Başkanlar, özellikle düşük kur ve yüksek maliyetlere dikkat çekip, bu zorlu şartlarda sıkıntıların çözümü için işbirliği içinde hareket edilmesinin önemini vurguladılar. Sektörlerin performansını ele alan başkanlar, düze çıkılması için daha stratejik hareket edilmesi gerektiğine işaret edip, talepleri bir kez daha sıraladılar.
AYDIN DAĞTEKİN
Enflasyon karşısında düşük kalan kur, enerji ve işçilik başta olmak üzere sürekli artan maliyetler, küresel resesyon ve özellikle Uzakdoğulu üreticilerle yaşanan sıkı rekabet nedeniyle sıkıntı yaşanan ihracat cephesinde, bu gidişatın hükümetin ekonomide uyguladığı sıkılaşma politikalarının da etkisiyle bir süre daha devam etmesi bekleniyor.
Uludağ İhracatçı Birlikleri’ne (UİB) bağlı Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB), Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB), Uludağ Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (UHKİB), Uludağ Meyve Sebze Mamulleri İhracatçıları Birliği (UMSMİB) ve Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği (UYMSİB) başkanları, Ocak- Haziran dönemini kapsayan yılın ilk yarısını değerlendirip, ikinci altı aya ilişkin beklentilerini dile getirdiler. Başkanlar, ihracatta yaşanan sorunlara dikkat çekip, bu zorlu şartlarda sıkıntıların çözümü için işbirliği içinde hareket edilmesinin önemine işaret ettiler. Sektörlerin performansını ele alan başkanlar, düze çıkılması için daha stratejik hareket edilmesi gerektiğine vurgu yapıp, talepleri bir kez daha sıraladılar.
Baran Çelik
Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) Yönetim Kurulu Başkanı
Otomotivde oyunun kuralları değişiyor, dönüşüme hazır olalım
Uludağ Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği (OİB) verilerine göre, Türkiye otomotiv endüstrisinin Ocak-Haziran 2024 dönemi ihracatı geçen senenin aynı dönemine kıyasla yüzde 2,3 artarak 17 milyar 701 milyon dolara yükseldi.
Bu yılın ilk altı aylık döneminde Tedarik endüstrisi ihracatımız yüzde 1 artarak 7 milyar 241 milyon dolar olurken, tüm otomotiv ihracatından aldığı pay yüzde 40,9 oldu. Binek otomobiller ihracatı yüzde 4, Eşya taşımaya mahsus motorlu taşıtlar ihracatı yüzde 19 ve Otobüs-Minibüs-Midibüs ihracatı da yüzde 34 artarken, Çekiciler ihracatı ise yüzde 57 azaldı.
En büyük pazarımız 2 milyar 435 milyon dolar ile Almanya olurken, diğer önemli pazarlardan Birleşik Krallık’a yüzde 21, İtalya’ya yüzde 9, ABD’ye yüzde 9 ve Romanya’ya yüzde 28 artış kaydettik. Geçen sürede Fransa’ya ise yüzde 5, İspanya’ya yüzde 3, Polonya’ya yüzde 12, Slovenya’ya yüzde 8 ve Belçika’ya yüzde 6 düşüş yaşadık.
Ülke grubu olarak AB ülkeleri yüzde 67 pay ve 11 milyar 923 milyon dolar ihracat ile ilk sırayı korudu. Diğer Avrupa Ülkelerine yüzde 21, Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesine yüzde 11 ve Afrika Ülkelerine yüzde 9 ihracat artışı yaşarken, Bağımsız Devletler Topluluğuna ihracatımız yüzde 10 azaldı.
Genel olarak ülkemiz ve dünya ekonomisinde yüksek enflasyon ve faiz artırımları nedeniyle finansmana erişimin zor olduğu dönemden geçiyoruz. Rekabetin her zamankinden daha da güç hale geldiği bir dönemde ülke ekonomisine değer katmayı sürdürmek elbette ki takdir edilmesi gereken bir başarıdır.
Bu yıl en az yüzde 10 büyüme hedefi ve 39 milyar dolarlık ihracat hedefimiz vardı. Altı aylık performans sonunda bu hedefe tekrar baktığımızda, gidişat 39 milyar doların biraz altında kalacağımız yönünde. Yine de bu yılı da lider sektör olarak ilk sırada kapatacağımızı gösteriyor.
İhracat hedeflerimize ulaşma yolunda ana pazarımız Avrupa Birliği Ülkelerinin yanı sıra, Uzak Ülkeler Stratejisi kapsamında yer alan ülkeler ve MENA Bölgesi de büyüme hedeflerimiz arasında olan pazarlar. Bu yıl da ihracatçılarımızı Milli Katılım Fuar Organizasyonları, Ticaret ve Alım Heyetleri ile yurtdışındaki muhatapları ile bir araya getirmeye devam ediyoruz. Bu doğrultuda yurt dışı faaliyetlerimize olan büyük ilginin artarak devam etmesini bekliyor, ülkemizin ihracat hedefleri doğrultusunda faaliyetlerimizi çeşitlendirmeyi amaçlıyoruz. Bu yıl rekor sayıda heyet planladık. Fas, Güney Kore, Malezya-Singapur, İspanya, Polonya, Kazakistan, Rusya gibi farklı pazarlara yönelik Sektörel Ticaret Heyetlerimiz, Kazakistan, Kanada, Almanya, ABD, Güney Afrika Cumhuriyeti, Çin gibi ülkelerde Milli Katılım Fuar Organizasyonlarımızı kurguladık. Üyelerimiz yurtdışı pazarlara yönelik organizasyonlarımıza yoğun ilgi gösteriyorlar.
