Bursa’da faaliyet gösteren makine firmalarının yetkilileri, “İkinci yarıda da durum stabil olacak. Sektör olarak önceliğimiz, mevcudu korumak, sonrasında eski günlerde olduğu gibi toparlanmasını sağlamak. Ancak bunun için hem hükümete, hem de bize düşen görev ve sorumluluklar var. Ayrıca dünya genelinde ekonomilerdeki durgunluğun aşılıp, üretim ve yatırım ikliminin iyileşmesi de şart” dediler.
GÖKSEL BAŞARAN – AYDIN DAĞTEKİN
Dünya ekonomilerindeki resesyon, yüksek girdi maliyetleri, düşük kur, Çin gibi ülkelerle kızışan rekabet ve finansmana erişimdeki zorluklar gibi nedenle Türkiye ihracatında artan kan kaybı, birçok sektöre yayılmış durumda. Özellikle Haziran’da dikkat çeken ihracat düşüşü, Bursa ekonomisi için kritik önem taşıyan otomotiv sektörüyle sınırlı kalmadı. İhracattaki kayıp, bir diğer önemli sektör olan makine ihracatında da görüldü.
Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) verilerine göre makine ve aksamları ihracatı, Haziran 2024’te 2023 yılının aynı ayına göre yüzde 21,2 oranında düşerek, 975,6 milyon dolardan 768,4 milyon dolara geriledi. Sektör ihracatındaki kayıp, geçen ayla sınırlı kalmadı ve ilk 6 aylık döneme de yansıdı. Ocak-Haziran 2023’te 5 milyar 518 milyon dolar olarak gerçekleşen makine ve aksamları ihracatı, bu yılın ilk yarısında 5 milyar 444 milyon dolara geriledi. 6 aylık kayıp, yüzde 1,3 olarak gerçekleşti. Geriye dönük 12 aylık ihracat rakamlarına bakıldığında ise yüzde 3,1’lik artış görüldü. Makine ihracatı son 1 yılda 11 milyar 255 milyon dolara çıktı.
Makine ihracatında görülen bu olumsuz tablo, sektörün önde gelen üretim merkezlerinden Bursa’da ise daha fazla hissedildi. Bursa’dan yapılan makine ihracatı Haziran’da yüzde 29,5 oranında azaldı. İlk 6 aylık düşüş de yüzde 9,6 olarak gerçekleşti.
Sektörde yaşanan sıkıntıları, Bursalı makine üreticileri ve ihracatçılarıyla değerlendirdik. Sektörün önde gelen oyuncuları, bahsedilen nedenlerden dolayı sektörde halihazırda ciddi sorunlar yaşandığına dikkat çekti. Hükümetin ve firmaların gerekenleri yaptıkları taktirde sektörde toparlanmanın en iyi tahminle bu yılın son çeyreğinde görülebileceğini dile getiren firma temsilcileri, yukarı yönlü çıkışın ise 2025 yılını bulabileceği görüşünde. Firma yetkilileri, “İkinci yarıda da durum stabil olacak. Sektör olarak önceliğimiz, mevcudu korumak, sonrasında eski günlerde olduğu gibi toparlanmasını sağlamak. Ancak bunun için hem hükümete, hem de bize düşen görevler var. Ayrıca dünya genelinde ekonomilerdeki durgunluğun aşılıp, üretim ve yatırım ikliminin iyileşmesi de şart” dediler.
Rekabet gücümüz günden güne yok oluyor
Ahmet Özkayan
Ermaksan YKB Yrd. ve Gen. Md.
Makine sektörü, verimliliğe ve ekonomik büyümeye yaptığı olumlu katkılar nedeniyle ülkemiz için stratejik bir sektördür. Yatırım malı olmasından dolayı büyüme ile sıkı ilişki içerisindedir. Büyüme dönemlerinde sektör genişlerken, küçülme dönemlerinde daralmaktadır. Birçok sektöre girdi sağlayan makine sanayii, ekonomilerdeki gelişmelere karşı hassas bir yapıdadır. Her türlü ekonomik gelişme makine sektörünü yakından ilgilendirir. Türkiye makine sektöründeki ihracat düşüşünü de ekonomik ve jeopolitik temelli birkaç faktöre bağlıyoruz. Jeopolitik gerginlikler, savaşlar, seçimler ve Çin gibi rekabetçi ekonomiler mevcut konjonktüre daha fazla baskı yapmaktadır. Küresel ekonomik belirsizlikler ve yeni risklerle birlikte pandemiden sonra küresel ekonomide merkez bankalarının enflasyonla mücadele için uyguladığı parasal sıkılaştırmalar bu düşüşte etkili olmuştur. Ayrıca, büyük ölçüde belirttiğimiz nedenlerden kaynaklı, başta AB ülkeleri olmak üzere, ana ihracat pazarlarımızdaki talep daralması ve rekabetin artması da bu düşüşün sebeplerindendir. Üretim kapasitelerinde yaşanan azalmalar sadece Bursa ve Türk makine üreticilerini olumsuz etkilemekle kalmamış, küresel ölçekteki büyük makine üreticilerinin de önemli kayıplar yaşadığını gözlemlemekteyiz.
2024 yılı geçtiğimiz yıllara kıyasla daha zorlu bir yıl olarak kendini gösterdi. Ancak yılın ikinci yarısından sonra sektör üzerindeki baskıların biraz daha azalacağını ve kademeli toparlanma süreceğine gireceğini bekliyoruz. Küresel ekonomik koşullarda beklenen iyileşmeler, özellikle enflasyon oranlarının düşmesi ve faiz oranlarıyla ilgili beklentiler, sektörümüz üzerinde olumlu bir etki yaratacaktır. Özellikle 2024 yılının dördüncü çeyreğinde uluslararası piyasalardaki talep artışı ve rekabetçi avantajlarımız sayesinde ihracat rakamlarının yeniden artışa geçmesini bekliyoruz.
Sektördeki kan kaybının durdurulması ve ivmenin yukarıya dönmesi için bir dizi önlem alınması gerekiyor:
*İhracat teşvikleri artırılmalı: Makine sektörüne özel destek paketleri oluşturulmalı ve vergi indirimleri gibi mali kolaylıklar sağlanmalıdır.
