Ekonomik yıkım, peşpeşe gelen zamlar ve sonrasında depremle içimiz daraldı. Hepimizin ferahlamaya ihtiyacı var sanki. Depremde devletin “acımasız bir şirkete dönüştüğü” gerçeği Kızılay başkanının her çıkışı ile köpürdü. Askerin ortada olmaması, AFAD’ın isminin ötesine geçememesi bizleri bir anlam arayışına itti sanki.
Böyle bir süreçte konu seçim olunca hepimiz çok sabırsızız galiba. Geçen hafta sosyal medyada Türkiye İşçi Partisi’nin bazı kentlerde ayrı girme isteği, Muharrem İnce’nin yaklaşımı ve diploma tartışmaları o kadar çok yer buldu ki. Asıl konu bu mu, asıl eleştirilecek açı bu mu diye soramadık bile. Bunlar tabiki sorun. Tartışılmalı da. Ama bu biçimi ve içerik ile hakkını veren tartışmalar değil.
Böyle olmasının da bir sebebi var. Bunu anlasak çok şey değişecek.
Bir nokta daha var, hala seçim günü güvenliğini tartışıyoruz. Nasrettin hocanın türbesi gibiyiz yani…
Köşe yazısının tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.