Alper Gezeravcı, TUA yönetim kurulu üyeliğine atandı
Gazeteci Fehmi Koru, bugünkü köşesine İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırılarına değindi. Gazeteci Koru, uluslararası camia ve Adalet Divanı’nın dişini göstermezse İsrail’in etnik temizlik yapacağını ifade etti.
“Gazze’de İsrail saldırılarında hayatlarını kaybeden Filistinlilerin sayısı 30 bine yaklaştı; ölenlerin büyük bölümü çocuk ve kadın” ifadelerini kullanan Koru’nun yazısı şöyle:
İsrail’in Gazze’yi ve orada yaşayan Filistinlileri etnik temizliğe uğratma amaçlı saldırıları beşinci ayında son merhalesine girmek üzere. Gazze’nin kuzeyinde yaşayan Filistinliler, güneye doğru yol almaya zorlanıp yaşadıkları yerlerden uzaklaştırılmışlardı; güneye gidenlerin ölümden kurtulacakları duyurularak… Güneye gidenler orada büyük bir nüfus kalabalığı oluşturdular; İsrail şimdi öfkesini, savaşın son merhalesinde, güneyde birikenler üzerine kusma hazırlığında…
Yeni ve muhtemelen ölüm sayısı açısından en kanlı merhale Rafah hedefine olacak…
Gazze’de İsrail saldırılarında hayatlarını kaybeden Filistinlilerin sayısı 30 bine yaklaştı; ölenlerin büyük bölümü çocuk ve kadın…
Birleşmiş Milletler Uluslararası Adalet Divanı tarafından acele ateşkes ilan edip sivilleri de hedef alan saldırılarını sona erdirmesi istenen ve Gazze’de yaptığının ‘soykırım’ olduğu kayda geçirilen İsrail, ardından gelebilecek cezai yaptırımları bile umursamadan, kitlesel kıyımını sürdürüyor.
Uluslararası camianın aleyhine dönmesini de önemsemiyor İsrail.
Açtığı savaşın ilk gününden başlayarak kendisini destekleyen ABD ve Avrupa ülkelerinin İsrail’e karşı tavırları değişmeye yüz tuttu. ABD başkanı Joe Biden’i çileden çıkartacak kadar bildiğinden şaşmaz görünüyor Netanyahu.
Bazı Avrupa ülkeleri, İsrail’in savaşta kullandığı kendi ürünleri olan ağır-hafif silahlara, mühimmat ve yedek parçalara ambargo uygulamaya başladılar; bunu da önemsemez görünüyor İsrail yönetimi.
Dünya medyası büyük bölümüyle İsrail-yanlısı yayınlar yapsa da, onlar da okurlarından ve izleyicilerinden aldıkları tepkiler yüzünden eskisi kadar İsrail’in dümen suyunda kalamıyorlar. En başlarda, medyanın dikkatini 7 Ekim günü Gazze’den İsrail’e geçen Hamas militanlarının yaptıkları üzerinde toplama ve oradan hareketle Gazze’ye saldırıları gözlerden saklama yolundaki İsrail’in çabalarına boyun eğen gazeteler ve televizyon kanalları, hiç değilse önemli bir bölümü, şimdilerde eskisi kadar sahibinin sesi değiller; o görüntüden kurtulmaya çalışılıyor.
Yanlı yayınlar bitti mi? Elbette bitmedi; hala “İsrail sonuna kadar gitmeli, Gazze temizlenmeli” başlıklı yazılar Amerikan Wall Street Journal, İngiliz Daily Mail ve Daily Telegraph gazetelerinde kendisine yer buluyor.
Her batı gazetesinde İsrail’e vatandaşlık bağıyla olmasa bile gönülden bağlı olan yazarlar var, ancak onlar da aynı yaveleri tekrarlayıp durdukları için okurlardan ilgi görmüyor, aldıkları tepkileri cevaplarken zorlanıyorlar.
[Dün ilginç bir yazıyla Amerikan Wall Street Journal (WSJ) gazetesinde karşılaştım. İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, imzasını taşıyan bir makale ile, Güney Afrika’nın uluslararası mahkemeye sunduğu başvuru dilekçesine eklediği belgeler arasında bulunan kendisine ait sözleri yalanlama çabasına girmiş. Netanyahu’nun soykırım suçundan yargılanması garanti gibi; herhalde Herzog, aynı akıbeti paylaşmaktan kendisini kurtarmanın şimdiden derdine düşmüş.]
İsrail’de de dar bir kadroyla yalnız başına Netanyahu. Kendisinden kurtulmak isteyenler çok fazla, yalnız onun açtığı savaşı nasıl bitireceklerini bilemez halde politikacılar.
Savaş, Gazze’ye karşı, Hamas’ın 7 Ekim günü İsrail’e geçen militanları tarafından tutulan İsrailli rehineleri kurtarmak amacıyla başlatılmıştı. Şi̇mdiye kadar 250 kadar İsrailli rehineden İsrail ordusu tarafından kurtarılabilenlerin sayısı bir elin parmakları kadar bile değil; buna karşılık Filistinli hedeflere yöneltilen saldırılar sırasında çok sayıda İsrailli rehine hayatını kaybetti.
İsrailli rehineler, hayatlarını İsrail askerlerinin açtığı ateşte kaybettiler, kaybediyorlar.
Bu durum da, en fazla, Hamas tarafından rehine tutulan İsraillilerin ailelerinin tepkilerine yol açıyor.
Yakın zamana kadar İsrail’de savaş-karşıtları tepkilerini protestolara dönüştürüyorlardı; son zamanlarda protesto gösterilerinde ön safları rehinelerin aile fertleri tutuyor.
Savaş ne olacak?
Uluslararası medyada bu soruya makul cevap verebilen neredeyse yok gibi. Hemen her yorumcunun üzerinde birleştiği konu, Netanyahu başbakan olarak ipleri elinde tutmaya devam ettiği sürece, savaşın sona ermeyeceği. Gazze’yi bitirse, hıncını işgal altındaki Batı Şeria’da yaşayan Filistinliler üzerinde yoğunlaştıracak.
Daha şimdiden, Netanyahu’nun başbakanlık dönemlerinde, Batı Şeria’da kendilerine tahsis edilen yerleşim yerlerinde yaşayan militan İsrailliler Filistinlilere tacizlerini sürdürüyorlar.
ABD bile dayanamadı, tacizcilere karşı yaptırım uygulamaya başladı. Bazı ülkeler yerleşimci İsraillilere vize vermeme yaptırımı uyguluyor.
Netanyahu gitmeden Filistinlilere -hatta İsraillilere de- rahat yok.
Uluslararası camianın Netanyahu’nun gitmesini isteyen İsraillilere yardımcı olması, Uluslararası Adalet Divanı’nın, İsrail’e verdiği bir aylık mühlet dolar dolmaz, Netanyahu’yu Lahey’deki mahkemenin önüne götürecek süreci başlatması gerekiyor.