Tüm dünyada toplumu benzer özelliklere sahip gruplar halinde kategorize etme ve diğerlerinden farklı özellikleri ortaya koyma eğilimi söz konusu. Özellikle nesiller söz konusu olduğunda bu çalışmalarla çok daha yaygın bir şekilde karşılaşılıyor. Bireylere yalnızca doğdukları yıla özgü bir dizi özellik ve değer atfediliyor.
“Z kuşağı, özel bir nesildir. Y kuşağı, hep haklı ve narsisttir. X kuşağı, alaycıdır ve tembeldir. Boomerlar, çalışmayı her şeyden çok sever. Teknolojiyi anladıklarını düşünürler ama anlamazlar” ve benzeri cümleler bunlardan sadece bazıları. Egon Zehnder ve Kearney tarafından gerçekleştirilen Different Generations, Same Ideals (Farklı Kuşaklar, Aynı İdealler) araştırması, aslında kuşaklara ilişkin genellemelerin çok da doğru olmadığını ortaya koyuyor.
Kültürel eğilimler, alışkanlıklar veya politikalar farklı yaş gruplarını birbirinden ayırsa da iş ve liderliğe bakış açıları söz konusu olduğunda bunlar daha az önemli hale geliyor.
Aslında, iş ve liderlikle ilgili konularda nesiller arasında güçlü bir uyum var. Benzerlikler, kişisel refah ve istikrara değer vermekten, her seviyedeki çalışanları dinleyen ve yetkilendiren liderler istemeye kadar uzanıyor. Fark ise, her neslin bu arzuları tanımlama ve elde etme biçimlerinde ortaya çıkıyor.
Bazı nesiller, geleceğin daha az umut verici, bazıları daha umut verici görüyorlar. Araştırmadan geleceğe olan güven seviyeleri ve kariyer hedefleri ile ilgili öne çıkan bulgular şöyle sıralanıyor:
Y kuşağı, gelecekleri ve zorluklarla baş etme becerileri konusunda en olumlu görüşe sahip. Katılımcıların yüzde 76’sı hayatta hak ettikleri başarıyı elde edeceklerinden emin olduklarını söylüyor. Gelecek, genç bireyler için daha karanlık görünüyor. Yüzde 63’ü hayatın zorluklarının üstesinden gelecek kadar güçlü olduklarına inanıyor ve sadece yüzde 61’i hayatta hak ettikleri başarıyı elde edeceklerinden emin. Z kuşağı, diğer kuşaklara göre biraz daha kontrol eksikliği hissediyor. Bu durum, nispeten genç yaşlarda yaşadıkları olaylardan kaynaklanıyor olabilir. Küresel bir salgın ve onun kalıcı ekonomik etkileri, büyük ölçekli toplumsal huzursuzluklar ve her geçen gün daha az istikrarlı hale gelen bir gezegen bunlardan sadece bazıları. Bireylerin güven düzeyi incelendiğinde bunun nesillerden çok kıdem düzeyi ile ilgili olduğu görülüyor. Yönetim seviyesindeki çalışanlar kendilerine en çok güvenenler arasında yer alıyor. Özellikle üst düzey yöneticiler, zorlukların üstesinden gelme (yüzde 82) ve hak ettikleri başarıyı elde etme (yüzde 80) konusunda kendilerini en güçlü hissedenler arasında yer alıyor.
İyi yaşam her nesil için önemli
Nesil fark etmeksizin araştırmaya katılanların büyük çoğunluğu bir işveren seçerken fiziksel ve zihinsel sağlığın en önemli faktör olduğunu söylüyor ve katılımcıların yüzde 82’si bu konuyu en büyük endişe kaynağı olarak görüyorlar.
Fiziksel ve zihinsel sağlığı, yüzde 81 oranı ile finansal istikrar takip ediyor. Çalışanların organizasyonlarda aradığı diğer faktörler ise şöyle sıralanıyor: İş-yaşam dengesi, rekabetçi maaş ve eğlenceli kültür,
Buna karşılık, iklim değişikliğiyle mücadele etmek için harekete geçmek (yüzde 62), modern bir markaya sahip olmak (yüzde 62) ve tamamen uzak bir çalışma ortamı sunmak (yüzde 58) daha geride kalan faktörler olarak yer alıyor.