Hedeflere ulaşılması için öneriler
Otomotiv yan sanayi endişeli
Otomotiv endüstrimiz 200 Ar-Ge ve Tasarım Merkezi ve 50 bin mühendisi ile inovasyonda öncü, yılda yaklaşık 35 milyar dolar ihracat yapan, 550 bin kişiye istihdam sağlayan, her üç dakikada 9 araç üreten, 6’sını ihraç eden ve 200 bin dolar değer yaratan dev bir sektör. Dünyanın 13’üncü, Avrupa’nın 4’üncü büyük araç üreticisiyiz.
Türkiye otomotiv endüstrisi 2006 yılından bu yana, yani son 18 yılın 17’sinde Türkiye ihracatının lideri durumunda. Son 18 yıldaki dış ticaret fazlamız yaklaşık 80 milyar dolar. Cumhuriyetimizin 100. yılını kutladığımız geçen yıl, bir önceki seneye göre yüzde 13 artış ve 35 milyar dolar ile tüm zamanların ihracat rekorunu da kırdık.
Otomotiv endüstrimiz tedarik ve ana sanayide kalite bilinci açısından dünyanın birçok ülkesinden önde. Bu bizim en güçlü kaslarımızdan bir tanesi. Sürekli yeniliğe, sürekli yeni teknolojilere adaptasyonumuz, genç nüfusumuz, dinamik mühendislik altyapımız bizim kaliteli ürün üretme noktasındaki başarımızı sağlıyor. Aksi takdirde gelişmiş pazarlarda yer almanız mümkün değil.
Özellikle tedarik sanayi sektöründe hem yatırım anlamında, hem de üretim anlamında çok kuvvetliyiz. İçten yanmalı motorlu araçların içinde yer alan parçaların hemen hemen hepsini üretebilen Türkiye tedarik sanayi sektörümüz, kalite bilinci açısından dünyanın birçok ülkesinden önde. Tedarik sanayi sektörümüz başta Avrupa’daki önemli otomotiv ana sanayi üreticileri (OEM) olmak üzere 200’e yakın ülkeye ihracat yapıyor. Geçen yılki ihracatta tedarik sanayinin payı yüzde 41 seviyelerinde ve 14 milyar doları aşan bir tedarik sanayi ihracatı var. Bu rakam bile tedarik sanayinin ne kadar önemli seviyelerde ihracata ulaştığını ve ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.
Tedarik sanayinin gelmiş olduğu nokta Türkiye’nin otomotiv ana sanayisini de orijinal ekipman üreticilerini de güçlü kılıyor. Tabii tedarik sanayinin bu noktaya gelmesinin arkasındaki en büyük güç de otomotiv ana sanayinden geliyor. Bu kesinlikle yadsınamaz.
Yine ağır ticari ürünlerde Avrupa’nın en büyük ticari araç üreticisiyiz. Ağır ticari ve çekici ihracatları da bu kapsam altında değerlendirildiğinde çekici ihracatının son iki yıldır çift haneli büyümesi bizim ticari araç ihracatındaki liderliğimizi pekiştiriyor. Çekici ihracatında da Avrupa’da birinci sıradayız. Tedarik sanayinde ve çekici ihracatında bir miktar Rusya faktörü var. Rusya’ya da iyi artış var ama Avrupa her zaman ön planda yer alıyor.
Sonuç olarak gerek ülke gerekse dünya ekonomisinde şartlar ne olursa hedef odaklı çalışmalarını sürdüren köklü bir sektörüz. Bundan sonrası için de yapmamız gereken, sahip olduğumuz bu tecrübe ile performansımızı daha üst seviyeye taşımak olmalı. Çünkü Türkiye otomotiv sektörünün potansiyeli, kapasitesi ve kabiliyeti çok daha fazla. Türkiye’nin dünya otomotiv endüstrisinin Ar-Ge, İnovasyon ve Yeşil Teknoloji Merkezi olmasını sağlamak zorundayız. Bizleri hali hazırda destekleyen teşvik politikalarının gerek küresel rekabet gücümüzü gerekse sektörel rekorlarımızın derecesini artırması için sürdürülmesi de büyük önem taşıyor.
Dünya otomotiv endüstrisi büyük bir hızla mobilite ekosistemine dönüşüyor ve oyunun kuralları değişiyor. Sektör gündeminin değişmez maddeleri elektrikli, birbiri ile bağlantılı, sürücüsüz ve paylaşılan araçlardan oluşuyor. Yeni sistemde sıfır karbon, düşük ulaşım maliyetleri, çok modelli ulaşım ve park alanlarının ortadan kalkması gibi hedeflere yolculuk sürüyor. Sektörde 2030 yılında maliyetlerin yarısının yazılım ve elektronikten oluşacağı öngörülüyor.
