Bazen bir musibet bin nasihate bedeldir. Kahraman Maraş Pazarcık ve Elbistan Merkezli, 7,7 ve 7,6 şiddetindeki depremlerin on ilimizde yarattığı felaket içimizi yaktı. Ancak bu deprem gösterdi ki böyle giderse İstanbul’da da büyük bir felaket yaşayabiliriz. Çünkü burada yaşanan deprem 10 il ve büyük bir coğrafya genelinde 13 milyon insanın yaşadığı yerde gerçekleşirken İstanbul’da beklenen (7,5 şiddetindeki) deprem bunun iki katına yakın bir nüfusun yaşadığı bir devasa kentte ve üstelik oradaki alanın onda biri kadar dar bir alanda yoğunluğun çok yüksek olduğu İstanbul’da yaşanacak. Benzer trajedilerle karşılaşmamak için devlet, hükümet ve yerel yönetimler el ele vererek bugünden tedbir almak gerekir. Aksi taktirde yarın çok geç olabilir.
Bu işin her bakımdan amiral gemisi İstanbul Büyükşehir Belediyesidir. Çalışmalar şimdiden başlatılmalıdır. İktidarın işi yavaştan alması eleştirilmeli ama halk asla umutsuzluğa sevk edilmemelidir. 88 bin İstanbul Belediyesi çalışanı bu ruhla motive edilmeli ve bu inançla çalışmalıdır.
ŞİMDİ SIRA YERİN ÜSTÜNDE
İstanbul depremiyle ilgili yerin altı ile ilgili söylenmesi gereken her şey söylendi. Şimdi sıra yerin üstünde yapılacaklarda. Yani deprem olduktan sonra meydana geleceklerle ilgili ne yapacağımızda sıra. Yer bilimcileri söylediklerini söylediler şimdi sıra sosyal bilimcilerde, sosyologlarda; onlar da konuşmalı.
Deprem bir doğa olayıdır, kendinden içkin felaket değildir, felaketi yaratan insandır. Ne hazin ki felaketten kurtulmak isteyen de gene aynı insandır. Kendi felaketini hazırlayan insanı bu kısır döngüden çıkarmak başta sorumluluk sahibi sosyal devletin sonra da etkin yerel yönetimlerindir. Ne ki bu gün ortada sorumluluk duyan bir iktidar olmadığından görevin büyük kısmı yerel yönetimlerin omuzlarındadır…
Köşe yazısının tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.