Partisinin Afyonkarahisar adayı Burcu Köksal’ın “Seçildiğimde Afyonkarahisar Belediyesi’nin kapıları DEM Parti hariç her siyasi partiye açık olacak” sözleri tartışma yaratmıştı. İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik’ten, Afyonkarahisar Belediye Başkan adayı Burcu Köksal’ın DEM Parti ile ilgili sözlerine cevap gelmiş, CHP’nin sosyal medya hesabından “Belediyelerimizin kapıları herkese açık olacak” mesajı verilmişti.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Kocaeli Kongre Merkezi’nde dün akşam düzenlenen Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkan adayı Atasoy Bilgin’in proje tanıtım toplantısına katıldı. Burada konuşan Özel, AK Parti tarafından yönetilen kentin, Hazine’ye en çok borcu olan belediye olduğuna dikkat çekti. Özel, özetle şunları söyledi:
“Borcu çok deyince Manisa’da belediyeler devralıyoruz. Başkanımız diyor ki, ‘Çok borcumuz var, 70 milyon. Çok borcumuz var, 110 milyon. O da bir şey mi, biz 130 milyon borçla devraldık’ denirken Kocaeli Belediyesi’nin sadece Hazine’ye olan borcunun 2 milyar 102 milyon lira olduğunu inanamayarak, bir daha kontrol ederek kontrol ettim ve öğrendim. Sonra da öğrendim ki, Kocaeli Belediyesi’nden sonra en çok borcu olanın borcu bile 1,5 milyarmış. Koskoca Ankara, İstanbul, İzmir belediyeleri bir tarafa dursun, o 1,5 milyar borç yapan belediye de yine AK Parti’nin yönettiği bir başka büyükşehir belediyesiymiş. Bir yanda emekten, vatandaştan yana bir Kocaeli Büyükşehir Belediyesi yönetimi anlayışının belediyeyi bu borçlu yapıdan kurtarması gerektiği çok açık. Elbette bu göreve talibiz. Kocaeli, gelişmiş sanayisi nedeniyle sendikacılığın gelişmesi gereken kentlerden bir tanesi. Aynı zamanda İş Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi verilerine göre Kocaeli, Türkiye’de iş cinayetlerinin ve iş kazalarının en çok yaşandığı üçüncü il konumunda. Yani rakamlara baktığınızda, Kocaeli’deki talebe baktığınızda bu işçi kenti, bu emeğin kenti Atasoy Bilgin’i çağırıyor ve onunla birlikte ayağa kalkmayı bekliyor. Kocaeli deyince insan, büyükşehir belediye başkan adayından ne duymak istiyor? Dirençli kentlerle ilgili önemli sözler duymak istiyor. Sunumun dirençli bir kent yaratma vizyonuyla başlamış olmasından büyük bir memnuniyet duyuyorum. 1999’da Gölcük depremiyle birlikte çok büyük bir yıkım yaşandı. Depremin travmaları kentte ve bu kentten göç etmiş 10 binlerde, 100 binlerde devam ediyor.
“Adıyaman’daki, Hatay’daki görüntünün benzerini bekliyor olmak, ihanet ettiklerinin kanıtıdır”
Üzerinden 25 yıl geçmiş olmasına rağmen bu iktidar, o depremde çıkarılan, olağanüstü durumlarda konulan geçici bir vergiyi, deprem vergisini kalıcılaştırmış olmasına rağmen bu iktidar, kendisinden önceki Cumhuriyet iktidarlarının topladığı bütün vergilerin toplam dört katını toplamış olmasına rağmen, bu iktidar, deprem vergisiyle bu kenti yeni baştan üç kez yapacak imkanlara sahip olmasına rağmen bu kentin belediye başkanının dönüp dolaşıp 6 Şubat depreminden sonra Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı olarak açıklamada bulunup Kocaeli yapı ve envanter çalışmasının tamamlanamadığını, kentsel dönüşüm yapılabilecek yerlerde fizibilite etütlerinin henüz devam ettiğini itiraf etmiştir. Oysa bu kenti depremden beri yönetenlerin, bu kenti dirençli bir kent hâline getirmiş olması, kentsel dönüşüm çalışmalarının bırakın, fizibilitelerinin tamamen hayata geçmiş olması, kentin yeniden imha edilmiş olması ve bugün bizim sunumumuzun bu konuyu hiç ilgilenmiyor olması gerekirken sunumun ana konusu, yaşanacak yeni bir depreme karşı hazırlıktır. Toplanma alanlarıyla ilgili tespitler doğrudur ancak bugüne kadar niye hayata geçirilmemiştir? Bizi bugün Gaziantep’te, Kahramanmaraş’ta, Malatya’da, Adıyaman’da, Hatay’da ortaya çıkan görüntünüz bir benzerini Kocaeli için bekliyor olmak, bu kenti bugüne kadar yönetenlerin bu kente hizmet değil, ihanet ettiklerinin kanıtıdır.