*İthalat kontrolü: İthalatın yarattığı baskı nedeniyle, yerli makine üreticileri üretim kapasitesini etkin bir şekilde kullanamamaktadır. Ülke ekonomisindeki yeri ve birçok sektörü besleyen yapısıyla stratejik öneme sahip Türk makine sektöründeki üretim kapasitesindeki daralmanın daha da derinleşme riski ile karşı karşıyayız. Başta Çin menşeli makineler olmak üzere, düşük kaliteli ve sertifikasız ürünlerin rekabetçi ve dampingli fiyatlarla pazarlarımıza girmesinin önüne geçilmelidir. Yerli müşterilerin Uzakdoğu menşeli makine ithalatına yönelmelerini engellemek ve ihtiyacın yurtiçinde karşılanmasını sağlamak amacıyla yasal düzenlemeler yapılmalıdır. İthalatı teşvik eden mevzuatın gözden geçirilmesine ve girdi maliyetlerini düşürecek tedbirlerin alınmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Türk makine sektörü, uzun süre ithalata karşı müdahaleden kaçınma çabası göstermiştir. Ancak, mevcut durumda kalite ve fiyat açısından ortaya çıkan haksız rekabet, bu duruma daha fazla sessiz kalınamayacağını göstermiştir. Bu dönemde, tüm sektör paydaşlarının ortak bir vizyon ve iş birliği ile hareket etmesi büyük önem taşıyor. Geleceğe umutla bakıyor ve sektörün yeniden güçlü bir ivme kazanacağına inanıyoruz.
*Verimlilik artırımı: Üretim verimliliğini artırmak için dijitalleşme ve otomasyon projelerine yatırım yapılmalıdır. Yeni pazarlar keşfetmek ve mevcut pazarlarda rekabet avantajını korumak için ürün çeşitliliği artırılmalıdır. Ayrıca, sektördeki iş gücünün niteliklerini artırmak için eğitim programları sektörün ihtiyacını karşılamak üzere tasarlanmalıdır.
Makine sektörü, stratejik bir sektör olmakla birlikte Türkiye ekonomisinin lokomotiflerinden de biridir. Özellikle Bursa, bu alanda önemli bir merkez konumundadır. Ermaksan olarak, sektörün sürdürülebilir büyümesi için inovasyon, AR-GE ve yeni pazarlara odaklanmaya devam edeceğiz. Küresel piyasalarda rekabet gücümüzü artırmak için yeni teknolojilere yatırım yapmayı sürdüreceğiz. Ayrıca, sektördeki tüm paydaşlarla iş birliği yaparak, ülkemizin makine sektörünü daha ileriye taşımak için çalışmaya devam edeceğiz.
Ekonomiye ‘kadın mühendis’ damgası
Makine üretim fabrikaları ülkemizin stratejik fabrikalarıdır. Enflasyonla mücadelede düşük döviz kuru politikasının önemini anlamakla birlikte, rekabet gücümüzün günden güne yok olduğuna şahit olmaktayız. Bir an önce tedbir alınmaması durumunda ise bugüne kadar kazanılan pazarlarda kayıplar devam edecektir. Sektörümüz büyük yatırımlara sahip ve yüksek istihdam ile üretim yapmakta olup, pazar payı kaybı yaşaması şirket küçülmelerine neden olacaktır.
İkinci yarıda da durum stabil olacak
Ferhan Şahin
Şahinler Makine Genel Müdürü
Uluslararası piyasalardaki enflasyon ve faiz baskısı pazarda daralmaya sebep olmuştur. Ürünlerimiz yatırım makineleri olduğu için, yeni yatırımlar veya teçhizat grubunu yenileme kararları satışlarımızı etkilemektedir. Yatırımcılar faiz ve benzeri finans enstrümanlarının daha cazip olduğunu düşündüğü için yatırım yapma kararları olumsuz etkilenmektedir. Bu da pazarda daralmaya sebebiyet vermektedir.
Hedefimiz en azından yılın ilk yarısındaki durumu koruyup, ihracatın daha da gerilemesini engelleyebilmek amacıyla, alternatif ülkelere yönelmek. Yılın ikinci yarısında durumun stabil olacağını düşünmekteyiz.
Burada özellikle Hükümete büyük görevler düşmektedir. Firmalarımızı imalat ve ihracat konusunda sübvanse edecek adımlar atılmalıdır. Firmalarımıza vergi, SGK ve ihracat teşvikleri gibi konularda daha geniş sübvansiyonlar yapılmalıdır ki, piyasadaki rekabet gücümüz artsın. Özellikle işçiliklerdeki artıştan kaynaklı maliyet artışlarımız olmuştur. Bu da bizim dünya piyasasındaki rekabet gücümüzü olumsuz etkilemiştir.
İhracat kuru belirlenmeli ve teşvikler iyileştirilmeli
Engin Çetiner
Bekamak YKB
2023 yılı yapılan makine ihracatı bir önceki yıla göre yüzde 11 artarak 28,1 milyar dolara ulaşarak rekor kırmıştı. Pandemi sonrası artan makine talebi Türkiye için çok büyük bir fırsat olmuş ve durum tüm makine ihracatçılarını memnun etmişti. Maalesef 2024 yılının ilk günlerinden itibaren başta Almanya olmak üzere Avrupa’da yaşanan durgunluk, yatırımların durmasına ve makine talebinin azalmasına sebep oldu. Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşın ilk başlarında makine ihracatının büyük bir bölümünü Rusya’ya kaymasına sebep olmuş, fakat Rusya için gelen yaptırım kararı ile birçok firmanın bu pazarı kaybetmesini beraberinde getirmiş, dolasıyla satışların genel olarak azalmasının en büyük nedeni olmuştur. Pandemi sonrası üretimde maliyet artışı en fazla Türkiye’de oldu. Bunun birçok sebebini daha önce defalarca bildirdik. Enflasyondaki artış maalesef döviz kurunda aynı oranda olmadı. Artan işçilikler ve tedarik ürünleri, üretim maliyetlerini arttırmış, en büyük kozumuz olan rekabet gücümüz uluslararası ortamda çok düştü. Özellikle Çin malı ürünlerinin ülkemize ve tüm Avrupa ülkelerine daha uygun şartlarla gelmesi makine üretimi yapan firmaları hem iç pazarda hem de dış pazarlarda zor duruma sokmuştur. Global olarak yaşanan her bir kriz aynı zamanda büyük fırsatlar oluşturur. Ülke olarak bunu daha önce yakaladık. Düşük döviz kur politikası bu fırsatın kaçmasına sebep olacaktır. İhracat yapan firmalara ihracat kuru belirlenmeli ve uygulanan teşvikler iyileştirilerek artırılmalıdır.
