Hani siyasilerin en sevdiği kelimelerden bahsetmiştim ya, Merkez Bankası Başkanı’nı ile ilgili haberlerin ardından fark ettim “İstikrar” konusunu unutmuşum ben .
Aslında ilk soru şu, Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan, istifa mı etti, görevden affını mı istedi yoksa görevden mi alındı. Bu üç ifadenin her birinin farklı sonuçları olsa da ortak bir sonucu olduğu da kesin ama benim inatla altını çizmeye çalıştığım dilin önemi açısından bakınca her şekilde farklı anlamlar çıkıyor çünkü.
Kendisi görevden affını istediğini belirten bir paylaşım yapıyor önce ama haber ajanslara istifa diye düşüyor. Çünkü yeni bürokratik geleneğimizde istifa etmek tek taraflı bir irade beyanı olduğu için olsa gerek biraz fazla cüretkar bir ifade olarak algılanıyor. Her ne kadar fiili olarak iki şekilde de oluşan sonuç aynı olsa da dilin psikolojik etkisi ile olsa gerek istifa kelimesi iradenizi kullanmayı da talep etmeniz gerektiği hissini uyandırıyor.
Ardından kendisinin bu nazik talebinin kabul edildiğini öğreniyoruz ama bu resmi gazetedeki ifadesi ile görevden alınma olarak tanımlanıyor. İşte orada da görevden affının istenmesinin dahi cüretkar bir ifade olarak değerlendirilme riskini fark ediyoruz. Neticede görevden affını istemek şeklinde bile olsa elbette o da bir çeşit irade beyanına giriyor. İstifa kadar değil elbette, istifa tek taraflı bir irade beyanı olsa da affını istemek de tek taraflı olmasa da irade beyanı.
Resmi gazetede ise görevden alınma ifadesi ile bu konudaki iradenin kime ait olduğunu altı çiziliyor. Bu durumla ilgili yorumlarda Sayın Merkez Bankası Başkanının 2 yıl diye devam edebilmesi gerekçesi ortaya konuyor. Bu yorum Sayın Erkan’ın böyle bir hakkının oluşacağı üzerinden yapıldığından mantıklı da, lakin ben Erkan’ın kariyeri açsından o kadar da mantıklı bir tercih olacağını düşünmüyorum.
Benimle farklı düşünenlerin Temmuz 2021 tarihindeki TBMM Plan Bütçe Komisyonuna atıfta bulunarak bu yorumu yapmalarında yanlış bir şey yok elbette. Çünkü o tarihte yapılan Komisyon toplantısında konu gündeme gelmiş ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk İşleri Genel Başkan Yardımcısı Şerif Uygun “MB başkanlarının üst kademe kamu yöneticilerinin atanması hakkında 3 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’nde görev süreleri dört yıl olarak belirleniyor. Ancak 375 sayılı KHK’nin ek 35. maddesine göre KHK’nin kullandığı tabirle, performanslarının yeterli görülmemesi durumunda bu görevden alınabiliyorlar. Görevden alındıktan sonra ise yine bu 375 sayılı KHK’nin ek 35. maddesine göre iki yıl boyunca eski görevlerinin ücretlerini almaları mümkün.” Şeklinde bir yorum yapmıştı. Yani gerçekten de Sayın Erkan ücretini almaya devam edebilir görünüyor. Ancak bu durumda KHK nın kullandığı tabirin devreye girmesi gerekiyor, yani “Performanslarının yeterli görülmemesi halinde” tabirinin. O zaman da benim aklıma şu soru geliyor, Erkan gibi bir kariyeri olan bir profilin performans yetersizliğini kabul etmesi halinde kendisi ile ilgili oluşabilecek imajı bahsi geçen rakamalar için göze alabilir mi?
Bence alamaz, o zaman da bu ifadenin kullanılmasının asıl sebebi farklı olmalı. Hatta ben Erkan’ın var olan bu hakkını aynı sebeple kullanmayacağını düşünüyorum. Yani aslında buralardaki farklı ifadelerle yapılmaya çalışılan şey bence iradenin kime ait olduğunun beyanı esasen.
Ama yine de daha önce görevden af taleplerinin kabul edildiği şeklinde yazıya dökülen kararları da hatırlayınca tarafların neler hissettiklerini uzaktan anlamak mümkün olmuyor
Elbette konunun birçok detayı var. Mesela Gaye Erkan tarafından bahsedilen itibar suikastlarının aslında kim tarafından ve neden yapıldığı gibi. Bunu birçok sosyal medya hesabından görüyoruz aslında. O kişilerin de olup biteni saklamak gibi bir derdi yok ama cümlede geçen itibar suikastı ifadesi nedeni ile evet biz yaptık demeleri de beklenemez. Ben yine de Sayın Erkan’ın bahsettiği gelişmelerden sonra en çok mutlu olanların kimler olduğuna bakarak bu cümleyi kurduğunu düşünüyorum.
Ben bu konu ile ilgili yakında yazdığım bir yazının başlığı nedeni ile Erkan’ı savunmakla da itham edilmiştim birkaç sosyal medya kullanıcısı tarafından mesela. Oysa benim Hafize Gaye Erkan’ı savunmam için bir sebebim yok. Ama ona itibar suikastı yapanlar kimlerse onların sebepleri olmalı.
Neyse ben konunun başlangıçta bahsettiğim bölümü ile ilgiliyim. Yani görevden neden alındığı bölümünün dışında görevden alınmasının ifade ediliş şekli ile, çünkü geri kalan her konuda herkes her şeyin farkında zaten. Aslında benim yazdıklarım da herkesin gözü önünde oldu ama farklı yorumlanabilir olan tek açı burası diye düşündüğümden yazıyorum bunları.
Bu arada şunu da bir şekilde olaylardan bağımsız olarak akılda tutmakta fayda olabilir diye düşüyorum. Yapılan bu son atama ile son 5 yılda 5. Farklı Merkez Başkanı ile karşı karşıyayız. Normal şartlar altında ise bu rakama 20 yılda ulaşmamız gerekiyordu. AKP iktidara geldiği 2002 yılından 2019 yılına kadar yani iktidarın ilk 17 yılındaki Merkez Bankası Başkanlığı yapmış isim sayısı da 4 idi. 17 yılda ulaşılan sayıya 4 yılda ulaşmıştı banka, dün itibari ile de geçmiş oldu, hayırlı olsun. Bence ülkenin bu konuda en çok endişe etmesi gereken şey bu. İstikrarı bir kere daha tanımlama ihtiyacı.