Türkiye otomotiv sektörü olarak bizim de bu sistemin güçlü bir parçası olmak ve öncü rol üstlenmek için ileri teknoloji ve inovasyona dayalı katma değeri yüksek ürünler geliştirmek zorundayız. Araçların artık “cihaz” olarak tanımlandığı yeni mobilite ekosistemi dönüşümüne gerek ana gerekse tedarik sanayi olarak hazır olmamız, yeni nesil çevre dostu ve elektrikli araçlara yönelik dönüşümü hızlandırmamız gerek. Yıkıcı teknolojiler ve yeşil dönüşüm konusunda gerekli dönüşüm gerçekleştirilemezse, halen binek araçlarda yüzde 70, ticari araçlarda yüzde 80’i bulan yerlilik oranımız yüzde 20’lere kadar düşme riskiyle karşı karşıya kalacak. Bu nedenle günümüz araç maliyet yapısında önemli bir yere karşılık gelen alanlarda yenilikçi ve yüksek teknoloji ürün gruplarını en hızlı, en güvenilir ve en rekabetçi şekilde devreye alması gerekli.
Bu amaçla OİB olarak Otomotivin Geleceği Tasarım Yarışmasından UR-GE projesine, Otomotiv Sektöründe Sürdürülebilirlik Eylem Planından Yeşil Dönüşüm eğitimlerine ve Sektörel Dış Ticaret Heyetlerine kadar tüm faaliyetlerimizi bu dönüşümü sağlamak yönünde sürdürüyoruz. OİB olarak desteklediğimiz startupların Türkiye’yi mobilite ekosisteminde güçlendireceğine inanıyoruz.
Otomotiv tasarım yarışması
Sektörün ihracattaki tek koordinatör birliği olan OİB olarak, Türkiye’nin sadece üretim değil, aynı zamanda Ar-Ge, Yenilik ve Tasarım Merkezi olarak başarısını taçlandırması vizyonuyla 2012 yılından bu yana Otomotivin Geleceği Tasarım Yarışmasını (OGTY) organize ediyoruz.
OİB olarak, Ticaret Bakanlığı desteği ve Türkiye İhracatçılar Meclisi koordinatörlüğünde bu yıl 13.sünü düzenleyeceğimiz yarışma, sektöre yenilikçi fikirlerin, tasarım ve projelerin kazandırılması, profesyoneller, araştırmacılar, akademisyenler, ilgili dallarda eğitim alan öğrenciler ve otomotiv tutkunlarını içine alan 18 yaşını tamamlamış geniş bir kitlenin yaratıcı fikirlerini ortaya koyması bakımından önem taşıyor.
Bu yıl “Şehir içi Hareketlilik” teması ile 23 Ekim’de İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsünde gerçekleştirilecek olan OGTY’de, mobilite ekosistemini oluşturan otonom araçlar, paylaşımlı araçlar, nesnelerin interneti gibi hayatı hızla etkilemeye başlayan ve otomotiv sektörünün geleceğini belirleyecek yenilikçi teknoloji projeleri yarışacak.
Bu yıl dereceye giren ilk beş projeye toplam 3 milyon TL nakdi ödül vereceğiz. Ayrıca Patent Tescili Ödülü, Yurtdışı Eğitim Desteği ve 2015 yılından bu yana çok önem verdiğimiz İTÜ ARI Teknokent ile iş birliğimiz kapsamında İTÜ Çekirdek Kuluçka Programına Katılım Hakkı da verilecek. İTÜ Çekirdek iş birliği ile ön kuluçka, hızlandırıcı, İTÜ Çekirdek Big Bang Startup Challenge yarışması ve kuluçka süreçleri dahilinde girişimcilerin fikirlerini projeye, ürüne ve hizmete dönüştürebilmeleri için her türlü altyapı imkanını sunuyoruz.
Bu kapsamda araştırmalarını yapabilecekleri ofis ortamından eğitim programlarına, projelerini geliştirecekleri materyallerin temininden network oluşturma ve mentorluk hizmetlerine kadar her türlü desteği sağlıyoruz.
OGTY ile geçen 12 yıllık sürede 124 proje ödül almaya hak kazandı ve 3 milyon 899 bin TL nakdi ödülü proje sahipleri ile buluşturduk. Desteklediğimiz projeler 615,9 milyon TL yatırım aldı, 15,7 milyon dolar ciroya ulaştı ve bin 362 kişiye istihdam sağladı. OİB olarak destek verdiğimiz girişimcilerin yaklaşık yüzde 59’u şirketleşti. OGTY ile toplam 11 proje sahibi de yurtdışı tasarım bursu ile İtalya, Avustralya ve ABD gibi ülkelerde eğitim aldı. Yaklaşık 5 bini aşkın başvurunun yapıldığı yarışmaya, etkinliğe katılımcı sayısı da 14 bini geçti.
OGTY ile herkesi Türkiye’nin geleceğin otomobillerini yaratan öncü ülkelerden biri olma vizyonuyla çalışan otomotiv şirketleri, teknoloji firmaları, start-up’lar, melek yatırımcılar, teknokentler, üniversiteler ve nihai kullanıcıları arasındaki sinerjiye ortak olmaya davet ediyoruz.