Telafisi için gerekenler bir an önce yapılmalı
Osman Güler
Elektroteks YKB
Takdir edilmelidir ki makine sektörü, alt imalat dalları ile birlikte üretim başta olmak üzere ekonomik gelişmişliğin, teknolojik ilerlemelerin bir göstergesi, istihdam ve ihracatın lokomotifi durumundadır.
Dünyada endüstriyel üretimler makine sektörünün imal ettiği makinalarla yapılmaktadır ve 2020 yılında dünya genelinde makine sektörünün toplam ticaret hacmi 4.6 trilyon dolar olmasına rağmen, pandemi ile başlayan durgunluk sürecinin ardından yaşanan bölgesel çatışmalar, küresel ticaretteki yavaşlama sektörü olumsuz yönde etkilemiştir.
Globalde yaşanan bu sorunlara ilave olarak iç piyasada enerji ve ücretler başta olmak üzere girdi maliyetlerinin sürekli artması, döviz kurunun beklenenin altında kalıyor olması yurt dışında rekabet imkanlarımızı olumsuz yönde etkilemiş ve sonuçta ülkemizin makine imalat sanayi ihracatının gerilemesine sebep olmuştur. Maalesef sektörde yaşanan kan kaybı Bursa’da daha fazladır. Bunun telafisi için gereken bir an önce yapılmalı, teşvikler başta olmak üzere desteklemeler gerçekleştirilmelidir.
Hükümete ve bize düşen görevler var
Serkan Şahin
Isıtan Makine Genel Müdürü
Türkiye, makine sektöründe dünyada azımsanmayacak ölçüde söz sahibi olan, rekabetçi fiyat ve kaliteli üretimle adını duyuran bir ülkedir. Fakat son zamanlarda ülkemizde ve dünyada meydana gelen doğal afet ve dünyada gelişen savaş olayları, olumsuz konjonktüre neden olmuştur. Bu algı ile birlikte ülkemizde temel ihtiyaçlardaki fiyat artışları ülkemizin ekonomik zorluklar içinde olduğu dönemde tavan yapmış, bu durum üretim maliyetlerine yansımıştır. Bursa’da bölgesel alanda yüksek kira artışları ve işçilik maliyetlerindeki artışlar buna neden olarak görülmektedir. Artan maliyetlerimiz ile giderek sektörel olarak rekabetçi olma pozisyonumuzu Türkiye olarak kaybetmekteyiz. İhracat için en büyük problemimiz, karların çok düşük olmasıdır.
Sektörümüzün sunduğu mal ve hizmetler dünyada azalmış değil, ertelenmiş durumdadır. Dünyada oluşan olumsuz konjonktür, insanların ihtiyaçlarını ve yatırımlarını ertelemesine neden olmuştur. Sektörün kendi içinde toparlanması buna bağlı olarak zamanla olacaktır. Yılın ikinci yarısında çok mümkün görünmese de, gelecek yıl için hükümetimizin bugünden ve çok geçmeden hayata geçireceği bazı tedbirler ve desteklerle sektörün toparlanmaya başlayacağını umuyoruz.
Üretimi destekleyici adımlar atılması, yurtiçi ve yurtdışı Pazar rekabeti için yapılmalıdır. Üretim makinalarında KDV’nin düşürülmesi, desteklerin- hibelerin arttırılması, pazara giren ve rekabeti olumsuz etkileyen Çin mallarına ekstra vergi ve yaptırımlar uygulanması gerekmektedir. Temel ihtiyaçları oluşturan kira, sağlık, gıda gibi konularda fiyat artışlarının engellenmesiyle işçilik maliyetlerinin geri çekilmesinin sağlanması gerekmektedir. Bu bağlamda hükümetimizin ve bizlerin alacağı sorumluluklar olup, geçmişte olduğu gibi bugün de üzerimize düşen görevleri yapacağız. Hükümetin ihracatçı için kur politikasını tekrar gözden geçirmesini bekliyoruz.
İhracat yapmak istemeyenler var, kur 40 TL’ye gelmeli
Hakan Söğünmez
Sönmez Makine YKB
Konuyu çok yönlü düşünmekte fayda var. Kurların düşük kalması, maliyetlerin de bir taraftan yükselmesi… Firmalar ürünlerini satmakla satmamak arasında kararsız kalıyor bir yerde. Satış tarafındaki müdürlere, temsilcilere ihracatın yapılmaması yönünde talimat da verilebiliyor. Enflasyon çok yüksek olduğu için firmalar, maliyetleri çok düzgün analiz edemiyorlar. Bu nedenle zarar etmekten korkuyorlar. Dolayısıyla kurların yükselmesi, 40 seviyesine gelmesi bekleniyor. Tabi bu bir taraftan da faiz ve enflasyonu tetikliyor. Bunu da hükümetimiz istemiyor. Burada böyle bir kısır döndü var. İhracatçı şu an çok zor durumda. Enflasyonun düşmesi gerekiyor ama bir taraftan da ihracat için kurların yükselmesi gerekiyor. İşçilik son iki yılda yüzde 200 artarken, kurlarda aynı oranlarda artışlar göremiyoruz. Bence kur etkisi burada çok önemli, çok ucuz kaldık dünya pazarlarında. Evet, talep var ama biz makine imalatçıları olarak bugün satış yapmak istemiyoruz.
Sektör olarak yılın ikinci yarısından çok da umutlu değilim açıkçası. İlk yarıya göre yüzde 10- 15 kadar artış kaydediliyor ancak. Zaten konu umutlu olup olmamaktan ziyade, kar edip etmemek ya da zarar edip etmemekle alakalı. Çünkü şu anda hiperenflasyon söz konusu, işçilik ve maliyetler çok yüksek, buna karşın kurlar çok düşük. Kurlar hareket aldığında, dolar 40 TL seviyesine geldiğinde ithal ikame mallar da tabi ki yükselecek. Ama burada yerli üründe ve hammaddede ne kadar artış olacağı çok önemli. Dolayısıyla bizim ticarete çok sıkı bağlanmamız için yarınlarımızı görüyor olmamız lazım. Ancak bu belirsizlik ortamında bilançolar, hedefler oluşturamıyoruz.
Sektördeki kan kaybının durdurulması için acil eylem planları hayata geçirilmeli. Öncelikle enflasyonun ve faizlerin düşürülmesi, kurların beklenen seviyelerde oluşturulması… Bunlar çok önemli. Eximbank kredileri de uzun zamandır istenen seviyede şekillenmiyor. Bu kredilere rahat ulaşım sağlanması, sübvanse kredilerin oranının artırılması sektör için çok önemli.
