Beştaş, bugün TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, deprem bölgesi Adıyaman ve Şanlıurfa’da meydana gelen sel felaketinde yaşananlar sebebiyle AK Parti iktidarını eleştirdi. Beştaş, şunları söyledi:
”Afeti felakete dönüştüren iktidarın kendisidir”
“Urfa’da, Adıyaman’da ve Malatya’da da bir sel felaketi var. Aslında felaketi felakete dönüştüren, afeti felakete dönüştüren, depremde olduğu gibi iktidarın kendisidir. Urfa’da dört kişi yaşamını yitirdi, iki kayıp var. Adıyaman’da bir kişi yaşamını yitirdi ve Malatya’da da 3 gündür yağış vardı, çadırları su bastı. Su basması öncesi, Meteoroloji Genel Müdürlüğü tarafından turuncu alarm verilmişti. Maraş, Urfa, Kilis, Antep, Adıyaman, Malatya, Elazığ, Diyarbakır ve Mardin için turuncu alarm. Bu ne demek? ‘Hava durumu tehlikelidir, tahmin edilen meteorolojik hadise sıklıkla görülmemektedir. Hasar ve kayıpların oluşması muhtemeldir, çok tedbirli olunmalı ve güncel olarak hava durumu takip edilmelidir.
”Tedbirlerin alınmadığını biliyoruz”
Hangi tedbirler alındı? Tedbirlerin alınmadığını biliyoruz. Üstelik Bozova-Hilvan yolunun 8’inci kilometresinde de yol çökmüş. Yaptıkları her şey çürük. Kendileri de çürük. 20 yıldır Urfa’da iktidardalar. Belediye başkanlığı onlarda. Adıyaman’da öyle, Malatya’da öyle. Bu AK Parti belediyeleri ne yapar? Hiçbir tedbir almaz, ihalelerle 21/b’ye göre önüne gelene yapı izni verir. Denetim yapmaz, altyapı inşa etmez. Sadece Urfa’da yedi vekili var. Sonra da ‘Afet oldu’. Hayır, afeti felakete siz dönüştürüyorsunuz. Bunun başka hiçbir izahı yoktur.
”Bu iktidarın kendisi, bu halkın, bu toplumun başına gelen en büyük afet ve felakettir”
Çadır ihtiyacı var, çadırları su basıyor. Çadırları kurdukları yerde depremzedeler yeni bir felaket daha yaşıyorlar. Bunu hiçbirimiz ‘kader’ diye, ‘afet’ diye geçiştiremeyiz. Bu iktidarın kendisi, bu halkın, bu toplumun başına gelen en büyük afet ve felakettir. Bundan bir an önce kurtulacağız. Yine ‘kader’ naralarını atmasınlar. Bir an önce konteyner kentlerin kurulması gerekiyor. Bu yaşadıklarımızın sebebi ne insan yaşamını ne de doğanın sınırlarını odak almayan, büyüyen kentlerle birlikte yaşadığımız felakettir.”