Pınar Taşdelen Engin
Uludağ Tekstil İhracatçıları Birliği (UTİB) Yönetim Kurulu Başkanı
Önlem alınmazsa tekstilde pazar kaybı devam eder
Birliğimiz İspanya, ABD, Almanya, Fas, Mısır, Belarus, İtalya, Birleşik Krallık, Romanya başta olmak üzere dünyanın tüm kıtalarında 160’dan fazla ülke ve bölgeye ihracat gerçekleştiriyor. Bu eksende 2024 yılının ilk yarısını incelediğimizde; UTİB olarak 650 milyon 215 bin dolar olarak gerçekleştirdik. İhracatta yüzde 0,9’luk bir düşüş yaşadık. Bildiğiniz gibi bu düşüş geçen yıldan bu yana sürüyor. Hem küresel hem Türkiye’deki gelişmeler, tekstil sektörünün ihracatını doğrudan etkiledi.
Çin’in pandemi sonrası yeniden güçlü bir oyuncu olarak pazara girmesi, öncelikle pazarımız olan AB ve ABD’de yaşana kısmi resesyon, ihracatımızın gerilemesindeki dış etkenler olurken; ülkemizde yaşanan yüksek enflasyon nedeniyle enerji, hammadde ve işçilik ücretlerindeki artışın üretim maliyetlerini olumsuz etkilemesi ihracattaki düşüşün başlıca nedeni. Kurun baskı altında tutulması nedeniyle fiyat oluşturamayan üretici ve ihracatçılar, üretim gücüne rağmen fiyat oluşturmakta zorlandıkları rekabette dezavantaj yaşadıkları gibi bu durum ihracat rakamlarında da etkisini gösterdi. İhracatçı firmalarımızın yaşadıkları pazar kaybı endişesinin önlem alınmazsa 2024 yılında da devam edeceği öngörülüyor.
Bu kayıpları en aza indirgemek ve ihracatımızı artırmak için yoğun bir şekilde çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ülkemiz için çok önemli olan ABD, Almanya, İtalya, Fransa ve Rusya gibi pazarlara yönelik çalışmalarımızı planlarken, çok güçlü olduğumuz iki ürün grubu olan ev tekstili ve hazır giyim tekstilini dikkate aldık. Birliklerimizin katılımlarıyla ortak organizasyonlarımız ile sektörümüzün tanıtımını farklı mecralarda yapıyoruz. Hem dijital ortamda hem de fiziksel olarak birçok faaliyetimizi kesintisiz sürdürüyoruz. Bunlara örnek olarak, PV New York, LA Textile Show, Functional Fabric Fair, Intertextile Shanghai, PV Paris, Heimtextil Frankfurt, International Observatory (Como Sektörel Ticaret Heyeti ) gibi organizasyonları sayabiliriz.
Yılın ikinci yarısından sonra tekstil sektöründe yenilikçi teknolojilerin daha da yaygınlaşması ve sürdürülebilirlik konusundaki önemin artmasını bekliyorum. Daha az su tüketen, kimyasal kullanımını minimuma indiren ve doğaya zarar vermeyen yeni üretim teknikleri, tekstil sektöründe de daha yaygın hale gelmeye başlayacak. Ayrıca, 2024 yılında e-ticaretin daha da büyümesiyle birlikte online satış kanallarının tekstil sektörü için daha da önemli hale gelmesi bekleniyor. Tüketicilerin online alışveriş alışkanlıklarının artması, markaların dijital pazarlama stratejilerini daha da geliştirmelerine ve online satış platformlarında görünürlüklerini artırmalarına neden olacak.
Sonuç olarak, tekstil sektörü 2024 yılında daha sürdürülebilir, daha yenilikçi ve daha dijital bir yapıya doğru evrilecek. Bu süreçte, sektörde faaliyet gösteren şirketlerin de bu trendlere uyum sağlamaları ve yeni teknolojilere yatırım yapmaları gerekecek.
Sektörün ayakta kalması için neler yapılabilir?
Tekstil sektörü, üretim maliyetlerinin artması ve karlılığın düşmesi gibi zorluklarla karşı karşıya olsa da rekabetçi olabilmek için çeşitli stratejiler geliştirmek zorunda. Bu stratejilerden bazıları şunlardır:
• Maliyetleri azaltma: Tekstil firmaları, üretim maliyetlerini düşürmek için tedarikçilerle pazarlık yapabilir, verimliliği artırmak için üretim süreçlerini optimize edebilir ve atık maliyetlerini azaltabilir.
• Sürdürülebilirlik: Türkiye’nin tekstil ihracatını artırmak için öncelikle sürdürülebilirlik kriterlerine odaklanan kapsamlı bir strateji uygulamamız gerekiyor. Tekstil firmalarımızın çevresel etkilerini azaltarak daha sürdürülebilir bir gelecek için katkıda bulunması ve bu adımların kamu teşvikleriyle desteklenmesi de büyük önem taşıyor. Firmalarımızın Ar-Ge’ye yatırım yapmaya devam etmesi, hammadde tedarikinden üretim süreçlerine kadar tedarik zinciri boyunca sürdürülebilirlik için bir dizi çalışma gerçekleştirmesi ve bu süreçte uluslararası sürdürülebilirlik standartlarını yakalaması gerekiyor. Kimyasal boyalar yerine bitkisel ve doğal boya kullanılması, organik ve geri dönüştürülmüş malzeme tercih edilmesi, yenilenebilir enerji kullanımı, atık yönetimi, tedarik zincirinde şeffaflık, uluslararası sürdürülebilirlik sertifikaları ile süreçlerde kalıcı iyileştirme sağlamak gibi stratejiler uygulanabilir.