Bir taraftan da vize problemi devam ediyor. Bu konuyla ilgili Bakan beye ve gerekli yerlere bilgiler aktarıldı. Sadece ciroya göre değil, niteliğe bağlı olarak yeşil pasaport verilmesini istedik. Örneğin biz yurtdışında bir makine kurulumu için en az üç personel görevlendiriyoruz. Bazı memur arkadaşlarımızdan geçici olarak alınacak yeşil pasaportlar, sanayici ve ihracatçı arkadaşlarımıza kullandırılabilir bu noktada. Böyle bir acil önerim var.
Ayrıca orta ve uzun vadede nitelikli personel sıkıntısı söz konusu olacak. Bu noktada endüstri meslek liselerinin kaybolan itibarının geri getirilmesi gerekiyor. Şu anda Türkiye’de işsizlik sorunu değil, işçi bulamayan patron sorunu var. Bunu net olarak söyleyeyim.
Her şeye rağmen yarınlara umutla bakıyoruz. Üretim, ihracat yapmaya Ar-Ge’ye, dünya ile rekabete devam ediyoruz ama bu acil önlemlerin de mutlaka alınması gerekiyor.
Toparlanma 2024’ün son çeyreğinde başlayabilir
Turan Cesur
Cesurbend YKB
Dünya genelinde ekonomik yavaşlama, özellikle büyük pazarlarda talep daralmasına yol açtı ve bu da ihracat rakamlarımızı olumsuz etkiledi. Ayrıca, ticaret politikaları ve gümrük tarifelerinde yapılan değişiklikler de ihracat maliyetlerimizi artırdı. Özellikle ihracat yaptığımız ülkelerde uygulanan yeni tarifeler, rekabet gücümüzün de zayıflamasına sebebiyet verdi. Bunun yanı sıra kur dalgalanmaları da önemli bir faktör. Türk Lirası’nın döviz karşısında yaşadığı dalgalanmalar, ihracat fiyatlarını ve dolayısıyla rekabetçiliğimizi etkiliyor. İç ekonomik durumumuz, özellikle artan enerji ve hammadde maliyetleri de üretim maliyetlerimizi yükselterek ihracatımızı zorlaştırmakta.
Yılın ikinci yarısı için beklentilerimiz temkinli ancak umut verici. Küresel ekonomik koşulların düzelmeye başlaması, dünya genelindeki talep artışı ve tedarik zincirlerindeki iyileşmeler, makine sektörünün toparlanmasına yardımcı olabilir. Özellikle, Avrupa ve ABD gibi büyük pazarlarda ekonomik büyüme sinyalleri almaya başlarsak, bu Türkiye’nin makine ihracatına olumlu yansıyabilir. Sektörün tamamen toparlanması hakkında; eğer ekonomik göstergeler olumlu seyreder ve firmalar gerekli yatırımları yaparak rekabet güçlerini artırırlarsa, toparlanma süreci 2024’ün son çeyreğinde hız kazanabilir. Ancak, tam anlamıyla bir toparlanmanın 2025’in ilk yarısına kadar sürebileceğini düşünüyorum. Özetle, sektörün toparlanması için hem küresel ekonominin düzelmesi hem de yerel firmaların ve devletin koordineli bir şekilde çalışması gerektiğini düşünüyorum. Bursa ve Türkiye genelinde bu süreçlerin doğru yönetilmesi durumunda, makine sektörünün eski gücüne kavuşması mümkün olacaktır.
Sektördeki kan kaybını durdurmak ve yeniden ivme kazanmak için hem hükümetin hem de firmaların üzerine düşen birçok görev var. Öncelikle, hükümetin sektörü destekleyici politikalara ağırlık vermesi gerekiyor. Örneğin, Ar-Ge ve inovasyon alanında firmaları teşvik edecek programlar oluşturulmalı. Firmaların yeni teknolojilere yatırım yapmalarını kolaylaştırmak adına finansal destekler sağlanmalı. Ayrıca nitelikli iş gücü, sektörde verimlilik ve rekabet gücünü artırmak için çok önemli. Bu nedenle, mesleki eğitim programlarının artırılması ve üniversiteler ile sanayi arasında iş birliği teşvik edilmeli.
Önümüzdeki iki yıl zorlu geçecek
Serdar Sağlam
Yavuzlar Dişli YKB Yrd.
Türkiye makine sektörünün ihracatında yaşanan düşüşün ardında birçok etken yatmaktadır. Üretimin üzerindeki baskılar ve ihracat zorlaşması makine sektörünü çıkmaza sokmaktadır. Bursa’nın en önemli sektörlerinden biri olan makine sanayi bu durum karşısında olumsuz etkilenmektedir. Makine sektörü özellikle seri üretimde olan gruplarda kurun düşük kalması ve Çin’li firmaların ülkemiz şartlarına göre düşük fiyatlar sunması, piyasayı gerçekten olumsuz etkilemiştir. Ülkemizdeki personel giderlerinin normalinden daha fazla artmış olması da karlılıkları ciddi oran etkilemiş ve ihracatı bir kat daha zorlaştırmıştır.
Bu sene ve bir sonraki sene ilk altı ayda kolay kolay piyasanın açılacağını ummuyoruz. Sektörün toparlanması için kurun yükselmesi gerekmektedir. Devlet desteklerinin üreticiye daha çok verilmesi gerekmektedir. Önümüzdeki iki sene zorlu geçecektir.
İhracatçı için kur seviyesinin rekabet edilir düzeye çıkması başta personel ve enerji fiyatlarının bir nebze olsun sabit ya da düşük seviyede seyretmesi gerekmektedir. Sektör sadece desteği devletten değil, kendi içinde gerçek ar-ge çalışmaları yapmak zorundadır. Sadece Avrupa pazarına değil birçok ülkeye fuar ziyareti katılımı ve seyahatleri gerçekleştirmek zorundadır. Yumurtaları tek sepete koymadan ülke ve makine çeşitliliğini arttırmak gerekmektedir.
Gerekenler yapılırsa, ikinci yarıda toparlanma olabilir
Erhan Yılmazdöl
İleri Teknik Makine YKB
Makine sektöründeki kan kaybının birkaç sebebi olduğunu düşünüyorum;
Küresel ekonomik dalgalanmalar, resesyon beklentileri veya ekonomik durgunluk gibi faktörler, birçok ülkede talebin azalmasına yol açmıştır. Küresel pazarda artan rekabet, özellikle Çin’in düşük maliyetli üretimleri Türkiye’nin pazar payını düşürmüştür. Döviz kurlarındaki dalgalanmalar ve sonrasında kur artışının enflasyonun çok altında kalması ihracatçılar için maliyetlerin artmasına ve fiyat rekabetinin zorlaşmasına neden olmuştur.
