Doğuştan kalp hastalıklarının kalıtsal nedenler ve çevresel faktörlerin etkisiyle oluştuğu düşünülmektedir. Down Sendromu gibi bazı kromozom bozukluklarında doğuştan kalp hastalıklarının görülme riski artar. Annenin diyabet, fenilketonüri gibi metabolik hastalıkları, gebeliğin ilk 3 ayında geçirilen kızamıkçık gibi bazı viral enfeksiyonlar, kullanılan ilaçlar ve radyasyon bebekte kalp hastalığı oluşma riskini artıran diğer nedenlerdir.
Prof. Dr. Semra Atalay, “doğuştan kalp hastalıkları ne sıklıkla görülür?” sorusunun yanıtını şöyle verdi:
“Doğuştan kalp hastalıkları, 100 canlı doğumda 1 gibi yüksek oranda görülmektedirler. Annede doğuştan kalp hastalığı varsa, bebekte hastalık görülme riski yüzde 10’lara kadar çıkabilir. Kardeşlerden birinde doğuştan kalp hastalığı varsa, diğer kardeşlerde görülme riski 3-4 kat artmaktadır.Bu hastalıklar çok çeşitli olmakla birlikte, büyük kısmını kalp odacıklarını ayıran duvarlardaki delikler, kalp kapaklarındaki ve damarlardaki darlıklar oluşturur. Siyanotik doğuştan kalp hastalıklarının içinde en sık fallot tetralojisi ile karşılaşılır. Morarma, bayılma ve gelişme geriliği görülen bu hastalarda şant genellikle kalbin sağından sol tarafına doğrudur ve akciğere giden kan akımı azalmıştır. Kalpteki bir odacığın, kapağın veya damarın hiç gelişmemiş olması veya damarların ters yerleşmesi gibi daha ağır ve acil girişim gerektiren hastalıklarla daha az karşılaşmaktayız.”
BELİRTİLERİ NELERDİR?
“Doğuştan kalp hastalıkları anomalinin çeşidine göre farklı bulgular verirler. Ciddi kalp anomalisi olan yenidoğan bebeklerde morarma, beslenme güçlüğü, emerken terleme ve yorulma, sık veya zor nefes alma ve çarpıntı görülebilir. Ağır kalp anomalisi olan bebeklerin bazıları doğumda bulgu vermez. Ancak 1-2 hafta sonra acil girişim gerektiren düşük kalp debisi ve şok tablosu ile gelebilir. Kalbinde geniş delik olan bebeklerde ilk aylarda kilo alamama veya sık solunum yolu enfeksiyonu, morarma ve bayılma gibi yakınmalar görülür. Daha büyük çocuklarda çabuk yorulma, efor kapasitesinde azalma, çarpıntı, göğüs ağrısı ve bayılma görülebilir. Bazı çocuklarda ise hiçbir belirti yoktur ve yalnız muayene sırasında üfürüm duyulması ile hastaneye getirilirler.” diye konuşan Prof. Atalay sözlerine şunları ekledi:
“Doğuştan kalp hastalığı olduğu düşünülen hastalardan ayrıntılı öykü alınması ve detaylı bir kardiyolojik muayene yapılması gereklidir. Hastanın klinik bulguları dikkate alınarak bazı laboratuvar testlerinin yapılması gerekir.
Ekokardiyografi: Kolay, güvenilir, zararsız ve detaylı bilgi veren bir yöntemdir. Bu tetkik ile kalbin odacıkları, kapakları, kalpten çıkan ve kalbe gelen damarlar, bunların boyutları, basınçları ve kalp kasının kasılması değerlendirilebilir. Günümüzde hastaların çoğunda tanı için ekokardiyografi dışında ek bir tetkik yapılmasına gerek yoktur.
24 saatlik holter monitorizasyon: Bu yöntemle hastaya holter cihazı takılarak normal günlük aktivitelerini yaparken, 24 saat EKG örneklerini incelemek ve ritim bozukluğunu değerlendirmek mümkün olmaktadır.
Efor testi: Çocuğun yürüme bandında hızlı tempoda yürütülmesi sırasında, sürekli olarak kalp elektrokardiyografisinin çekilmesi şeklinde gerçekleştirilir.
Oksijen satürasyonu: Morarması olan hastalara parmaktan nabız oksimetre ile bakılır.
Akciğer grafisi: Akciğer damarlanması ve kalpte büyüme olup olmadığı değerlendirilir.
Elektrokardiyografi: Kalp hızı ve ritim bozuklukları değerlendirilir.
Kalp kateterizasyonu ve anjiyokardiyografi: İnvaziv bir tetkiktir. Günümüzde daha çok girişimsel yöntemlerle tedavi için yapılmaktadır.
Kardiyak MR ve CT: Bu görüntüleme yöntemleri kalp hastalıklarının tanısı ve tedavi kararının verilmesi için daha fazla kullanılmaktadır.”
ANNE BABALAR NE YAPMALI?
“Doğuştan kalp hastalığı tanısı alan çocuklar cerrahi öncesi ve sonrasında düzenli olarak belirli aralıklarla çocuk kardiyoloji uzmanı tarafından izlenmelidir. Doğuştan kalp hastalığı olan çocuklarda kalbin enfeksiyondan korunması için diş bakımı ve bazı özel girişim gerektiren durumlarda çocuğun antibiyotik kullanması önerilir ve ailelere “İnfektif Endokarditten Korunma Kılavuzu” verilir.” diye konuşan Prof. Atalay sözlerine şunları ekledi ve uyardı:
“Ciddi gribal enfeksiyonlardan sonra çarpıntı ve göğüs ağrısı olan hastalar ile çok sık tonsillit geçiren veya eklem ağrısı olan çocuklar çocuk kardiyoloji uzmanı tarafından değerlendirilmelidir. Çocukların kalp sağlığını korumak için ailelere sağlıklı beslenme ve aşılarının zamanında yapılması önerilir. Yakın aile bireylerinde ani kalp ölümü olan çocukların çocuk kardiyoloji uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerekir. Okullarda ve profesyonel kulüplerde spor aktivitelerine katılacak olan çocukların da çocuk kardiyoloji uzmanı tarafından değerlendirildikten sonra spora katılım raporu verilmesi önerilmelidir.
Doğuştan kalp hastalığı bulunan çocukların büyük kısmında aktivite kısıtlaması gerekmez. Aksine çocuğun psikolojik yönden desteklenmesi ve kalp performansının iyileştirilmesi için spor ve aktivite desteklenmelidir. Ancak ani ölüme yol açabilen bazı ciddi hastalıklarda çocuğun “yarışma” gibi aşırı efor gerektiren aktiviteler yapması yasaklanmalıdır. Bazı hastalarda ise okulda merdiven çıkmaması veya beden eğitimi derslerine katılmaması gibi önlemler alınabilir.”
İHA