• İnovasyon ve farklılaşma: Rekabetçi olabilmek için tekstil firmaları, sürekli olarak yeni ürünler ve tasarımlar geliştirmeli ve pazarlama stratejilerini güncellemelidir. Müşterilere benzersiz ve değerli ürünler sunarak rakiplerinden ayrışabilirler.
• Kalite standartlarını yükseltme: Müşteri taleplerini karşılamak ve güvenilirliklerini artırmak için tekstil firmaları, ürün kalitesini artırmak için çaba göstermelidir. Yüksek kaliteli ürünler sunarak müşteri memnuniyetini sağlayabilirler.
• Sosyal ve çevresel sorumluluk: Tüketicilerin giderek artan bir şekilde sürdürülebilir ve etik ürünleri tercih etmesi nedeniyle tekstil firmaları, sosyal ve çevresel sorumluluklarını yerine getirmek için çaba göstermelidir. Sürdürülebilir üretim ve tedarik zinciri yönetimi, marka itibarını artırabilir ve rekabetçiliklerini güçlendirebilir.
• Dijital dönüşüm ve teknoloji yatırımları: Tekstil sektörü, dijital dönüşümü ve teknoloji yatırımlarını hızlandırarak verimliliği artırabilir, üretim süreçlerini optimize edebilir ve maliyetleri azaltabilir. E-ticaret ve dijital pazarlama gibi yeni kanalları kullanarak müşteri portföyünü genişletebilirler.
Bu stratejileri başarılı bir şekilde uygulayan tekstil firmaları, rekabetçi bir konumda kalabilir ve sektörde büyüme fırsatları yakalayabilirler.
Diğer yandan şirketlerin ayakta kalması ve sürdürülebilir üretime devam etmeleri için finansman yükünün hafifletilmesi gerekiyor. Özellikle KOBİ’ler nezdinde destek mekanizmaları devreye alınmazsa bir firma iflas etmek durumunda kalabilir.
Halihazırda kredi faizlerinin yüzde 60’ların üzerinde seyretmesi finansmana erişimi oldukça güç kılıyor.
Tekstil firmalarının istikrarlı büyüme yolunda sağlıklı planlama yapabilmesi için örneğin enerji fiyatlarında ani dalgalanmaların önüne geçecek belirli tarifelerin uygulanması önem taşıyor. Aynı şekilde Ar-Ge ve İnovasyon, Sürdürülebilirlik, İş Gücü gelişimi, altyapı gibi pek çok önemli başlıktaki yatırımlara teşvik ve vergi indirimleri sağlanarak tekstil firmalarının desteklenmesi gerekiyor.
Biz bugüne kadar rakiplerimizle her koşulda rekabet eden dünyanın en büyük beşinci tekstil ülkesiyiz. Son dönemde yaşadığımız sorunlar bugün rekabetçilikte bizi zorlasa da bu sürecin iyileşeceğini, ardından yeniden rekabetteki gücümüzü ortaya koyacağımız bir dönemi başlatacağımıza inanıyorum. Tekstil ihracatçıları olarak hedefimiz olan dünya üçüncülüğünü elde etmek için var gücümüzle çalışacağız. Bu hedef doğrultusunda enflasyona paralel kur, enerji ve işçilik maliyetlerinde sübvansiyon gibi desteklerin sağlanmasını bekliyoruz.
Nüvit Gündemir
Uludağ Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (UHKİB) Yönetim Kurulu Başkanı
Rekabet avantajını Asyalı firmalara kaptırdık, sıkıntılar bu yıl sürer
Hazır giyim ve konfeksiyon sektörümüzü tekstil sektörü ile birlikte ele alırsak, sektörlerimiz ihracat büyüklüğü açısından 2. sırada iken, net döviz geliri ve istihdam bakımından 1. sırada geliyor.
Böylesine köklü ve önemli bir sektör olan hazır giyim ve konfeksiyon açısından 2023 yılından itibaren devam eden sorunlar maalesef 2024 yılında da sürüyor. Yüksek enflasyonun getirdiği maliyet artışlarına karşın, enflasyonun gerisinde kalan kur, rekabet avantajını elimizden alarak Asyalı firmalara geçmesine neden oldu. Bir taraftan finansmana ulaşım giderek zorlaşırken, diğer yandan ilave gümrük vergisinin artırılması ile maliyetlerin yukarı doğru çıkması sektörümüzün ihracatını da geriletti. Bu gelişmelere küresel boyutta yaşanan talep daralmasını da eklediğimizde hazır giyim için istenmeyen sonuçların devam ettiğini söyleyebiliriz.
