Şu an MUBI’de gösterimde olan ve başrollerini Lale Mansur ile Salim Kechiouche’nin paylaştıkları “Müjde” filminin yönetmeni Alphan Eşeli’yle film ve mülteci sorunu üzerine söyleştik. İyi okumalar…
Öncelikle biraz kendinizden bahseder misiniz?
1973 yılında Ankara’da doğdum. Meslek hayatıma reklam filmi yönetmenliği ve fotoğrafçılık yaparak başladım. 2013 yılından bu yana da uzun metraj ve dizi filmi yönetmenliği yapıyorum.
Müjde” fikri nasıl ortaya çıktı? Yazım süreci nasıldı?
Bu sorunun cevabı için 2015 yılına dönmem gerekiyor. Beş ayrı yönetmenin çektiği kısa filmlerden oluşan “Kıyıdakiler” adlı projede ben de çalışma fırsatı buldum. Benim yönettiğim “Küçük Kurşunlar” adlı ve süresi yaklaşık 14 dakika olan film Suriye’deki savaştan kaçan bir anne kızın dramını anlatıyordu. Bu filmin ön hazırlık aşamasında Suriye savaşı ile ilgili çok geniş bir araştırma yaptım. Savaştan kaçan ve İstanbul’da yaşayan göçmenlerle görüşme fırsatı buldum. Bunların içerisinde çok sayıda kadın ve küçük çocuk da vardı. Hikayeleri beni derinden etkiledi. Bir sabah uyanıp doğup büyüdüğünüz evi ve toprakları terk etme fikri gerçekten çok korkunç. Yabancı bir ülkede sığınmacı olarak yeni bir hayata başlamak ve o topluma entegre olmaya çalışmak çok sancılı ve zor. Allah kimseye böyle bir şey yaşatmasın. Elimden geldiğince empati kurmaya çalıştım. Filmdeki küçük kızı oynayan Merve Muhammad savaşta kardeşini kaybeden Suriyeli bir göçmen ailenin kızı. Sonuç olarak, “Küçük Kurşunlar” benim için çok özel ve gurur duyduğum bir film oldu. Benim de bu konuya karşı duyarlılığımı arttırdı. Tabii 14 dakikalık bir filmde bu kadar geniş bir konuyu çok sınırlı olarak işleyebilirsiniz. Suriye savaşı ile ilgili daha geniş kapsamlı bir film yapma fikri o zaman doğdu diyebiliriz.
Müjde’yi 2018 yılında yazmaya başladık. Çok genç ve yetenekli iki yazar arkadaşım Salih Bozcu ve Berkay Öztürk ile beraber yazdık. “Müjde” filmi aslında “Bir Zamanlar Ortadoğu’da” adlı ve Suriye’deki savaşı tüm yönleri ile anlatan bir dörtlemenin 3. filmi olacaktı. Diğer filmler Suriye’de geçtiği ve prodüksiyonları daha maliyetli ve zor olduğu için ilk “Müjde” ile başladık. Çok uyumlu bir yazım süreci geçirdik.
Karakterleri yaratırken nelere dikkat ettiniz?
Bir filmi ve hikayeyi taşıyan şey karakterlerdir. İzleyiciler de hikayeyi karakterler üzerinden takip ederler. Bu filmdeki hikayeyi taşıyan karakter de Lale Mansur’un canlandırdığı ve filme adını veren Müjde karakteri. Bir hikayeyi yazarken o karakteri iyi veya kötü olarak yazmak çok kolay. Ancak gerçek hayat bana göre bu kadar siyah ve beyaz değil. Bence çok daha gri. İnsanlar doğduğu günden itibaren ölene kadar ahlaki bir sınavın içinden geçiyorlar. İyilik ve kötülük arasında amansız bir mücadele veriyorlar. Bu mücadeleyi işleyen eserler de kuvvetli ve gerçekçi karakterler yaratıyor. Müjde karakterini yaratırken de buna dikkat etmeye çalıştım. Müjde filmin başında çok önyargılı ve katı bir karakter. Kendinden farklı düşüncelere karşı hoş görüsü olmayan birisi. Oğlunun arkadaşı olan müteahhit karakterine de çok ön yargılı yaklaşıyor. Ancak Sayyid ile tanıştıktan sonra onda büyük bir değişim başlıyor. Karakterin film boyunca olan yolculuğunu da bunun üzerine kurdum.
