Haftada beş gün, toplam 40 saatlik çalışma kuralını ilk uygulamaya koyan şirketlerden biri Ford oldu. Bunu yaparken, fabrika işçilerinin maaşlarına günlük beş dolar zam yapmayı da unutmadı. Şirket, yaptığı açıklamalarda, haftada beş gün, günde 8 saat çalışmanın insanları hafta sonlarında ve akşam saatlerinde daha güzel vakit geçirmeye teşvik ettiğini söylüyordu. Tabii belli bir düzende çalışmaya başlayan insanların daha fazla para harcamaya başlayacakları da öngörülmüştü. Nitekim çok çalışanların daha fazla kıyafete ihtiyaç duyacakları, daha fazla yemek isteyecekleri, akşamları daha iyi eğlenmek adına bar ve restoranlara akın edecekleri de biliniyordu. Bu yüzden maaşlarına da para biriktirip otomobil alacakları oranda zam yapılması hedeflenmişti. Ford, mutlu kişilerin daha fazla üretim anlamına geldiğini de fark etti. Sadece hafta içi çalışıp, hafta sonlarında vakitlerini diledikleri gibi geçirdiklerinde şikayetleri azalıyor, çalışmaktan memnun oluyorlardı. Ford’un bu uygulamasının verimliliği yükselttiğini gören diğer şirketler de kısa zaman içinde aynı sistemi alıp kendi bünyelerinde uygulamaya başladı.
Haftada beş gün çalışma uygulamasının ilk benimsenişinden dört yıl sonra ise ünlü iktisatçı John Maynard Keynes, Torunlarımız İçin İktisadi Beklentiler kitabında uçarı bir tahmin yapmış ve yüz yıl sonra herkesin haftada 15 saat çalışmasının yeterli olacağını ileri sürmüştü. Bir asır sonra gelişmiş ülkelerdeki yaşam standardının sekiz kat artacağını tahmin eden Keynes, bu tahmininde haklı çıktı. 1930’ların başlarında yaşamış büyük ebeveynlerimizin zamanına göre bugün yaklaşık sekiz kat zengin olsak da; gelişen teknoloji ve artan üretim kapasitesinin yanında tüketim oranının da artması yüzünden birçok insan haftada 15 saat çalışmak bir yana, 40 saatten fazla çalışır hale gelmiş durumda.