Yılın ilk yarısındaki ihracat verilerimiz de, bu sorunları özetler nitelikte. UHKİB olarak Ocak-Haziran dönemi ihracatımız geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 14 düşüşle 461 milyon 157 bin dolar seviyelerinde gerçekleşti.
Küresel ekonomi kuruluşları ve otoriteler, 2024 yılı için belirsizlik tanımı yapıyor. Jeopolitik risklerden ekonomik daralmaya, kalıcı enflasyondan tüketici harcamalarındaki yavaşlamaya kadar pek çok olumsuz öngörü nedeniyle küresel büyüme tahmini yüzde 2 ila 4 aralığında seyrediyor. Yaşadığımız sıkıntıların 2024 yılı sonuna kadar devam edeceğini bilerek hareket etmekte fayda var.
Bu noktada, Türkiye ekonomisine en fazla dış ticaret fazlası sunan sektörümüzün acil sorunlarının çözümü için belirli süreli desteklerin işleme konulması önem arz ediyor.
Hazır giyim sektörümüz hali hazırda, üretim maliyetlerini azaltmak için çeşitli yöntemler kullanarak karlılığını artırmaya çalışıyor. Bunun için, daha verimli üretim metotları ve malzemelerin seçilmesi gibi adımlar atılıyor. Ancak bunu başarabilmek de hiç kolay değil. Rekabetin arttığı bir ortamda, firmalar farklılaşmak için yenilikçi tasarımlar ve ürünler sunmaya odaklanıyor. Müşterilerin beklentilerini karşılayacak ve dikkat çekecek ürünler geliştirerek pazarda öne çıkmaya çalışıyor. Hazır giyim sektöründe rekabetçi olabilmek için etkili pazarlama stratejileri ve marka bilinirliğini artırmak önemli bir rol oynuyor. Firmalar, hedef kitlelerine doğru mesajları ileterek kendilerini farklılaştırıyor ve müşteri sadakatini artırmaya çalışıyor. Dijital dönüşümün hızla arttığı bir dönemde, hazır giyim sektörü de e-ticaret ve dijital platformları kullanarak müşterilere daha kolay ve hızlı bir şekilde ulaşmaya çalışıyor. Online satış kanallarını geliştirerek geniş bir müşteri kitlesine ulaşarak rekabet avantajı elde etmeye çalışıyor.
Yüksek maliyetler ve faiz, düşük kur
Öte yandan hazır giyim sektöründe pazar rekabetinin yüksek olması, hızlı değişen moda trendleri, yüksek üretim maliyetleri ve diğer birçok faktör nedeniyle işletmelerin finansmana ihtiyacı sürekli olarak devam ediyor. Kredi faiz oranlarının yüzde 60’ların üzerinde seyretmesi, özellikle KOBİ’lerin finansmana ulaşımını imkansız hale getiriyor. Öncelikle, rekabetçi kur politikası kapsamında enflasyonla uyumlu artan bir döviz kuru politikasına ihtiyaç var. Bununla birlikte artan hammadde fiyatlarının daha aşağı düzeyde ihracatçıları destekleyen seviyelere çekilmesi gerekiyor. Son alarak firmaların mali yapılarında zayıflama olmaması için devreden KDV alacaklarının tahsili sağlanmalı. Bu beklentiler doğrultusunda, hazır giyim sektöründeki işletmeler için daha verimli ve etkili finansman çözümlerinin geliştirilmesi önemli.
Sonuç olarak, Türkiye ekonomisi için son derece önemli sektörlerimiz, mevcut konjonktürde yol ayrımına geldi. Sektördeki işletmelerin rekabet gücünün artırılması ve sürdürülebilir büyüme için Hükümetimiz kaynaklı, sonrasında da sanayicilerimizin katkısıyla ivedi olarak radikal kararlara ihtiyaç vardır.
Daralan ana pazarımızdaki ciro kaybının yanında Uzak Doğuluların atakları ve Türkiye’deki enflasyon kaynaklı yükselen maliyetlere karşılık tedbirler alınmazsa, büyük kayıplar kaçınılmazdır.
Çok önemli olan konu, Avrupalı alıcıların bu durumun farkında olarak uzun süreli Türkiye’den fiyat/maliyet hedeflerini gerçekleştiremeyeceklerinin farkında olmalarıdır. Bu nedenle diğer rekabetçi ülkelerle maliyet artışları öyle bir noktaya gelmiştir ki, tasarım gücümüz, hızımız, pazarlara yakınlığımız, söz konusu maliyet artışında artık avantaj sağlayamamaktadır.
Prof. Dr. Senih Yazgan
Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği (UYMSİB) Yönetim Kurulu Başkanı
Bu yıl 250 milyon dolarlık hedefe ulaşacağımızı umut ediyoruz
Uludağ Yaş Meyve Sebze İhracatçıları Birliği (UYMSİB) olarak 2023 yılında hedeflerimizi aşarak, rekor bir ihracata imza atmayı başardık. Birliğimizin ihracatı geçen yıla göre yüzde 40,4’lük artışla toplam 203 milyon 294 bin dolar olarak gerçekleşti. Bu yılın ilk yarısında 83 milyon 20 bin dolar bir ihracatla 2024 yılı için hedeflediğimiz 250 milyon dolarlık hedefe ulaşacağımızı umut etmekteyiz.
