Prensip olarak yargıya intikal eden konularda fikir beyan etmeye karşıyım, ama prensip olarak. Ancak bazen prensiplerinizden taviz vermeniz gerekebiliyor.
Şimdi önce, 6 yaşındaki bir kız çocuğunun istismarı ile ilgili konu hakkında konuşan Cübbeli tarafından okunan Ayet-i Kerimeyi şuraya yazalım : “Ey iman edenler! Bir fasık size bir haber getirişe, bilmeden bir topluluğa zarar verip sonradan yaptığınıza pişman olmamak için haberin doğruluğunu araştırın” (Hucurat suresi 6. Ayet, Diyanet işleri başkanlığı meali)
Şimdi de bir Hadis-i Şerif yazalım : «Hiç kimse, bir başkasına fâsık veya kâfir demesin. Şayet itham altında bırakılan kişide bu sıfatlar yoksa, o söz onu söyleyene döner.»
Olay yani 6 yaşındaki bir kız çocuğunun istismara uğradığına dair mahkemeye intikal etmiş olan olay ortaya çıktığından beri, konu kamuoyunun genelini meşgul ediyor. Genel kamuoyu da konuya ideolojilerinden bağımsız şekilde bakmayı başarıyor, yani nerede olmuş, kim yapmış demeden olayı lanetliyor. Özellikle iddianamedeki ses kaydı nedeniyle de çoğunluk iddiaların doğru olduğunu düşünüyor.
Ancak bazı insanlar olayı yine yeniden tamamen ideolojik bir boyutta ele almayı tercih ediyor. Bir kesim olaydan daha çok olayın nerede yaşandığı üzerinden olumsuz yorumlar yapıyor. Diğer taraf da inatla olayın olmadığını ispatlamaya çalışıyor. Son ve küçük bir bölüm ise “Olay olmuş olabilir ama bu bütün tarikat ve cemaatlere oradan da İslam’a mal edilemez” diyorlar. Prensip olarak da haklılar. Haklılar ama haklılıklarını savunmak konusunda Cübbeli Ahmet gibiler nedeniyle oldukça zorlanıyorlar. Dahası ne yazık ki benzer olaylar nedeniyle de karşı tarafa ciddi bir malzeme doğuyor.
Önce şunu belirtmeliyim ki, tarikatlar ve cemaatlerde bu tip olayların devamlı gündeme gelmesi kimseye İslam’ı yargılama hakkı da haddi de vermez. Ancak bir dönemi Arap sosyolojisi üzerinden İslam dinini yorumlamaya kalkanların bu konuda olağan şüpheli olması engellenemez. Hele de üzerine kendilerine din adamı diyen bir çok güya kanaat önderinin namus ve ahlak kavramlarını neredeyse sadece cinsellik üzerinden anlatmaya çalışmaları, kadınların haklarını ve ödevlerini o bahsettiğimiz dönem sosyolojisi üzerinden yorumlamaları olumsuz fikre sahip olanlar için son derece önemli bir veri.
Ama biz buraları şimdilik geçeli ve yazının başına dönelim. Öncelikle belirteyim ki ben bir Müslümanım ve Hanefi- Maturidi ekolüne mensubum ve Halk TV ve KRT Televizyonlarında dönem, dönem yorumcu olarak programlara katılıyorum. Cübbeli Ahmet ismindeki ekran uleması da yukarıda bahsettiğimiz olayı temize çıkarmaya çalışırken Cumhuriyet Gazetesi, Sözcü gazetesi, Halk TV gibi yayın organlarını ve onların personellerini hatta muhabirlerini bile fasık olarak nitelendiriyor. Ben de diyorum ki ben bir Müslümanım ve yine yukarı da alıntıladığım Peygamber Efendimizin Hadis-i Şerifini Cübbeliye ithaf ediyorum. Ve sormak istiyorum, eğer haberlerin doğruluğu ortaya çıkarsa mesela, ya da Halk TV de çalışan namazlı, abdestli bir muhabir varsa mesela ne yapacak, ne diyecek, nasıl af dileyecek. Ya da dileyecek mi?
Köşe yazısının tamamını okumak için