Tuvana Türkay, Serhat Teoman, Saygın Soysal, Burak Sarımola, Asuman Dabak ve Tolga Toga sorularımızı yanıtladı…
31 Mayıs’ta vizyona girecek olan “Karanlıktan Kaçış” filmini, yönetmen Tolga Toga ve filmin oyuncuları Tuvana Türkay, Serhat Teoman, Saygın Soysal, Burak Sarımola ve Asuman Dabak ile konuştuk!
Film, yaşadığı ihanetin ardından bunalıma giren ve şehirden kaçan gazeteci Anıl’ın yaşadıklarını anlatıyor. Bir orman evine yerleşen Anıl’ın yolu, amnezi hastası Esin de dahil olmak üzere gizemli karakterlerle kesişir. Gerilim giderek yükselirken, tehlikelerle karşı karşıya olan Esin’i de yanına almak zorunda kalan Anıl, her şeyin üstündeki sır perdesini aralamaya başlar…
Sorularımızı öncelikle filmin yönetmeni ve senaristi Tolga Toga’ya yönelttik…
“Karanlıktan Kaçış” başlarken, filmin gerçek olaylardan esinlendiğine dair bir bilgiyle karşılaşıyoruz. Bu hikayeyi keşfetme ve beyaz perdeye taşıma yolculuğunuz nasıl gelişti?
Tolga Toga: Yurtdışında bir televizyon kanalında çalıştığım dönemde karşılaştığım üç farklı kadının hikayesi benim için bu filmin temel taşlarını oluşturdu. Bu kadınlar, farklı coğrafyalardan ve yaşam koşullarından geliyor ama ortak noktaları acıları ve direnişleriydi. Her biri kendi karanlığından kaçmak, kendi ışığını bulmak için savaş veren bireylerdi.
Hikayelerini dinlerken, yaşadıkları beni derinden etkiledi ve bir hikaye anlatıcısı olarak bu deneyimleri birleştirme ihtiyacı hissettim. Bu üç farklı kadının hikayesini, tek bir hikayede birleştirdim, çünkü onların acıları, umutları ve mücadeleleri evrenseldi. Onların karanlıktan kaçışları, aslında hepimizin içinde bulunduğu bir arayışın simgesiydi.
Karanlıktan Kaçış, sadece bir film değil, bir yaşam manifestosu oldu.
Yönetmen olarak, insanın iç dünyasının derinliklerine inmek, oradaki fırtınaları, huzuru ve en önemlisi umudu yakalamak benim için bir tutku. “Karanlıktan Kaçış”, sadece bir film değil, bir yaşam manifestosu oldu. Kendi içsel yolculuğumda da bu kadınların hikayeleri bana ilham verdi ve beni dönüştürdü. Bu nedenle, onların hikayelerini beyaz perdeye taşımak, sadece bir anlatı değil, bir varoluş meselesi haline geldi.
Filmde her kareyi, her diyalogu bu duygularla şekillendirdim. İzleyicinin de bu hikayelerde kendi karanlıkları ve aydınlıklarıyla yüzleşmesini, onlardan bir parça bulmasını istedim.