En önemli ihracat pazarlarımız olan AB ve Rusya pazarındaki payımızı artırmayı hedeflemekteyiz. Diğer taraftan Ortadoğu ülkeleri ve Uzakdoğu Ülkeleri gibi alternatif pazarlara yönelmek ve bu kapsamdaki faaliyetlerimize hız vermekteyiz.
İhracatımızı artırmak için yılın ikinci yarısında da, önemli çalışmalara imza atmak istiyoruz. Bu kapsamda odaklandığımız en önemli konu başlıkları; gıda güvenliği, Ar-Ge faaliyetleri, fuar ve heyet organizasyonları olarak öne çıkıyor. Bunların yanı sıra, sektörde meydana gelen ulusal ve uluslararası gelişmelerin takip edilmesi, reklam ve tanıtım faaliyetlerinin artırılması, sektör paydaşları ile iş birliği ve koordinasyon sağlamak üzere toplantı, seminer gibi etkinlikler düzenlemek var. Üretimde verimliliğin artırılması için birçok çalışmaya imza attık. Üyelerimize ve bölgemizdeki üreticilere yönelik doğru tarım uygulamaları hakkında bilgilendirme faaliyetlerini sürdürüyoruz.
Bu dönemde ihracatımızda ki en büyük sorun rekabetçiliğimiz kaybetmemiz. Ülkemiz tarımsal üretim girdilerinin başında gelen enerji, gübre, ilaç ve işçilik maliyetlerindeki artışa karşılık döviz kurundaki artışın beklentilerin çok altında kalması etkili oldu. Zaman zaman belli ürün gruplarında yapılan ihracat kısıtlamaları ya da yasakları da ülkemizin uluslararası pazarlar için sürdürülebilir bir tedarikçi olması konusundaki güvenini de sarsmaktadır. Bu pazarların elde edilmesinde yoğun emekler harcanmakta, ancak bu yasak ve kısıtlamalarla kısa sürede kaybedilmekte ve tekrar yer alınması imkânsız hale gelmektedir. Bu uygulamalar ülkemizi sürekli bir tedarikçilikten uzaklaştırıp, ikame tedarikçi konumuna getirmektedir.
İhracatımız artırmak için önümüzdeki bazı sorunların hızla çözülmesi gerekiyor. AB ülkelerinde üretimin azalması ve savaş nedeniyle Rusya’ya uygulanan ambargonun Türkiye yaş meyve sebze sektörüne getirdiği avantajları elimizde tutabilmek için tüm kesimlere sorumluluk düşüyor.
Üretim planlaması şart
Diğer yandan, sektörümüzde üretim planlamasının olmaması, tarımsal ürün ithalatının başlıca sebebi olarak hala en önemli sorunumuz olarak duruyor. Tarım Bakanlığı’nın sektör paydaşlarının da görüşünü olarak kısa orta ve uzun vadeli olmak üzere çok ciddi planlama yapması, hükümetin buna göre destek mekanizmalarını şekillendirmesi ve uygulaması lazım. Ülkemizin tarım haritasını çıkarmak, üretim ve desteklemeyi buna göre yapmak artık kaçınılmaz hale geldi. Üreticinin bilinçlendirilmesi, verilecek desteklerle girdi maliyetlerinin düşürülmesi, desteklerin arazi başına değil üretimi teşvik edecek şekilde yapılandırılması ve mutlaka tarım sektöründe Ar-Ge’ye ağırlık verilmesi ilk akla gelenlerden.
Doğusunda Uzak Doğu ülkeleri, güneyinde Arap coğrafyası, batısında Avrupa pazarı ve kuzeyinde Rusya Federasyonu gibi potansiyel pazarların bulunduğu ülkemiz tarımsal ürün üretiminde ve ihracatında bugün bulunduğu seviyenin çok daha üzerine çıkabilecek potansiyele sahip.
Uzakdoğu ve Amerika kıtasındaki ülkelerin bitki zararlı taşınımını engellemek amacıyla uyguladığı ‘zirai karantina’ koşulları nedeniyle birçok ülkeye potansiyelimizin altında ihracat yapıyoruz. Mısır özellikle Uzakdoğu ülkeleriyle yeni protokoller imzalayarak ciddi bir ihracatçı oldu. İhracatı artırmak için bu protokolleri imzalamamız lazım. Özellikle de Uzakdoğu pazarında ihracatımızı geliştirilebilmesi amacıyla, ihracat potansiyeli olan tüm ürünlerimize ilişkin karantina çalışmalarının tamamlanması gerekiyor. Bu ülkelerden çok talep alıyoruz. Protokollerimiz olmadığından ne yazık ki ihracat yapamıyoruz. Hedeflene ihracat rakamlarına ulaşılmasında sektörümüzün en temel çözümlenmesi beklenen konusu karantina protokolleridir.