Eğer küresel ekonomik koşullar hızla iyileşir ve Çin’in devlet sübvansiyonundan kaynaklanan haksız rekabetinin önüne yeterli engeller konulabilirse, yılın ikinci yarısında bir toparlanma beklenebilir.
Yapılması gerekenlere gelince… Öncelikle devletin Çin ürünlerine devlet sübvansiyonundan kaynaklanan haksız rekabetini önleyecek ilave tedbirler alması gerekiyor. Yine devletin teşvikleri arttırması, çeşitlendirmesi ve hızlıca sonuçlandırması gerekiyor. Firmaların üretim verimliliğini artıracak teknoloji yatırımları yapması, yeni pazarlara açılması ve ürün çeşitliliğini artırması, inovatif ve rekabetçi ürünler geliştirmenin yollarını bulması gerekiyor.
Rekabet gücünün artması için düşük maliyetler şart
Fatih Sezgin
Sezgin Lazer Makine YKB
Türkiye’nin makine sektöründeki ihracatında yaşanan gerileme, küresel ekonomik belirsizliklerin yansımasıdır. Makine dünyasının ağırlıklı çalıştığı Avrupa pazarındaki zayıflık ve döviz kurlarındaki dalgalanmaların da bu düşüşü tetiklediği kanısındayım. Ancak, biz lazer kaynak makinesi üreticisi olarak, bu zorlu dönemde dahi Avrupa pazarında sağlam bir yer edinmeyi başardık.
Gelecek için umutlu olmamızın sebebi ise sektörümüzün teknolojik ve yenilikçi ürünler üretecek kapasiteye sahip olmasıdır. Lazer kaynak makinesi olarak, müşterilerimize kaliteli ve verimli makineler sunmaya devam ederek, rekabet gücümüzü koruyacağımıza inanıyoruz. Yeni pazar arayışları, Ar-Ge yatırımları ve dijitalleşmeye olan odaklanmamız ile sektörün toparlanma sürecinde etkili olacağımıza inanıyoruz.
Sektörde maliyet ve işçilik giderlerini düşürmek, rekabet gücümüzü artırarak fiyatlarımızı daha cazip hale getirecektir. Bu sayede, ihracatımızı artırarak ivmeyi yukarıya çekebiliriz. Hükümetin sektörümüze destek olması, vergi indirimleri ve teşvikler ile rekabet ortamını olumlu yönde etkileyecektir. Biz ise sürekli yenilikçi ürünler geliştirerek ve verimliliğimizi artırarak sektörde lider konumumuzu korumayı hedefliyoruz. Bu şekilde, sektörümüzün büyümesine katkı sağlamayı sürdüreceğiz.
Kan kaybı durdurulmalı, işbirliği artmalı
İbrahim Altıparmak
OEMAK&Nümerik Mühendislik Kurucu Ortağı
Mevcut durumu değerlendirirken, sektördeki genel ekonomik belirsizlikler, uluslararası talep düşüşleri ve artan ham madde fiyatları gibi faktörlerin etkili olduğunu söyleyebilirim.
Küresel ekonomik dengelerdeki değişimler, özellikle büyük pazarlardaki talep dalgalanmaları, Türkiye’nin makine ihracatını doğrudan etkileyebiliyor. Bazı dönemlerde büyük talep artışları yaşanırken, bazı dönemlerde de talep düşüşleri gözlenebiliyor. Bu durum, Türk makine üreticilerinin ihracat stratejilerini sürekli olarak ayarlamasını gerektiriyor.
İkinci bir konu ise döviz kurlarının düşük seviyelerde baskı altında tutulması. Türkiye’de üretim yapan biz ihracatçılar için fiyat avantajını azaltıyor ve daha yüksek fiyatlarla pazara girmek zorunda kalıyoruz ki, bu durum diğer ülkelerin rekabetçi fiyat politikaları veya teknoloji avantajları ile karşılaştırıldığında Türkiye’nin rekabet gücünü azaltan önemli bir etken oluyor.
Bununla birlikte, hammadde ve genel giderlerdeki artışlar da önemli bir faktör. İş gücü maliyetleri, kira giderleri, vergi yükü gibi genel gider kalemlerindeki artışlar, işletmelerin toplam maliyet yapısını etkiliyor ve dolayısıyla ürün fiyatlarının belirlenmesinde önemli bir etken oluyor. Rekabetin yoğun olduğu küresel pazarlarda, bu tür genel gider artışları firma maliyetlerini artırarak rekabet gücünü olumsuz etkiliyor.
Makine sektörünün içerisinde yer alan bir firma olarak, 2025 yılının ilk çeyreğinde bir toparlanma beklemekteyiz. Ancak bu durumun ne zaman gerçekleşeceği konusunda kesin bir öngörüde bulunmak zor. Bu süreç, uluslararası piyasalardaki ekonomik ve siyasi gelişmelere, Türkiye’nin dış ticaret politikalarına ve piyasadaki tüketim talebine bağlı olarak değişkenlik gösterecektir.
Önemli olan, sektördeki kan kaybının durdurulması ve ivmenin tekrar yukarı yönlü hareket etmesi için acil önlemlerin alınması gerekliliğidir.
Hükümete düşen görev, ekonomik istikrarın sağlanması, ticaret politikalarının iyileştirilmesi ve sektörün sorunlarına yönelik ilave adımlar atmasıdır. Ayrıca hükümetin sektöre yönelik ihracat teşvikleri, finansal destekleri, vergi indirimleri gibi ekonomik destekleri artırması, inovasyona ve dijitalleşmeye yönelik yatırımların teşvik edilmesi, işletmelerimizin büyümesine ve uluslararası pazarda rekabet edebilirliğimize katkı sağlayacaktır.
Sektördeki insan kaynağının niteliğinin arttırılması, teknik beceri ve uzmanlık alanlarında yetkinliklerin sağlanması da çok önemli. İş gücümüzün verimini yükseltmek de yüksek standartlarda kaliteli ürünler üretmemizi sağlayacaktır. Bu da hem hükümet ve işveren olarak bizlerin ortak çalışması sonucunda gerçekleşecektir.
