Eski Dışişleri Bakanı, eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Karayalçın, İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi’nde; kamu projelerinde ‘kamu halk iş birliği modeli’nin uygulanmasını önererek “Halkın sahiplendiği projeler, halkın karar ve uygulamasında yer aldığı projeler hızla biter. Eğer GAP’ta toprağına su bekleyen çiftçiler tıpkı Batıkent’te, Dikmen Vadisi’nde olduğu gibi örgütlenmiş olsalardı, Devlet Su İşleri veya GAP yönetimi ile bir müzakere sürecinin içine girselerdi, birlikte karar alsalardı, o projeler de bitecekti. Ne yapacaksak halkımızla yapacağız, yapmalıyız. Umudumuz halkımızdır” dedi.
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen İkinci Yüzyılın İktisat Kongresi, 6’ncı gününde “Sadakate Davet” oturumuyla devam ediyor.
Kongrenin bugünkü oturumunda eski Dışişleri Bakanı, eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Karayalçın konuşma yaptı. Karayalçın, ‘kamu halk iş birliği modeli’ önerisini anlattı.
Karayalçın’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
“KİMİ KAMU PROJELERİNİN TOPLUMSAL HEDEF KİTLELERİNİ SAPTAMAK ÇOK KOLAY DEĞİLDİR: Yeni bir proje yönetim modeli önerisini sunmak istiyorum. İster devlet olsun ister belediye olsun kamunun her projesi topluma hizmet amacını taşımaktadır. Ancak kimi kamu projelerinin toplamsal hedef kitlelerini saptamak çok kolay değildir. Hatta olanaksızdır. Böyle bir tanımlamanın yapılması söz konusu olamamaktadır.
HEDEF KİTLESİ KOLAY BİÇİMDE TANIMLANIYORSA BEN BU TÜR PROJELERE SABİT TOPLAMSAL TABANLI PROJELERDİR: Eğer bir projenin toplumsal hedef kitlesi kolay biçimde tanımlanıyorsa ben bu tür projelere sabit toplamsal tabanlı projeler diyorum. Örneğin; 55 bin konutun yapıldığı 300 bin insanın yaşadığı Batıkent Projesi, 1 milyar dolarlık o tarih itibariyle sabit toplumsal tabanlı bir projedir. Batıkent’i Kızılay’a bağlayan 300 milyon dolarlık saatte 55 bin kişiyi taşıyan metro projesi sabit toplumsal tabanlı bir proje değildir. İki farkı ifade etmek için söyleyeyim.
HEP KAMU ÖZEL İŞ BİRLİĞİ MODELİNİ DUYUYORUZ: Hedef kitle olan proje halkı örgütlenmeli, nasıl olursa olsun örgütlenmeli. Tercihen kooperatifler biçimde örgütlenmeli. Kamuyla proje halkı örgütlü bir biçimde örgütlü diyaloğa girmelidir. Diyalog kamunun ve proje halkının, örgüt temsilcilerinin, belediyenin veya bakanlığın temsilcilerinin içinde eşit sayıda yer alacağı proje karar kurullarında yapılmalıdır. Örgütlü diyalog müzakere ve karar alma şeklinde olacaktır. Sonra da buna dayalı olarak ortak karar alınacak. Eşit düzeyde. Bu bir kamu halk iş birliği modelidir. Hep kamu özel iş birliği modelini duyuyoruz. Bir başka model olarak bunu değerlendirmemiz gerekiyor.
TOPLUMSAL MEŞRUİYET KAZANDIRACAKTIR: Kamunun ve halkın iş birliği o projenin süresiyle sınırla olabilir. Yalnızca o projenin tasarımlanmasında ve uygulanmasında kamu ile halk iş birliği yapabilirler. Proje tamamlandığında o iş birliği sona erebilir ya da o projenin senaryosuna göre kamunun ve halkın iş birliği işletmecilik aşamasında da devam edebilir. Bu model her projenin sahip olması gereken teknik iktisadi yapılabilirliğin yanı sıra bir de toplumsal yapılabilirlik, toplumsal meşruiyet kazandıracaktır.
HALKIN SAHİPLENDİĞİ PROJELER HALKIN KARAR VE UYGULAMASINDA YER ALDIĞI PROJELER HIZLA BİTER: Neden Fikirtepe 15 yıldır bitmiyor, neden Dikmen Vadisi Projesi iki yılda tamamlandı? Sorduğum soruların yanıtı şudur; halkın sahiplendiği projeler halkın karar ve uygulamasında yer aldığı projeler hızla biter. Eğer GAP’ta toprağına su bekleyen çiftçiler tıpkı Batıkent’te, Dikmen Vadisi’nde örgütlenmiş olsalardı toprağına su bekleyen çiftçiler Devlet Su İşleri veya GAP Yönetimi ile bir müzakere sürecinin içine girselerdi, birlikte karar alsalardı; eğer Fikirtepe’de nitelikli ve depreme dayanıklı konut bekleyen hemşehriler İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile Dikmen Vadisi’nde olduğu gibi örgütlü diyalog içine girmiş olsalardı, birlikte tasarlamış olsalardı o projeler de bitecekti. Yani ne yapacaksak halkımızla yapacağız, yapmalıyız. Çünkü umudumuz halkımızdır.”