“‘Hatay mahsun kaldı’ diyerek taş kalpli olduğunu ifade etti”
Bugünkü iktidar, 6 Şubat tarihinden sonra yaklaşmakta olan seçimi görünce ve kendisinin 1999 seçimlerinde ‘Depremin üçüncü günündeyiz. Hâlâ çadır yok’ demişlerdi. ‘Depremin birinci ayındayız. Hâlâ çadırlarda’ diyorlardı. Depremin bir yılı tamamlandı. Bu iktidarın sahibi Recep Tayyip Erdoğan, depremden üç gün sonra ‘650 bin konut yapacağız’ demişti. Depremden 45 gün sonra bu ifadesini revize edip 319 bin konutun bir yıl içinde teslim edileceğini söylemişti. Bugün deprem bölgesinde şu ana kadar teslim ettikleri konut sayısı 45 bin 977. Kendi revize ettiği sözünün yüzde 15’ini ihtiyaç olduğunu ifade ettikleri 650 bin konutun sadece yüzde 7’sini teslim edebilmiş durumdalar. Bugün, geçtiğimiz günlerde gidip de gözlerinin içine baka baka şantaj yaptığı, tehdit ettiği Hataylılar, geçmişte kullandıkları oydan sorumlu tutup ‘Hizmet geldi mi? Gelmez. Hatay mahsun kaldı’ diyerek ne kadar taş kalpli birisi olduğunu ifade etti. 31 Mart’ta kullanacakları oyla ilgili olarak da tehdit ettiği Hataylılara verdiği söz, kabaca 10 kişiden 9’u verdiği söze rağmen hâlâ çadırdadır, yağmur altındadır.
“31 Mart seçimlerini kazanacağız”
Bugün bu ülkeyi yönetenlerin artık bir kent vizyonu kalmadığı, artık bir afet vizyonu kalmadığı, aslında hiç olmadığı ve depremden sonra yaşanan seçimde insanların korkutularak, kandırılarak ‘Biz olmazsak evleri yapamazlar. Bir yılda yetiştiremezler’ diye sözünü, oyunu aldıklarının sadece 46 bininin evlerinde 604 bin kişinin perişanlıkta olduğunu görüyoruz. Bu iktidarın geçtiğimiz seçimlerde montaj videolarla korkutarak ‘Bize oy vermezseniz bayrağa indirecekler. Bize oy vermezseniz ezanı dindirip vatanı böldürecekler’ diye kandırdıklarıyla deprem bölgesinde ‘Bir sene sonra sizi eve sokarız’ diyerek kandırdıklarını ahı vebali boyunlarınadır. Biz bundan sonraki süreçte en etkin şekilde, hem deprem bölgesindeki tutulmayan sözleri hem de vatandaşımıza yapılan seçim öncesi o manipülasyonların tekrar etmemesi için Cumhuriyet Halk Partisi olarak bütün benliğimizle, örgütümüzle, gücümüzle önce 31 Mart seçimlerini kazanacağız. Ondan sonra da bunlardan teker teker hesap soracağız.
“Dayanışmacı belediyecilik istiyorlarsa CHP’ye oy versinler”
Bugün Türkiye’nin göç alan kentlerini Cumhuriyet Halk Partili belediyeler yönetiyor. Bugün Kocaeli’de hafta sonu insanlar, CHP’nin yönettiği İzmit ilçesine gidiyorlar. Bugün insanlar, tatillerini geçirmek için Cumhuriyet Halk Partili belediyeleri tercih ediyorlar. Bugün öğrencilerin yüzde 85’inin tercih ettikleri üniversiteler, Cumhuriyet Halk Partililerin yönettiği kentlerde ya da ilçelerde. Biz herkesi CHP’li belediyelere getiremeyiz. Göç edemezler. Hepsini birden CHP’li belediyelerde barındıramayız ama eğer insanlar, o beğendikleri kentleri, o beğendikleri parkları, sosyal donatı alanlarını, belediye başkanlarımızın yaptığı iyi şehircilik ve halkçı belediyecilik uygulamalarını, dayanışma belediyeciliklerini istiyorlarsa o zaman çağrımız bütün Kocaeli’nin bütün ilçelerinedir. Cumhuriyet Halk Partili belediye başkanlarına oy versinler. O kentleri kendi memleketlerine getirsinler.
