Yüzüncü yılımızın şafağını sayarken peş peşe, etkinlikler, söylemler, projeler, ve vizyona henüz girmeden, girmişçesine konuşulan, ATATÜRK, filmini nihayet dün izleyebilme imkânı buldum.
Daha önceki basın toplantısına davet edilmediğimiz gibi bunu da son yirmi dakika içinde öğrendim. Zor yetiştim. Neyse filmin açılışı, yapımcı, Saner Ayar’n, son derece samimi ve iyi niyetli konuşması ile başladı. Filmin ilk sinyali başlar başlamaz, en azından şimdiye kadar çekilmeye niyet edilmiş tüm filmlerden daha iyi olacağının vurgusunu veriyordu.
Mareşal Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün, babası Ali Rıza Efendi’yi canlandıran Mehmet Günsur’n zaten beyaz perdeye yansıyan sıcaklığı, ele avuca sığmayan, sürekli sorular soran Mustafa’nın, Selanik günlerinden, en vurucu yani hikâyenin aslının başladığı yerden ve hayatları boyunca hiç ayrılmayacak, hele bir de birinin can dostu ve ölümünde intihar etmeyi göze alacak kadar bağlılığının göstergesi arkadaşları olarak açılması, bende ki heyecanı artırdı. Her şey çok güzel gidiyordu. Bunca emek, filmin gösterildiği ve geç kaldığım için tam inceleyemediğim ve 144 dakika sonra çıktığımda toplanmış olan filmde kullanılan kostümlerin, sergilerinden tutun da her detay ciddi emek gerekiyor ancak tarihi doğru aktarabilmekte, bir o kadar tarafsızlık ve özen.
Köşe yazısının tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.