Sektör oyuncuları ve firmalar olarak bize düşen görev ise yenilikçi çözümler üreterek ve uluslararası standartlarda üretim yaparak küresel pazarda rekabet gücümüzü artırmaktır.
Sektördeki işbirliğinin güçlenmesi, hükümet ve derneklerin etkinliği, ortak zorluklarımızı daha iyi çözebilmemiz için kritik önem taşıyor. Birlikte hareket etmek, sektörümüzün sesini daha güçlü duyurabilmemizi sağlayacak ve ortak çıkarlarımızı korumamıza yardımcı olacaktır.
Bu faktörlerin her biri, sektörümüzün sürdürülebilir büyümesi ve uluslararası arenada rekabet gücümüzü koruması için önemli birer yapı taşıdır. Birlikte çalışarak, teknolojiyi kullanarak ve çalışanlarımızı eğiterek ihracat hacmimizi yükseltebiliriz.
Ortak projeler ve işbirlikleri de önem taşıyor
Mesut Barut
OEMAK&Nümerik Mühendislik Kurucu Ortağı
Öncelikli olarak rekabetin arttığı bir dönemdeyiz ve kaliteli ürünler sunmak giderek daha da zor ve önemli hale geliyor. Kaliteli ürünlerin yanı sıra, bu ürünlerin uygun fiyatlı ve hızlı servisle desteklenebilir olması da ihracatın artışında kilit rol oynuyor. Ancak genel giderler, hammadde maliyetleri ve vergi oranları gibi alanlardaki artışlar, işletmelerin maliyetlerini arttırarak ürün fiyatlarının yükselmesine ve rekabet gücünün azalmasına neden oluyor. Ayrıca makine sektörü için teknolojik yeniliklere ve AR-GE çalışmalarına önem veren firmaların sayısının az olması da bu düşüşte etkili oluyor.
Diğer etkenlerden birisi de, global pazarda öne çıkan paydaşlar. Özellikle Çin’in düşük işçilik maliyetleri ve büyük ölçekli üretim avantajıyla maliyetleri düşürebilmesi ve son yıllarda teknoloji ve yenilik konusunda önemli adımlar atarak yapay zeka ve otomasyonda ileri teknoloji kullanımıyla rekabet avantajı elde etmesi, Türkiye’nin rekabet ederken karşılaştığı diğer zorluklar arasında sayılabilir.
Özellikle önümüzdeki süreçte düzenlenecek olan uluslararası fuarlar aracılığıyla, sektörün canlanmasını ve yeni iş birliklerinin yapılmasını, ancak gerçek bir toparlanmanın 2025 yılının ilk çeyreğinden itibaren olacağını ön görüyoruz.
2025 yılına doğru ilerlerken de makine sektörü, teknolojideki ilerlemelere ve yenilikçi çözümlere odaklandığı sürece uzun vadede büyümeye ve gelişmeye devam edecektir. Sektörün gelecekteki performansı, ulusal ve uluslararası ekonomik koşulların yanı sıra, Türkiye’nin sektöre yönelik politika ve desteklerinin başarısına da bağlı olacaktır. Öncelikle hükümetin, teknolojiye yatırım yapan makine firmalarını teşvik etmesi, vergi indirimleri gibi imkanları sunmasıyla, firmalar daha fazla yatırım yapma ve üretim kapasitelerini artırma olanağı bulacaklardır.
Sektör oyuncuları ve firmalar için de kendi üzerlerine düşen öncelikle, uluslararası pazarlama stratejilerini yeniden gözden geçirmeleri, ürün kalitesine, teknolojiye odaklanmaları ve müşteri memnuniyetini sürekli olarak iyileştirmeleridir. Son olarak, diğer bir nokta ise sektördeki firmaların aralarındaki iş birliğini geliştirmesi önem taşımaktadır. Ortak projeler, fuarlar ve etkinlikler aracılığıyla bilgi ve deneyim paylaşımı sağlanarak sektör genelinde sinerji oluşturulabilir. Böylelikle Türk makine sektörü, global arenada daha güçlü bir konuma yükselebilir.
Esnek üretim kabiliyetimiz, kalite odaklı inovatif yaklaşımımız, uygun fiyat ve hızlı servis hizmeti anlayışımız gibi faktörleri kullanarak ihracattaki ivmeyi yukarı çekmek için çalışacağız. Bu stratejilerin başarıya ulaşabilmesi için devlet, sektör oyuncuları ve firmaların iş birliği içinde hareket etmeleri ve uzun vadeli sürdürülebilir çözümler üretmeleri gerekmektedir.
Çin’i doğru okumazsak, treni kaçırabiliriz
Hasan Torun
Teslamak YKB
Global olarak dünya ekonomi piyasaları zor bir dönemden geçiyor. Bu zorluklar hayatın her anına olumsuz olarak sirayet ediyor. Özellikle Uzakdoğu kaynaklı düşük maliyetli makina imalatı sonucunda rekabet ortamının çok kızıştığı bir dönem yaşıyoruz. Yurtiçindeki hem işgücü maliyetleri hem de satın alınan ürün maliyetleri, ortaya çıkan ürünün pahalı olmasına sebep oluyor. Bundan dolayı yurt dışındaki firmaların özellikle Ortadoğu ve Asya ülkelerinde Çin üretimi olan ürünlerine olan ilgiyi arttırıyor. Bunun sonucunda ihracat yapma durumları çok güç oluyor.
Bu şartlarda sektörün toparlanmasını bırakın, tamamıyla yok olması veya el değiştirmesi söz konusu olabilir. Gelişen durumlara göre mutlaka stratejilerin geliştirilmesi gerekir. Var olan duruma karşı mutlaka B-C planlarının hem Hükümet, hem de sektörün lokomotifi olan firmalarla bir araya gelerek oluşturulması gerekir.
Şu anda Çin devletinin ve firmalarının uyguladığı stratejiyi doğru okumazsak ve kendimizi doğru konumlandıramazsak, ne yazık ki gelip geçmekte olan treni kaçırabiliriz. Bu da yurt içinde toparlanmanın çok zaman alacağının göstergesi olacaktır.
Düşüş ivmesini yataya getirmek ilk hedefimiz
Lütfi Akıncıoğlu
Lothbrog Makine Genel Müdürü
Ülkemizde de etkileri uzun süredir hissedilen global enflasyonun sonuçlarından biri de, bizler gibi gelişen ekonomilerin dünya pazarındaki dalgalanmalara karşı daha hassas kalmasıdır. Hali hazırda uzun vadede oturtulmamış iş bağlantıları, henüz gelişmemiş bayilik yapıları ve marka değerinin yeteri seviyede oluşturulmaması sebep-sonuç ilişkisinde önemli rol oynamaktadır.