“Tek başına seçime girenlere canınız sağ olsun dedik”
Bir yanda endişe var. Endişe şudur. İktidar, orantısız güce sahiptir, kendi ittifakını sürdürmektedir. İçinden Yeniden Refah Partisi ayrılmıştır, geçen sene Yeniden Refah Partisi’ni ittifakta tutarken, ‘Necmettin Erbakan Hoca’nın gerçek partisi’ diyenler, Yeniden Refah Partisi kendi başına bir seçime girmek istediğinde Fatih Erbakan’a ip cambazı demekten geri durmamışlardır. ‘Yeniden Refah Partisi’ne ihanet içindesiniz’ demekten geri durmamışlardır. ‘Bize kaybettirmek için bir şeyler yapıyorlar’ deyip, hatta çok daha ileriye gidip Yeniden Refah Partisi gibi bir partinin CHP’den rüşvet aldığını dahi iddia edecek kadar çirkinleşmişlerdir. Benim sözüm Türkiye kamuoyuna, geçen seçimi yaşayan herkese. Biz de bir ittifaktaydık, onlar da bir ittifaktaydılar. Bizim ittifak ortaklarımız, ‘Tek başımıza seçime gireceğiz’ dediler. Ne dedik? Canınız sağ olsun. Bize en sert eleştirileri yönelttiler. Ne dedik, canınız sağ olsun. Bizim karşımızda güçlü adaylar çıkarma arayışına girdiler, hatta bizim adaylaştıramadıklarımızı aday edip karşımıza çıkarmaya çalıştılar, dedik ki canınız sağ olsun.
“Domuz bağcılarla birlikteler”
Bir de bakın Recep Tayyip Erdoğan’ın eski ittifak ortaklarına, hocasının oğluna söylediği sözlere, layık gördüklerine ettikleri hakaretlere… İşte bir tarafta bir tek adam ve oy verenin oy verdiği sürece makbul olduğu, ittifak ortağının yan yana olduğu sürece makbul olduğu, aksi durumda en ağır hakaretlere, iftiralara karşı kendisini bir anda onların karşısında bulduğu bir ittifak. Bir tarafta geçmişte ittifak yaptıklarına ‘Eski dosttan düşman olmaz’ diyenler, bir tarafta sizin, bizim gibi ittifak ortaklarını kucaklayanlar, yakasında güneş olan birini yolda görünce gidip sarılanlar, hatırını soranlar ve onlarla birlikte olanlar. Bir tarafta nefret, korku ve saldırgan bir ittifak. O ittifak, boşalan yeri ayrıca dolduruyor. Hizbullahçılarla, domuz bağcılarla, ‘Kadınlar sahiplendirilmelidir’ diyen, kadınlara sokak hayvanı muamelesini bile layık gören bir anlayış ile dolduruyor. Herkes soruyor, orada bir ittifak var. Biz bunun karşısında kim olarak varız? Biz onun karşısında çok daha büyük bir ittifakla varız. Biz onun karşısında bütün Türkiye’yi kucaklayan, ‘Eski dosttan düşman olmaz’ diyen ve sadece sosyal demokratlarla değil; muhafazakar demokratlarla, milliyetçi demokratlarla, bu ülkenin bütün demokratlarıyla; Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i ile birlikte Türkiye’yi kucaklayan Türkiye ittifakı ile varız.
“Başkanların kapısı Türk’e de Kürt’e de açık olacak”
Biz Türkiye ittifakına inanıyoruz. Türkiye ittifakı, Cumhur ittifakı gibi korkunun, şantajın değil; umudun, sevginin ve kardeşliğin ittifakıdır. Türkiye ittifakının rengi, Cumhur İttifakı’nın yağmur bulutlarını, kasvetli bulutların koyu gri rengi değil; ay yıldızlı al bayrağın renkleri olan kırmızı ile beyazdır. Türkiye ittifakının belediye başkan adaylarının kapısı Kürt’e de Türk’e de Laz’a da Çerkez’e de ardına kadar açıktır. Türkiye ittifakı, ayrımcılığı reddeder. Bütün Türkiye’yi hep birlikte kucaklar. Milli Marş okunurken, filenin sultanları şampiyon olduğunda, Milli Marş okunurken gözleri dolmuş, hıçkırarak o milli marşı okuyanları dolu gözlerle alkışlayanlar, gırtlağı düğümlenenler Türkiye ittifakıdır. Tayyip Bey’in önce bütün milliyetçilikleri ayakları altında ezip sonra Devlet (Bahçeli) Bey’e mahkûm olunca çakma milliyetçilik yaptığı, o çağırınca havaalanına koşturup kot üstüne perdelik kumaştan kefen giyenlerin ittifakı değil; Türkiye ittifakı, Çanakkale’de koyun koyuna kefensiz yatanların torunlarının ittifakıdır.”