Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Dünyanın yeni ve hayati meydan okumalarla karşı karşıya olduğu şu dönemde, Türkiye Yüzyılı programımızla Cumhuriyet’imizin yeni yüzyılına güçlü bir başlangıç yapmak istiyoruz.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’ni Yüzyılı programında yaptığı konuşmasında yeni Anayasayı ülkemize kazandırmak vizyonumuzun ilk hedeflerinden biri olduğu açıkladı.
YENİ ANAYASA İLK HEDEFİMİZ
Ülkemizi darbe Anayasası ayıbından kurtaracak yeni, sivil, özgürlükçü bir Anayasa kavuşturma girişimlerimiz hayata geçemedi. 12 Eylül Anayasası’nın raf ömrü çoktan doldu. Her şeyiyle milli iradenin ürünü yeni bir Anayasayı ülkemize kazandırmak vizyonumuzun ilk hedeflerinden biridir.
CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN’IN AÇIKLAMALARINDAN SATIR BAŞLARI:
Cumhuriyetimizin birinci asrının son yılına hazırlandığımız şu günde Türkiye Yüzyılı’nın ahdi için bir araya geldik. İnşallah Türkiye Yüzyılı’nı da milli hafızamıza kazıyacağız.
Osmanlı devletiyle birlikte milletimizi tarihe gömmek isteyenler bu defa doğrudan karşımıza çıkmadılar. Bunun yerine en elverişli gördükleri aracı kullanarak Anadolu’yu işgal ettiler. Milletimiz, yurdunu alçaklara uğratma sakın diyerek son bir silkinişle milli mücadeleyi başlattı ve zafere ulaştırdı. Anadolu’daki üçüncü büyük devletimiz olan Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ilanıyla kendi içinde pek çok merhale ve mücadeleyi barındıran yeni bir döneme adım attık.
Cumhuriyetimiz maalesef bir asrın önemli kısmında kendi içinde barışık yaşayamadı. Emperyalistlerin ülkemiz üzerindeki hesapları hiç eksik olmadı. Bu kirli hesaplarda kullanılan maşalar da hiç eksik olmadı. Dün vardı, bugün de var. Ülkemiz milli iradenin üstünlüğüne dayanmak yerine, vesayet güçlerinin güdümünde kalan yönetimlerin elinde altın kıymetinde yıllarını heba etti.
Şehit Başbakan Menderes’in, “Yeter, söz milletin” diyerek başlattığı demokrasi ve kalkınma hamlesi, idam sehpasında kesintiye uğradı. Rahmetli Özal’ın “Devlet, millet içindir” diyerek ülkeyi tekrar demokrasi ve kalkınma rotasına sokma girişimi koalisyon dönemlerinin kaosu içinde kaybolup gitti. Aynı şekilde rahmetli Demirel’in, rahmetli Ecevit’in, rahmetli Erbakan’ın, rahmetli Türkeş’in ülke için başlattığı girişimler hep darbe ve vesayet duvarına çarptı.
Milletimizin teveccühüyle ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendiğimiz 2002 Kasım’ında böyle bir Türkiye mirası aldık. Elbette Cumhuriyetimizin ilk 80 yılında başlatılan, bir kısmı neticeye ulaşan güzel işler vardı. Ama ülkemizin ulaşmış olması gereken kalkınma ve milletimizin sahip olması gereken demokrasi seviyesiyle bulunduğumuz yer arasındaki fark çok büyüktü. Biz işte bu anlayışla Türkiye’yi 20 yıl boyunca hep “Durmak yok, yola devam” diyerek büyüttük. Geliştirdik, güçlendirdik, zenginleştirdik.
Tıpkı 15 Temmuz’da olduğu gibi yeri geldiğinde bize canı pahasına sahip çıkan milletimizin desteğiyle, ülkemizin asırlık kayıplarını 20 yılda telafi edecek çalışmalar gerçekleştirdik. Sanılmasın ki bu 20 yıl dikensiz gül bahçesi misali sadece çalışmakla geçti. Yurt içinde ve yurt dışında emperyalistlerin, vesayetçilerin ve darbecilerin ne kadar aparatı varsa hepsi de üzerimize salındı. Yeri geldi bildiriler yayınladılar. Yeri geldi tuzaklar kurdular. Yeri geldi bürokratik oligarşiyi, yeri geldi terör örgütlerini harekete geçirdiler. Partimizi kapatmaya kalktılar. Bunlarla kalmayıp doğrudan silaha da sarıldılar. Biz hiçbir zaman şikayet etmedik, hep mücadele ettik. Demokrasi ve kalkınma adımlarımıza çelme takındığımızda çözümü sadece milletin sinesinde aradık. Cumhuriyetimizin ilk yüzyılının en kritik demokrasi ve kalkınma atılımını her türlü siyasi, sosyal sınıflamaların ötesine geçen ortak akılla, iradeyle, vicdanla gerçekleştirdik. Geçmişte ayrıştırılmaya çalışılan kim varsa Türkiye’nin ilk yüzyılının son 20 yılına sığdırdığımız bu büyük devrime katkı vermiştir. İnancından dolayı dışlanan Müslümanın, dilinden dolayı ayrımcılığa uğrayan Kürdün, mezhebinden ötürü baskı gören Alevinin, kısaca bu ülkede herkesin yanında olduk, mücadelesine destek verdik, kayıplarını telafi ettik.
Sadece Ayasofya’ya cami olarak açmış olmamız bile küresel vesayete karşı gerçekleştirilmiş bir büyük meydan okumadır. Kendisini hangi ideoloji, inanç ve köken kavramıyla ifade ederse etsin bu tarihi dönemde hakkın, hakikatin, doğrunun yanında yer alan her bir vatandaşıma şükranlarımı sunuyorum.
Ne diyor gönül sultanı: Aşk ile yürüyen sırtında dünyayı taşır, aşksız yürüyen beden diye ceset taşır. Milli iradeyi güçlendirerek vesayeti adım adım gerilettik. Demokrasiyi güçlendirerek, darbelere zemin hazırlayan şartları birer birer ortadan kaldırdık. Takip eden değil, takip edilen bir ülke haline geldik. Bugün Türkiye Yüzyılı için milletimizin karşısına böyle bir müktesebatla, karneyle çıkıyoruz. Rabbimize her gün, her an bize böyle bir milletin mensubu olma şerefini bahşettiği için dua ediyorum.
Aile kurumumuzu sapkın akımların tehdidinden koruyacak bir Anayasa değişikliği teklifi hazırladık. Terör, şiddet ve nefret suçları gibi istisnalar dışında 85 milyonun her birinin birinci sınıf vatandaşlığını güçlendirmenin sözü için bir araya geldik. Yıllarca ülkemizi kutuplaştıran, insanımızın kardeşliğinin ürünü olan muhabbet iklimine zarar veren tüm tartışmaları bir kenara bırakmanın ahdi için bir araya geldik. Cumhuriyetimize adını veren cumhuru yani halkımızın siyasetin de yönetimin de ekonominin de asli unsuru olduğunun kavli için bir araya geldik. İnsanımıza hakkı olan tüm imkanları oluşturmayı teyit için bir araya geldik.