Ekonomik daralmalar su üstüne çıkmaya başladığında; yatırımcılar mevduatlarını rakibe göre daha uygun fiyatlı görünse dahi riske atmaktan kaçınarak güvenli liman olarak gördükleri, marka değeri yüksek firmalar ve makineleri üzerine yoğunlaştırmaktalar. Geçmişten gelen tecrübelere dayanarak söylemek gerekir ki, makine pazarının yüzde 50’ye yakın kısmı bu ilk algoritmayı benimsemektedir. Geriye kalan kısımda ise yatırımında risk almayı göze alanlar fiyat olarak çok daha uygun varyasyonlar üzerine yoğunlaşarak risk meblağını minimize etme çabası içinde kalır.
Şehrimiz Bursa; ülkemizde en kaliteli makinelerin üretildiği, kaliteden imkanlar doğrultusunda taviz verilmediği bir makinecilik ahlakına sahiptir. Bu durum yukarıda bahsettiğimiz yol ayrımının tam ortasında kalarak şehrimizin makine ihracatını kıskaca almaktadır. Her iki seçenek arasında tercih yapan yatırımcıların yalnızca küçük bir kısmı, risk analizi yapmaktan ziyade fiyat/performans odağına yoğunlaşmaktalar. Kalitemiz ile diğer bölgelerden ayrışan makine imalatımız, ihracat rakamlarımızda da diğer bölgelere göre orantısız bir daralma ile karşı karşıya kalmaktadır.
Yılın ikinci yarısında da global enflasyon etkileri yavaşlatılamaz ise ülkemize ait oranlar üzerinde düşüş ivmesinin devam edeceği görüşündeyim. Buna ek olarak ülkemizdeki döviz maaliyeti dengesinin de devlet kanalı ile bir nebze daha iyileştirilerek, üreticilerin dış piyasalardaki rekabet gücünün arttırılmasına ve ihracat oranlarımıza büyük ölçüde etkisi olacağına inanmaktayım. Elbette pandemi sonrası başlayan ve uzun vadeli kaynak kullanımı sonucu oluşan bu konjektürel durum, her ne kadar önlemler alınsa da kısa vade de maalesef sonuç getirmeyecektir. Sabırlı olmak ve düşüş ivmesini yataya getirmek hedeflerimizden ilki olmalı, sonrasında ise kaybettiğimiz pazar hacmine ilişkin yeni dünya stratejileri geliştirmeli ve hayata geçirmeliyiz.
Selim Emre GENCER
MİB Yönetim Kurulu Başkanı
Önlem alınmazsa sektör ihracatı durma noktasına gelir
Türk makine sanayi 2010-2023 döneminde, salgın dönemi hariç, yıllık ortalama yüzde 10’un üzerinde büyüme başarısı yakalamıştır. Sektörümüzde kaydedilen bu yüksek oranlı büyüme oranlarına en büyük katkı ihracat tarafından gelmiş ve yurt dışı satışlarımız bu dönemde çift haneli oranlara yakın artarak 2023 yılı itibariyle 28 milyar doları aşmıştır.
Bu yılın ilk 6 ayında makine ihracatımız, İhracatçı Birlikleri kayıtlarına göre, salgın yılı hariç uzun yıllar sonra ilk kez yüzde 1,5 gerilemiştir. Özellikle geçtiğimiz Haziran ayında sektör ihracatımızın, bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 22 oranında gerilemesi dikkat çekmiştir. Bu yüksek oranlı düşüşün temel nedeni, uzatılmış Kurban Bayramı tatili süresince ortaya çıkan ihracat kayıplarıdır. Makine ihracatımızı Bursa özelinde değerlendirdiğimizde; bu ilimizin, en fazla ihracat yaptığımız iller sıralamasında en ön sıralarda yer almasına bağlı olarak, uzatılmış Kurban Bayramı tatili nedeniyle geçtiğimiz ay daha yüksek ihracat kaybına uğradığını söyleyebiliriz.
Öte yandan makine ihracatımızda bu yılın ilk yarısında gözlemlenen duraklamanın, yılın ikinci yarısında ana pazarımız AB ülkelerinde yaşanmaya başlaması muhtemel ekonomik hareketlenmeye bağlı olarak sona ereceğini ve yıl sonunu kayda değer bir ihracat artışı ile kapatacağımızı öngörüyoruz. Bu hedefimizi gerçekleştirilmesini olumsuz etkileyebilecek en önemli risk, en büyük ikinci pazarımız olan Rusya’ya halen uygulanmakta olan yaptırımlarının daha da serleştirilmesi ve bu durumun ülkemizce iyi yönetilememesi olasılığıdır.
Bilindiği üzere Rusya’ya uygulanan yaptırımları 2022-2023 döneminde iyi yönetmeyi başardık ve bu ülke 2023 yılında en çok makine ihracatı yaptığımız ikinci ülke konumuna yükseldi.
Ancak ne yazık ki, bu olumlu gelişmeyi 2024 yılı ilk yarısında sürdürmeyi başaramadık. Nitekim yılın ilk yarısında Rusya’ya yönelik makina ihracatımız yüzde 18 oranında azaldı. Üye firmalarımızdan aldığımız bilgilerden, ihracatımızdaki gerilemenin yılın ikinci yarısında da devam edeceğini anlıyoruz.
Kuşkusuz ki bu olumsuz gelişmenin temel nedeni, Batılı ülkelerin Rusya’ya yönelik uyguladıkları ticari yaptırımların giderek sertleştirilmesidir.
2024 ilk aylarından itibaren, ABD’nin Rusya ile iş yapan firmalarımız ve bankalarımız üzerinde kurduğu ağır baskı sonucu, giderek artan sayıdaki firmamızın Rusya ile ticaret yapamaz hale geldiğini gözlemliyoruz.
Son olarak ABD Hazine Bakanlığı Yabancı Varlıkları Kontrol Ofisi (OFAC), aralarında ülkemizin en değerli bazı sanayi kuruluşlarının da yer aldığı 19 makine sektörü firmamızı SDN (Special Designated Nationals) listesine dahil etmiştir.
SDN listesine giren firmaların bankacılık sistemi içerisinde herhangi bir finansal işlem yapamadığını ve daha da önemlisi liste kapsamındaki kuruluşların Batılı tedarikçi ya da alıcılar ile ticari faaliyetlerini durdurmak zorunda kaldıklarını biliyoruz.
