Olumlu duygular var, olumsuz duygular var. Her ikisini de birlikte yönetmek gerekiyor. Bu da bir beceri, yetenek değil, sonradan öğreniliyor. Kişinin bu konuya yatırım yapması lazım. Bu şekilde öğrenebiliyor” dedi.
“Karanlık 5’li mutlaka yönetilmeli”
İnsanın özellikle yönetmesi gereken beş olumsuz duygu olduğunu, bunun mahşerin beş atlısı ya da karanlık beşli olarak da isimlendirilebildiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu duygular kin, nefret, öfke, kıskançlık ve düşmanlık. Bunların hepsi insani duygular. İstemediğimiz bir olay ya da durumla karşılaştığımızda, engellendiğimiz zaman ya da haksızlığa uğradığımız zaman bu duyguları hissedebiliriz. Bazen kıskançlık, bazen nefret, bazen öfke ya da kin ve bazen düşmanlık hissederiz. Bu duygular vahşi bir attır. Bu vahşi atı yönetmek gerekiyor. Vahşi atı yönetirsek o duygular bizi hedefimize götürür. Yönetemezsek at sizi istediği yöne götürür, hata yaptırır. O nedenle bu duyguları yönetmek gerekiyor” tavsiyesinde bulundu.
“Beyinde savaş ya da kaç tepkisi oluşuyor”
Bu duyguların beyinde öfke ve stres anında ortaya çıktığını kaydeden Tarhan, “Bu duyguların sonucunda beyne savaş ya da kaç tepkisi veriyor. Savaş tepkisi verirse beyne komut veriyor: ‘Tehdit var, tehlike var’ diyor. Savaş tepkisi verdiği zaman damarlar büzülüyor ve damar direnci artıyor, tansiyon yükseliyor, mide bağırsak spazmı oluyor. Sindirimi öteliyor, tehlike var diyerek onu yavaşlatıyor. Nasıl ki bir savaş durumunda eğlence gibi unsurlar ikinci plana atılır. Bunun gibi vücut bazı durumlarda aniden kaç tepkisi veriyor. Yani tehdide karşı mücadele edemeyince bayılıyor mesela… Bu da kişinin duygulara yüklediği anlamla ilgili bir durumdur” dedi.
“Duyguların eğitimi de ailede olmalı”
Kişinin duygularını eğitmeyi ailesinde öğrenebileceğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kişi bu duyguları çocukluğundan beri yaşayacak. Bu duygulara karşı annesi ve babası nasıl tepki veriyor? Bunu onlardan öğrenecek. Bir öfke ya da kıskançlık anında nasıl davranması gerektiğini, bunların çok insani duygular olduğunu anlamış olacak” dedi.
“Duygu yönetimi öğrenilirse parasempatik sistem çalışıyor”
Duygu yönetimini öğrendikten sonra vücudumuzun vereceği fizyolojik tepkilerde değişiklik olacağını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Öfkelendiğimizde sempatik sinir sistemi devreye giriyor. Omuz, boyun, bel, sırt kasları kasılıyor. Vücut geriliyor, göz bebekleri büyüyor, beyne giden oksijen miktarı da artıyor. Kişinin dikkati artıyor. Bu durum birkaç saat sürerse vücut onu hemen tolere ediyor. Hatta kana hemen şeker pompalanıyor. Kan şekeri yükseliyor. Vücudun enerjiye ihtiyacı olduğu için bunlar yapılıyor. Birkaç saat içerisinde parasempatik sinir sisteminin devreye girmesi gerekiyor. Yani ‘Tehlike geçti, gevşe ve rahatla’ der. Kişide şefkat, neşe, sevinç, huzur, ümit gibi olumlu duyguları varsa parasempatik sinir sistemi çalışıyor demektir” dedi.
“Kronik stres beyne zarar veriyor”
Sürekli stresin beyne zarar verdiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Beyindeki asit özellikteki kimyasalları azaltıyor. Birkaç saatte bir zararı olmuyor ancak beyinde kronik stres devamlı varsa, kişi sürekli kendini tehdit altında hissediyorsa, kişi sürekli agresifse farklı organlarda hasar başlıyor. Genç yaşlarda kalp krizinden ölen kişilerin hep böyle tetikte ve tedirgin kişiler olduğu görülür.” diye konuştu.
“Olayların hem olumlu hem de olumsuz yönü birlikte algılanmalı”
Duygu yönetimini öğrenmenin öz farkındalıkla başlayacağını ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kişi öncelikle kendiyle barışık olmalı. Sonra ümidi kaybetmemek var. Olayların hem olumlu hem de olumsuz yönünü de algılayacak. Bellekte bir problem çözme yöntemini geliştirdikten sonra olumluyu hedefleyerek yoluna ilerleyecek. Böyle durumlarda bu kişi stres yönetimini yapabilen kişilerdir” dedi.
“Kıskançlık ve haset farklı şeylerdir”
Öfke gibi kıskançlık duygusunun da yönetilebileceğini kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Kıskançlık insana en çok hata yaptıran duygudur. Kıskanç olan kimsede zihinsel körlük oluyor. Hatasını görmüyor. Mesela bir kıskançlık var, bir de haset var. Kıskançlıkta kişi bir başkasında var olan şeyin kendinde de olmasını ister. Onu hedef olarak belirler. Ancak haset olan kimse ‘Bende var, onda da var. Onda olmasın’ diye düşünerek barışçıl olmayan bir kıskançlık yapar. Çelme takar, oyunu bozar, işini sabote eder. Bu duruma iş yerlerinde çok rastlanır” dedi.
“Kıskançlık duygusu insanın doğasında var”
Genellikle çocukluk çağında kıyaslanarak büyütülen çocuklarda kıskançlık duygusunun çok olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çocuğu başkasıyla kıyaslamak ona kötü hissettirir. Çocuğu motive etmek isterken bundan kaçınmak gerekir. Çocuğa bir hedef koyarak motive etmek gerekir. Başkasıyla kıyaslandığında özgüveni kırılıyor. Kıskançlık duygusu insanın doğasında var. Kıskanç değilim diyen insan yalan söylüyordur” dedi.
“Bu duygular nasıl pozitife dönüşür?”
Kişinin kin, öfke, nefret, kıskançlık ve düşmanlık duygularını yönetebilirse bu duyguların pozitif enerjiye dönüştüğünü ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bu nedenle bu negatif duyguları düşman gibi görmeyelim. Sadece yönetilmesi gereken duygular olarak değerlendirelim. Kişinin bu negatif enerjiyi, pozitif enerji haline nasıl çevireceğiz diyerek buna odaklanması kişinin işine yarar” dedi.
“Psikolojik sermaye artırılmaya çalışılmalıdır”
Sevgi ve merhamet gibi olumlu duyguları üretmenin psikolojik sermaye olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Akıllı insan ne yapar? Psikolojik sermayesinde olumlu olan duyguları arttırmaya çalışır. O duygular arttığı zaman onun kişiliğinde o duygular hâkim olur. Parasempatik sinir sistemi harekete geçer. Sakin ve soğukkanlı, yanında huzur bulduğunuz kişiler vardır. Bu kişiler parasempatik sinir sistemini daha çok kullanma becerisini geliştirmiştir” dedi.