Tarımda sürdürülebilirlik ve verimlilik
Önceliğimiz, tarımda sürdürülebilirliği ve verimli üretimi sağlamak. Bu hedef kısa zamanda gerçekleşmez. Tüm aktörlerin birlikte karar alarak, uygulama esaslarını ve destekleri iyi analiz etmesi ve uygulaması gerekir. Biz üye firmalarımızla katma değerli ihracatı artırmak için çaba sarf etmeye devam edeceğiz. Ancak unutmamamız gereken nokta, üretim oluşabilecek düzensizlikler kaybı ihracatı doğrudan etkiler. Bunun için üretim ve ihracatla ilgili bahsetmiş olduğum çalışmaların kamu-üretici-ihracatçı-üniversite gibi tüm firma ve kuruluşların ortak aklıyla bir an önce hayata geçmesini olmazsa olmaz olarak görüyorum.
Yeni dönemde de üye firmalarımız, sektör paydaşlarımız ve kamu kurumları ile yakın iş birliği içerisinde var gücümüzle çalışmaya devam edeceğiz.
Özkan Kamiloğlu
Uludağ Meyve Sebze Mamulleri İhracatçıları Birliği (UMSMİB) Yönetim Kurulu Başkanı
İlk 6 ay verimli geçti, yılı 300 milyon dolar seviyesinde kapatırız
Uludağ Meyve Sebze Mamulleri İhracatçıları Birliği (UMSMİB) olarak Ocak-Haziran 2024 dönemi ihracatımız toplamı 136 milyon 596 bin dolar oldu. Geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 17,5 büyüme kaydettik. Bu anlamda yılın ilk yarısı sektörümüz açısından verimli geçti. Bu performansın altına düşmediğimiz takdirde yılı da 300 milyon dolar seviyesinde tamamlayabiliriz.
Bu başarının sürmesi ve büyümesi için sektör olarak 2024 yılında devlet politikaları ile desteklenmemiz önem taşıyor. Ayrıca verimi yüksek, kaliteli ürünlerimizle mevcut pazarlardaki payımızı artırarak, yeni pazarlarda da kendimize sağlam yerler edinerek ihracatımızı kalıcı kılmak, çiftçimizi kalkındırmak ve ülke refahını artırmak hedeflerimiz arasında yer alıyor. Sektörün stratejisini de dünya ile rekabet edebilecek seviyede ürünler üretmek, mevcut pazarlardaki payımızı artırmak ve yeni pazarlarda yer edinmek oluşturuyor.
Bilindiği gibi hemen hemen her sektörde üretim maliyetleri oldukça yüksek. Üretim maliyetlerinin çok yüksek olmasına karşın, döviz kurunun düşük kalması ihracatçıyı küresel pazarlarda zorlayan etkenlerin başında geliyor. Enflasyonun oldukça altında kalan kur, fiyat rekabetçiliğimizi de zorlaştırırken, rakiplerimize göre dezavantajlı pozisyonunda kaldık. Başta enerji olmak üzere, hammadde ve işçilik maliyetleri yüksek enflasyona bağlı olarak artarken, kurun baskı altında tutulması ihracat gelirlerinin azalmasına yol açıyor. İleride işsizliğe sebep olacak bu durumun önüne geçmek için artan maliyetlere karşı ikame döviz kuru olabilir. Bu ikisi arasındaki korelasyonu sağlamadığımız sürece ihracatımız düşmeye devam edecektir.
Finansman her zaman için kritik önem taşıyor. Enflasyonla mücadele sektörümüz için de önemli çünkü enflasyonist ortamda alınan teşvikler, kullanılan krediler üretime yansıyana kadar maliyetlerin artışı nedeniyle değerini kaybediyor. Bugünkü faiz oranının yüksekliği de kredi kullanım konusunda biz ihracatçıları zor durumda bırakıyor.
UMSMİB olarak ülkemizin mamul gıda ihracatına katkıda bulunmak için çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Küresel yaşanan talep daralmasına karşın tarım ürünlerinde ilginin devam etmesini dikkatle okumamız gerekiyor. Buna bağlı olarak 2024 yılının tamamında siparişlerin 2023 yılına kıyasla artacağını düşünüyoruz. Tarımda dijital tekniklerin ve otomasyonun etkin olarak uygulanması, verimliliğin artırılması, fire oranlarının düşürülmesi, katma değeri artıracak üretimlerin sağlanmasını amaçlıyoruz. Bu kapsamda hazırladığımız çalışmaları üyelerimizle paylaşıyoruz.
Planlanan çalışmalar
2024 yılında da faaliyetlerimizin başında bu konular yer alacak. Tabi, yeşil dönüşüm kavramı da bizim için oldukça kıymetli. Hem dünya trendlerini hem sektörümüzün gelişimini ilgilendiren tüm konuları yakından takip ederek, firmalarımızı da bu yönde bilgilendirmeye, süreçlere en iyi şekilde hazırlanmaları için desteklemeye devam edeceğiz.
Firmalarımızın dünya pazarlarında söz sahibi olabilmeleri açısından pazar analizleri ile bilgilendirme çalışmalarına önem vermeye devam edeceğiz. Bunun yanı sıra, ham madde olarak kullandığımız tarımsal ürünlerde verimliliği artırmak, ürün kalitesini geliştirmek için üreticiler nezdinde eğitim ve destek çalışmalarımız bulunuyor. Gıda işleme alanında sektörün nitelikli eleman ihtiyacını karşılamak için ise mesleki eğitimin geliştirilmesine yönelik eğitim programında birliğimiz ortak olarak yer alıyor.