Filmin teknik anlamda oldukça başarılı olduğunu söyleyebilirim. Oyunculuklar da öyle… Oyuncu seçiminde nelere dikkat ettiniz? Onları ikna etmek zor oldu mu?
Bir filmin yapım aşamasının en önemli safhalarından birisi, belki de en önemlisi oyuncu seçimi ya da casting dediğimiz kısım. Ünlü yönetmen John Huston’un bir lafı var “İyi yönetmenlik, iyi casting’dir. O kadar iyi bir oyuncu seçeceksiniz ki sette onu yönetmek zorunda kalmayacaksınız.” Tabii bunu biraz şaka ile karışık söylüyor. Ama doğru oyuncu seçimi çok önemli. Oyuncu yönetimi benim bir film çekiminde en zevk aldığım ve sevdiğim kısım diyebilirim. O yüzden anlaşabileceğim ve tabii ki karakteri en iyi şekilde canlandırabileceğini düşündüğüm oyuncuları seçiyorum. Lale Mansur ilk görüştüğümüz oyunculardan biriydi. Kendisi senaryoyu çok sevdi ve hemen çalışmaya başladık. Salim Kechiouche’i Fransız bir casting direktörü arkadaşım önerdi. Bence ikisi de karakterlerinin hakkını fazlasıyla verdiler.
Başta ülkemiz olmak üzere genel olarak dünyada hep bir mülteci sorunu vardı. Bu filmde de onların hayatına ışık tutan, onları anlamaya çabalayan bir tavır var. Bu hassas konuya yaklaşırken hangi noktalara dikkat ettiniz?
Maalesef dediğiniz gibi bu sorun dünyanın her yerinde var. Suriye ve bugün Ukrayna’da yaşanan sorunun asıl sebebi bence savaş. Suriye’deki savaş olmasa bugün bu sorunla karşılaşmayacaktık. Aslında az öncede bahsettiğim dörtlemenin de anlatmak istediği tam buydu. Bugün Suriye savaşından geriye paramparça bir ülke ve milyonlarca ceset kaldı. Ve bunun cezasını da maalesef her savaşta olduğu gibi masum insanlar çekti.
“Müjde” filminin özelinde konuşursak film konuya insani bir açıdan yaklaşıyor. Film toplumun bazı kesimlerinde oluşan ön yargıları eleştiriyor. Bu önyargı hepimizin çevresinde var. Aslında bu önyargı bence kolayca yıkılabilir. Bir mülteci çocuğuyla basit bir temas bile yeterli bunun için. Biz zaten millet olarak misafirperver ve yardımseveriz. Bazı batılı ülkelerin yaptığı gibi sınırlarına gelen masum ve yardıma muhtaç insanlara ateş edemeyiz. Bu bizin DNA’mıza aykırı.
Müjde karakteri de filmin başında ön yargılı bir karakter olarak karşımıza çıkıyor. Pastanedeki arkadaşlarından bir farkı yok. Ama Sayyid ile yolları kesiştikten sonra bir dönüşüm sürecine giriyor.
En merak ettiğim konulardan biri de filmin orta metraj olmasına nasıl karar verdiniz? Zira günümüzde pek tercih edilen bir format değil…
Sohbetimizin başında da bahsettiğim gibi, film dörtlemenin bir parçası olarak tasarlandı. Diğer bölümler de yaklaşık aynı sürelerde.
Bundan sonraki süreçte hedefleriniz neler? Yeni projeleriniz var mı?
Üzerinde çalıştığım bir uzun metraj projem var. Aksilik olmazsa bu sonbaharda çekmeyi düşünüyorum.