MS TEDAVİSİ KİŞİYE ÖZELDİR
Uluslararası Multipl Skleroz (MS) Federasyonu ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2009’dan itibaren Mayıs ayının son Çarşamba günü Dünya MS Günü olarak ilan edilmiştir.
Türkiye Multipl Skleroz (MS) Derneği Ankara Şubesi Yönetim Kurulu üyesi Prof. Dr. Alev Leventoğlu, Multipl Skleroz yani kısaca MS’in genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimi ile oluşan, genellikle 20-40 yaşları arasında görülen, kadınları erkeklerden 2-3 kat daha fazla etkileyen santral sinir sistemi dediğimiz beyin ve omuriliğin kronik bir hastalığı olduğunu belirtti.
Çoğunlukla ataklarla seyreden, hastaların bir bölümünde ilerleyici olan bu hastalıkta bağışıklık sisteminin savunma görevinde olan çeşitli hücreleri, sinir kılıfı ve onu yapan hücrelerini sanki yabancı bir yapı gibi algılayarak reaksiyon geliştirdiğini ifade eden Leventoğlu, şöyle devam etti:
“Bu aktivite sonucu bağışıklık sistemi immun-patolojik süreci başlatır. Özellikle TH1-TH2 denilen bağışıklık sistemi hücrelerinden TH1 aktivitesi ile inflamasyon yani yangısal reaksiyonlar beyin ve omurilik yapılarında hasarlanmaya yol açar. Hastalıkta T hücreler yanısıra bağışıklık sisteminin B hücreleri de rol alır. Bunun sonucu olarak kimi hastalarda atak dediğimiz yeni gelişen bir yakınma ki bazen görme kaybı, bulanık görme, bazen kol ve/veya bacakta güçsüzlük, his kaybı, başdönmesi, dengesizlik, uyuşukluk gibi farklı yakınmalar ile kendini gösterir. Hastaların yaklaşık yarısında bu şekilde ataklar ve iyileşmeler ile giden formu yani relapsing- remitting MS gözlenirken, bazı hastalarda ataklar sonrası ilerleyici klinik bulgular ya da başlangıçtan itibaren hastalık ilerleyici seyreder. Hastalığın nasıl seyredeceği kişiden kişiye değişmektedir. O nedenle ‘herkesin MS’i kendine özgüdür’ ve MS tedavisi ‘kişiye özel’ yapılmalı- planlanmalıdır.”
MS HASTALIĞININ KESİN NEDENİ BİLİNMİYOR
MS hastalığının neden ortaya çıktığı kesin olarak bilinmediğini belirten Leventoğlu, “Daha önce geçirilmiş çeşitli enfeksiyonlar, çevresel toksinler, katkı maddeleri, beslenme alışkanlıkları, coğrafi faktörler, genetik yatkınlık, vitamin D eksikliği gibi çok faktör rol oynamaktadır. Ancak hiç birisi kesin neden olarak saptanamamıştır. Bilinmektedir ki direk kalıtsal geçiş yoktur ancak ailelerinde MS bulunan kişilerde doku yatkınlığı ile MS’e yakalanma eğilimi az da olsa vardır…
Sonuçta MS hastalığında genetik olarak yatkınlığı olan bireylerde çevresel faktörlerin tabloya eklenmesi ile bağışıklık sisteminin bir şekilde tetiklenmesi hastalık sürecini başlatmaktadır, diyebiliriz. Hastalıkla ilgili en eski bilgiler 1400’lü yıllara kadar uzansa da 1800’lü yıllarda miyelinin keşfi ile hastalık patolojisi kısmen tanımlanmıştır. 20. yy’da hastalığın otoimmun yani bağışıklık sisteminin etkilenmesi ile vücudun savunma hücrelerinin yanlış yönlenmesi sonucu geliştiği keşfedildi. Ancak 20. yy sonlarında manyetik rezonans görüntüleme ile hastalık hakkında bilgilerimiz katlanarak arttı ve buna paralel olarak hastalıkta kullanılabilecek çok sayıda ilaç özellikle son 20 yılda devreye girdi. MS hastalığı kronik ve gidişatı öngörülemez bir hastalık olduğu için yani hastalığın başlangıç döneminde süreç nasıl ilerleyecek, yıllar içinde neler gelişebilecek bilinememektedir. MS’in herkesi farklı etkilediği ve kişiye özel bir hastalık olduğu bilindiğinden, erken evrelerinde bile geri dönüşümsüz akson hasarı oluşabileceğinden erken dönemde tedavi başlanmalıdır. Günümüzde kullanılan tedavi ajanları bağışıklık sisteminin farklı hücrelerini ya da basamaklarını etkileyerek hastalık aktivitesini, atakları ya da ilerleyişi azaltmaya, durdurmaya, gelişebilecek özürlülüğü engellemeye yönelik tedaviler şeklindedir. Hastalarda gelişebilecek bu ataklar ya da gelişebilecek özürlülüğü azaltmaya, kontrol altına almaya yönelik bu tedaviler hastalığın erken döneminde başlanmalıdır.