Kısacası mevcut koşullarda SDN sitesine dahil edilen bir makine imalatçısının, piyasa koşullarında kendi imkanlarıyla ayakta kalması mümkün değildir.
Bu nedenle de acil önlemler alınması gerektiğini her vesileyle gündeme getiriyoruz; aksi takdirde, makine sektöründe ihracatımızın durma noktasına geleceğini ve Rusya pazarında firmalarımızın bırakacağı boşluğun Uzak Doğu Ülkeleri firmalar tarafından doldurulacağını söylüyoruz.
MİB Yönetim Kurulu olarak önümüzdeki günlerde ziyaret edeceğimiz Ticaret Bakanımıza da bu konudaki görüş ve önerilerimizi iletme imkanını bulacağız.
Sorun ve beklentilerimiz
Geldiğimiz aşamada makine ihracatımızda potansiyelimizin sınırlarını zorladığımızın bilincindeyiz. İhracatımızda uzun vadeli yeni ve güçlü bir gelişim süreci başlatabilmemiz için önümüzde, sektörün dijital dönüşümünü hızlandırmamızı zorunlu kılan zorlu bir süreç var.
Araştırmalar, sektörümüzün küresel ölçekte en fazla rekabetçi olduğumuz sektörlerin başında yer aldığını ortaya koymaktadır. Bu durumun, kamu desteklerinin önceliklendirilmesi aşamasında, daha fazla dikkate alınması gerektiğini düşünüyoruz. Öncelikle de, sektörümüzün dijital dönüşümünü hızlandıracak Hamle Programı kapsamındaki yatırım projelerine, Yatırım Taahhütlü Avans Kredisi tahsisine başlanılmalıdır.
Sektörümüzdeki yeşil dönüşüm projelerinin kamu kaynağı tahsisinde önceliklendirilerek hızlandırılması diğer bir beklentimizdir. Eximbank’ın yeşil dönüşüm projelerine kullandırmayı öngördüğü 1 milyar avro tutarındaki, Dünya Bankası destekli kredi programından makine sektörü öncelikle yararlandırılmalıdır.
Yeşil Avrupa Mutabakatı düzenlemeleri, aynı zamanda ticari korumacılık aracıdır. Bu kapsamdaki düzenlemelere uyumda hızlı hareket etmemiz bir zorunluluktur. Gümrük Birliği Anlaşmasının modernizasyona da her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz.
Öte yandan makine ihracatımızın Batılı ihracat kredi kuruluşları ile rekabet edebilecek nitelikte ihracat kredi programları ile desteklenmesi konusu, her vesileyle gündeme getirdiğimiz diğer bir beklentimizdir.
Korunma önlemleri, sektörümüzün iç piyasadaki gücünü kaybetmemesi açısından hayati öneme haizdir. 2023 yılı itibariyle sadece Çin ile yaptığımız makine ticaretinde 12 milyar dolar açık verdik. Geçtiğimiz yıl üyelerimizin talepleri doğrultusunda 150 ürün için ilave Gümrük Vergisi (İGV) talebinde bulunduk. Bunlardan önemli bir bölümüne İGV uygulanmaya başlandı ya da mevcut vergi oranları yükseltildi. Bu konuda çok daha radikal ve ileri adımlar atılmalıdır.
Üzerinde önemle durmamız gereken diğer bir konu da Yerli Malı kullanımının özendirilmesine ilişkin mevzuattın amacı dışında kullanılmasına yol açan uygulamalardır. İlgili tarafların geçtiğimiz günlerde görüşüne sunulan yeni Yerli Malı Tebliğ taslağının, uzunca bir süreden beri gündeme getirdiğimiz sorunların çözümü açısından etkin ve işlevsel bir uygulama çerçevesi oluşturduğu görüşündeyiz. Yeni düzenlenmenin bir an önce yürürlüğe girmesini bekliyoruz.
Yatırım teşvik sisteminin yeniden yapılandırılmasına yönelik çalışmaların hızla sonuçlandırılması diğer önemli bir talebimizdir. Bu kapsamda; devlet desteklerinin, makina sektörünün orta ve büyük ölçekli işletme ağırlıklı bir yapıya dönüştürülmesini hedefleyen bir yaklaşımla yeniden tasarlanması, teşvik belgeli yatırımlarda ithal makine kullanımının istisnai uygulama haline getirilmesi ve Kamu İhale Kanunu ve istisnaları ile kamu-özel sektör iş birliği projelerinde yerli malı makine kullanımını ön plana çıkaracak yeni düzenlemelerin yapılması önem arz etmektedir.
Zarif ALP
İzmakpar Genel Müdürü
Sektörün toparlanması 2025 yılını bulur
Türkiye’nin ana ihracat pazarı konumunda olan Avrupa Birliği’nde yaşanan olumsuz gelişmeler, kuşkusuz makine sektörünün ihracat kaybına neden oldu. Bursa da bu durumdan olumsuz etkilendi.
Konjonktürel gelişmelerin yanı sıra AB bölgesinin yatırımlar konusundaki isteksizliği ve talep ertelemeleri de makine sektörünün ihracatta yaşadığı ivme kaybını tetikleyen faktörler oldu. Sektörün yeniden toparlanmasının ise 2025 yılını bulacağını düşünüyorum.
Bu noktada Türkiye’de imalat sanayisinin özellikle katma değerli üretim odağında tüm dünyada öncelik haline gelen sürdürülebilirlikle ilgili çalışmalara yoğunlaşması, gelecekte iyi noktalara ulaşması açısından önemli hale geldi.
Kendi teknolojilerimizi geliştirip tüm dünyaya ulaştırmamız gerekiyor. Yüksek teknolojiye öncelik verip mevcut ürünleri çeşitlendirerek, katma değeri ve rekabetçiliği daha iyi noktalara taşıyabiliriz. İzmakpar olarak da otomotiv endüstrisine yönelik metal aksam üretimi yapan sektörün öncü firmalarından biriyiz. Verimlilik ve sürdürülebilirlik odağında çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
İş dünyası olarak daha fazla üretim, istihdam ve yatırım için yeni arazilere ihtiyaç duyuyoruz. Altın kafeste demir dövmemeliyiz. Araziye çok para vermek yerine, bu parayı üretime, istihdama, yatırıma harcayarak, ülkemize katma değer sağlamak istiyoruz. Bu noktada devletimizin somut adımlar atacağına yürekten inanıyoruz.