Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, bugün TBMM’de Grup Başkanvekilleri Selçuk Özdağ, İsa Mesih ve milletvekilleriyle birlikte basın mensuplarıyla bir araya geldi. Davutoğlu, gündemdeki konular ve ve Filistin’e dair değerlendirmelerinin ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
“HÜKÜMET ‘GÖNDERİN’ DESE BİLE ŞİRKETLERİNİZİ KARA LİSTEYE ALDIRMAYIN”
İsrail’e mal gönderen şirketlere seslenen Davutoğlu, “Yarın kara listeye alınmak istemiyorsanız, şimdi İsrail ile ticaret yapan şirketlerin bazı boykot listesine girmesi gibi sizlerin de boykot edilmek istemiyorsanız hükümet size ‘gönderin’ dese bile o malları göndermeyin. Şirketlerinizi kara listeye aldırmayın. İsrail’e destek veren şirketler kategorisine girmeyin. Bir tanesinin ismi yayınlandı gördünüz. Atatürk Havalimanı’nda mitingde ama gemisi hareket halinde. Türkiye’deki iktidar sahiplerinin çocuklarının da gemileri orada olduğu iddia ediliyor. Çıkıp da eski Başbakan ‘Hayır benim oğlum da dahil hiçbir gemi burada değil’ diyemedi” diye konuştu.
“ÖNÜMÜZDEKİ HAFTA BİR GİRİŞİMDE BULUNACAĞIZ”
Davutoğlu, İsrail’e mal gönderilen limanlara yürüme çağrısına ilişkin soru üzerine “Bunu arkadaşlarla istişare ediyoruz. Bizim siyasal anlamda yapacağımız eylemler kadar halkla birlikte yapacağımız eylemler önemli. Devam etmeleri halinde mutlaka yapacağız. İnşallah önümüzdeki hafta girişimde bulunup deklarasyonu açıklayacağız. Birleşmiş Milletler (BM) Filistin Özel Raportörü Richard Falk’ın imzasıyla deklarasyon çağrısında bulunduk. Önümüzdeki günlerde tamamlayıp imzaya açacağız” dedi.
“1977 KRİZİNE BENZER BİR KRİZİ KAPIDA GÖREBİLİRİZ”
Davutoğlu, Türkiye’nin ekonomisine ilişkin ise “Gelecek sene yaz aylarında Türkiye’de çok derin bir durgunluk, enflasyonun bir arada olduğu 1977 krizine benzer bir krizi kapıda görebiliriz ama bu sefer konvertibilitede olduğu için bu kriz sadece Türkiye’yi değil birçok şeyi sarsar” uyarısında bulundu.
“KENDİ DEĞERLENDİRMEMİZİ YAPTIK”
Davutoğlu, Akşener’in ittifaklara ilişkin “manda ve himaye tuzağı” benzetmesi ve Gelecek Partisi’nin yerel seçimlerde yol haritasına ilişkin soru üzerine de şunları söyledi:
“Her partinin aldığı karara saygımız var. Her parti seçim sonrasında kendi değerlendirmesini yapar ve muhasebe yapar. Partilerin hemen hemen hepsinde de bu anlamada bir çalışmanın olduğu… İYİ Parti bir kongre yaptı. CHP kongre yaptı. Biz de ocak ayında ikinci büyük kongremizi yapacağız. Biz de kendi değerlendirmemizi yaptık, yerel seçimlerin doğası genel seçimlerden farklıdır. Yerel seçimler bu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin getirdiği…. burada Sayın Akşener haklıdır bir anormallik doğurdu. Hatta Cumhurbaşkanı 50 artı 1 çıkışının sebebi, partilerin kendi doğal alanının dışında davranmaya sevk olunmalarının sebebi Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’nin kendisidir. Bunu aşmak için çok çabalar sergilendi. Altılı masanın doğuş şartları bu seçim yasasında ve doğrudan bu 50 artı 1 şartıyla herkes bu hedefe ulaşmak için ittifaklar kurdu.
“HER PARTİ İLE GÖRÜŞÜRÜZ, ‘ASLA, MUTLAKA, İLELEBET’ KAVRAMLARINI KULLANMAMAYI ÖĞRENDİM”
Yerel seçimlerde ise ittifak demeyeyim, iş birlikleri yerel ölçekte yapılabilir, buna engel yok. Yani bir yerde iki parti anlaşıp bir beldede anlaşıp aynı ilin ilçesinde başka bir kombinasyonla en iyi aday bulunabilir. Bizim prensibimiz halkın hak ettiği en iyi adayın çıkmasını sağlayacak şekilde çalışmalar yapmak. Birinci aşama kendi adaylarımızdır. Türkiye’de ekim ayından itibaren topluca aday açıklamaları yapan parti biziz. Kendi çalışmamızı yapıyoruz. Saadet Partisi ile prensip kararımız var, olabilecek yerlerde ittifak yapacağız. Onu Saadet Partisi ile görüşüyoruz, ortak bir komisyon oluşturduk. Eğer diğer partilerle birlikte iyi adaylar etrafında bir şehrin hak ettiği iyi bir aday ortadaysa her partiyle de görüşürüz. Bu konuda ben siyasette ‘asla, mutlaka, ilelebet’ kavramlarını kullanmamayı öğrendim. Bizim diyalog kanallarını açık tutmamız lazım. Türkiye’nin şu anda siyasete güvene ihtiyacı var. 14-28 Mayıs seçimlerinin en büyük tahribatı siyasete güveni sarsmış olmasıdır.”