İlaç tedavileri yanı sıra güçlü bir bağışıklık sistemi için Akdeniz tipi diyet, aktif yaşam tarzı, egzersiz, sigarayı azaltmak ve kesmek, alkol ve diğer zararlı maddelerden uzak durmak, düzenli uyku alışkanlığı, olumlu düşünce tarzı ve destekleyici bir aile ve sosyal çevreye sahip olmak, hastalığı ile ilgili onu düzenli takip edecek ve gerekli durumlarda risk yönetimini yapacak hekimi ile iyi iletişimde olmak çok önemlidir. MS hastalarının tedavilerinde kullanılan ilaçların etkinliği ve yan etkilerinin bilinmesi, gebelik, emzirme dönemi ya da doğum gibi özel dönemlerinde hastaları yakından takip edecek hekim ve sağlık çalışanlarının olması önemlidir. Ülkemizde özellikle MS hastalığı ile ilgilenen Nöroloji hekimleri bu yaklaşımları, tüm dünyadaki gelişmeler ile paralel takip ve tedavi etmektedir. En son gelişmeler ve yenilikler hastalarımız için kullanılmakta ve geliştirilmeye çalışılmaktadır. Gelişen teknoloji, yapay zeka gibi en yeni konular da MS hastalarında hastalığın daha erken ve kapsamlı anlaşılması için gelecek dönemlerde kullanılabilecektir.“ dedi.
TÜRKIYE MS DERNEĞI HASTA VE HASTA YAKINLARININ YANINDA
Türkiye MS Derneği’nin ilgili hekimleri ile hasta ve hasta yakınlarının yanında yer almakta olduğunu, gerek tıbbi gerek sosyal açıdan faaliyetlerine aktif olarak devam ettiğini söyleyen Prof. Dr. Alev Leventoğlu, “Bizler de Türkiye MS Derneği Ankara Şubesi olarak MS hastalarının iş, aile ve sosyal yaşamında karşılaştıkları güçlüklere destek olmak amacıyla eğitim ve sosyal faaliyetlerimize ara vermeksizin devam ediyoruz. Dernek binamızda gönüllü fizyoterapist eşliğinde egzersiz, yoga, el becerileri, konuşma terapileri, psikoterapi, koro etkinlikleri pandemi öncesi aktifken, pandemi sürecinde online olarak hekim- hasta toplantılarını instagram üzerinden yaptık. Pandemi sonrası yeniden faaliyetlerine yüz yüze başlayan Ankara Şubesinde 29 Mayıs 2022 günü açık alanda yine biraraya gelerek ‘Dünya MS Günü’ etkinliğimizi gerşekleştireceğiz. Hastalarımıza yönelik düzenli çıkardığımız bültenimiz ve başucu danışma kitabımız ‘MS ile Yaşamak’ ile doğru bilgiye hekimlerinden ulaşmalarını sağlamak istiyoruz. Dünya MS Gününde amaç tüm dünyada MS hastalığı hakkında farkındalığı arttırmak, özellikle genç ve aktif yaş grubunu etkileyen bu hastalığın erken dönemlerde önlenebilir tedaviler ile yaşam kalitesini arttırdığını bilmek ve hasta- hasta yakınları ve tüm toplumu MS hakkında bilinçlendirmektir. Koruyucu hekimlik adına ise toplumun tüm bireylerinin çocukluk döneminden başlayarak sağlıklı bir çevrede, dengeli beslenme ve aktif bir yaşam sürme konusunda bilgilendirilmesi gerekmektedir. “ diye belirtti.