Özge YAVUZ / İŞİN İÇİNDEN
Özellikle 2021’den itibaren satışlarda yükselen bir grafik çizen bu alan, Türkiye’de olduğu kadar yurt dışında da hızlı büyüyor. Dünya, enflasyonla mücadeleye bu kadar odaklanmışken, nasıl oluyor da lüks pazarı bu kadar büyüyor? Ayrıntıları birazdan vereceğim ama ondan önce pahalılığın; zengini, orta kesimi ve fakiri nasıl etkilediğine dair, Ulusal24 Yazarı Şeref Oğuz’un geçtiğimiz günlerde kaleme aldığı o güzel tespiti sizinle paylaşmak istiyorum. Yazının başlığı şöyle; ‘Enflasyon 80’i aştı peki ya hayat kime ne kadar pahalı?’.
Şeref Oğuz, köşesinde şu cümleleri paylaşıyor: “Herkesin hayatı, kendine daha pahalı… Zengin; hayat pahalılığını tatlı bir meltem gibi hisseder. Orta direk; dondurucu rüzgâr gibi… Dar gelirli ise kasırga… Hayat, herkese aynı pahalılıkta gelmez. Ağzında gümüş kaşıkla doğan ile ağzına koyacak lokma bulamayan, hayatın pahasını farklı öder. Peki, hayat kime ne kadar pahalı? Yeni doğan bir bebeğe; maması markette kilit altında tutulacak kadar pahalı… Bir öğrenciye; makarna haşlarken yağı esirgeyecek kadar pahalı. Bir işçiye; doludizgin etiketlere yaya yetişmeye çalışan ücreti kadar pahalı. Ev hanımına ise 5 lira ucuzunu bulabilmek için ayaklarına kara su inecek kadar çarşı pazar dolaşacak, kadar pahalı.” Şeref Oğuz, doğru tespitleriyle bizi duygulandırırken, gelin o şaşalı, lüks hayatta neler oluyor bir bakalım…
‘Gece gündüz üretim yapıyoruz’
Lüks perakendedeki durumu şöyle özetleyeyim; satışlar patlamış durumda. Mücevherden saate, çantadan giyime, lüks markalar üretim için sıkı planlar yapmak zorunda, çünkü müthiş bir talep var. Üretimi kontrol altına almak için fabrika kapasitelerini artırıyorlar, buna ek olarak atölye, fabrika satın alıyorlar. Tüketimdeki bu artış neden? Çünkü insanlar psikolojik bir sınavdan yeni çıktı ve ‘hayat kısa’, ‘kendimi ödüllendireyim’ mantığıyla hareket ediyorlar. Varlıklı kesimin her zaman lükse ayırdığı bir bütçe var ve lüks segment, ekonomik iniş çıkışlardan her zaman en son etkilenen taraf oluyor. Geçtiğimiz gün, dünyaca ünlü markalara üretim yapan Desa’nın Genel Müdürü Burak Çelet ile lüks piyasasına bir göz attık. Çelet’in değerlendirmeleri şöyle: “Türkiye perakende sektörü yazı turist sayesinde çok güçlü geçirdi. Satışlarda yerlinin payı düştü. AB resesyonu basic segmente üretim yapan ihracatçıyı korkutuyor. Lüks segmentte ise sıkıntı yok, bilakis yıl sonuna kadar gece gündüz çalışmamız lazım siparişleri yetiştirmek için… Uzun yıllardır üretim yaptığımız dünyada lüks segmentin öncü markalarından bir tanesi, şu anda son 15 yılın en yüksek sipariş kapasitesine ulaştı. Samsonite’ın dünya satışları da paralel bir seyir arz ediyor. Dünyada özellikle travel retail (seyahat perakendesi) patlamış durumda.”
Fabrika satın alıyorlar Bir diğer lüks tüketim alanı mücevhere bakıyoruz. Bugünlerde, Vicenza’da mücevher fuarında olan Türk mücevher sektörünün önemli markalarından Roberto Bravo’nun Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Kamar’a işlerin nasıl gittiğini soruyoruz. Bildiğiniz gibi Roberto Bravo da lüks segmente hitap eden markalardan biri. Şu anda dünya mücevher sektörünün nabzının attığı fuardan, sıcağı sıcağına görüşlerini bize aktaran Kamar, şunları söylüyor: “Mücevher sektöründe pandemiyle beraber özellikle 2021’den itibaren patlama yaşandı. İnsanların alışverişe olan eğilimleri arttı. 2019 yılından çok daha iyi geçti 2021, pandemi yılı olmasına rağmen… Şu anda özellikle marka pozisyonundaki mücevherciler, önümüzdeki 6 ayın siparişlerini doldurmuş durumda. Yabancı markalar fabrika sayılarını artırmaya başladı. Hatta İtalya, İsviçre ve Fransa’da atölye ve fabrikalar satın alıyorlar. Şu anda onlar da ürünlerini yetiştirememeye başladılar çünkü… Geçen gün lüks bir markaya üretim yapan bir İtalyan üreticiyle konuştum, ‘Siparişlerimi Nisan’a kadar doldurdum’ dedi. Lükse inanılmaz bir talep var.” Roberto Bravo’nun ABD ve Avrupalılardan büyük bir talep aldığını açıklayan Kamar, shop in shop modeliyle bu ülkelerde büyüdüklerini, yakın zamanda Miami’de de bir ofis açacaklarını açıkladı.
Saatte ‘yokluk stratejisi’ tuttu!
Son dönemde lüks saat sektöründe de büyük bir hareketlilik var. Özellikle Rolex, Patek Philippe gibi dünyaca ünlü markaların bazı modellerini satın almak iki yıla yakın beklemek gerekiyor. Bu markalar, ‘yokluk stratejisi’ ile bir pazarlama taktiği uyguluyor ve görünen o ki, bu da oldukça hareketlendiriyor piyasayı. Lüks saatin ikinci elinde de satışlar artıyor. İkinci el lüks saat satış sitesi Horopool’un Kurucu Ortağı Serdar Oal’a, “Lüks saat fiyatları sürekli artıyor. Buna rağmen satışların da artmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?” diye sorduğumda, Oal, şunları anlatıyor: “Geçtiğimiz günlerde İsviçre Saat Endüstrisi Federasyonu (FHS) ihracat rakamlarını açıkladı. Buna göre, bu yılın ilk yarısında İsviçre’den gerçekleşen saat ihracatı yüzde 12 artarak 12,3 milyar dolar (11,9 milyar İsviçre Frangı) oldu. Lüks saatte yükseliş varken, 200-600 frank arasındaki alt segmentteki saat ihracatında ise yüzde 35’e yakın bir düşüş var. Ekonomik koşulların zorluğu orta segmenti etkiliyor. Lüks tarafına baktığımızda artış devam ediyor. Çünkü varlıklı kesimin her zaman lüks tüketime ayıracak bir bütçesi vardır.”