CHP’li politikacılar gerçekten ne olup bittiğinin farkında mı?
CHP, kendi iç çekişme ve mücadelesine öylesine dalmış durumda ki, seçmenlerin gerçekten ne düşündüğüyle ilgilenmeyi bırakmış görünüyor.
CHP’li politikacılar sanki 31 Mart yerel seçimini kazanmak için değil de, 1 Nisan’da başlayacak parti içi iç hesaplaşma, mücadele ve partiyi kimin yöneteceği mücadelesi veriyor gibiler.
Kendileri farkında olmasa da, yerel seçimlerden çok, kendi gelecekleri için mücadele veren bir görüntü içindeler.
CHP yönetimi, sanki parti içindeki tartışmaların kamuoyu tarafından takip edilmediği, aralarındaki tartışmaların, suçlamaların olağan görüldüğü, seçmende güvensizliğe neden olmadığı ve bunun oylara hiç yansımayacağı gibi yanılgı içinde olmalı.
O kadar ki, hiçbir partide olmadığı kadar büyük bir kargaşa, iç çekişme ve karşılıklı ağır suçlamalar yaşanıyor.
Buna rağmen sandıkta bunun hiçbir karşılığının olmayacağını düşünüyor olmalılar.
Milletvekili aday listeleri belirlenirken bile, çok büyük hatalar yapılmasına rağmen, bu kadar tartışma ve sorun yaşanmamıştı.
Gün geçmiyor ki, aday gösterilmeyen biri istifa ederek, rakiplerinin bile yapmayacağı suçlamalarda bulunmasın, aday yapılan isimlerle ilgili çeşitli iddialar dile getirilmesin.
Gün geçmiyor ki, adayların kimin yakını olduğu, kimleri tasfiye için aday gösterildiği ve hangi bağlantılarının olduğu tartışılmasın.
CHP’li politikacılar, seçmenin bunları takip etmediğini ve doğal karşıladığını da düşünüyor olabilir.
Genel başkan ve yönetim değiştiği için bunlar doğal diyorlarsa da seçmenin böyle düşünmediğini bilmeleri gerekiyor.
Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu ekipleri arasında sorun olduğu, adayların belirlenmesinde anlaşamadıkları ve aralarındaki sorun nedeniyle Özel’in, İstanbul adaylarının tanıtım toplantısına katılmadığı iddialarını seçmenin dikkate almadığını düşünüyor olabilirler.
İstanbul, diğer iller ve Çankaya adaylarının belirlenmesinde büyük bir çekişme yaşandığı, genel merkezin İmamoğlu’nun bazı isteklerini kabul etmekle birlikte tepkili olduğu iddialarının da seçmeni etkilemediği ve doğal karşıladığını varsayıyor olabilirler.
31 Mart yerel seçim sonrası olağanüstü kurultay hesaplarının yapıldığına ilişkin her gün artan iddiaların, seçmenin, sadece taraflardan birine değil, genel olarak CHP’ye güveni sarstığının farkında olmayabilirler.
İmamoğlu’nun kazanması ya da kaybetmesine göre, parti içi dengelerin nasıl değişeceği konusunda şimdiden safların belirlendiği ve hazırlıkların ona göre yapıldığı iddialarının da seçmen tarafından duyulmadığını düşünüyor olabilirler.
Özgür Özel yanlılarının, seçim sonrasında İmamoğlu’nun genel başkanlığı ele geçirmesini önleyecek şekilde aday belirlediği, kongre hesapları yaptığının, aynı şekilde İmamoğlu’nun da İstanbul ilçelerindeki adayları, parti içi güç mücadelesinde kendisini destekleyecek isimlerden seçtiği ve genel merkezin itirazlarını dikkate almadığı iddialarının tartışılıp konuşulduğunun da farkında olmayabilirler.
Anket diye ne kadar doğru olduğu belli olmayan ve her seçimde CHP’lileri yanıltan araştırmalara da aldanmamaları gerektiğini de düşünmüyor, bütün bu tartışmaların daha şimdiden seçmende büyük bir hayal kırıklığına yol açtığını da bilmiyor olabilirler. Üstelik bunun garanti gördükleri yerlerde bile kazanma şanslarını riske attığını görmüyor olabilirler.
Aslında biraz kafalarını parti içi güç mücadelesinden kaldırarak, sıradan seçmeni dinleyip, ne düşünüyor diye baktıkları takdirde, parti içinde elde ettikleri kazanımların sandıkta hiçbir işlerine yaramayacağını görecekler.
Üstelik seçime kadar iktidara yakın medyanın desteğiyle bütün bu tartışmaların abartılarak yayılacağını ve parti içi eleştirileri rakiplerinin en iyi şekilde kullanacağından şüphe duymamaları gerekiyor.
Bütün bu çekişme ve suçlamaları, parti içi demokrasi gibi tanımlayıp, CHP’de bunun doğal olduğunu savunarak önemsiz göstermeye çalışabilirler. Ama herkesin bildiği gibi, yığınakta yapılan hata savaşın sonuna kadar devam eder.
CHP, yığınakta hata üstüne hata yaparak seçime hazırlanıyor. Gerçekten seçime mi hazırlanıyor, yoksa parti içi iktidar yarışına mı, bu karışmış görünüyor.
Parti içi çekişme ve tartışmaların seçim başarısızlığına yol açtığının birçok örneği var.
Merhum Erdal İnönü ve Deniz Baykal dönemlerindeki parti içi tartışma ve çekişmeler, iktidar mücadelesinde güçlü olmalarını önledi.
ANAP’ın yıpranması nedeniyle 1989 yerel seçiminde Ankara ve İstanbul belediyelerini alan SHP, bu başarısını 1994’de devam ettiremedi. SHP’nin kendi içindeki mücadele, iktidar ortağı olarak yıpranması, CHP ve DSP’nin ayrı adaylar çıkarması nedeniyle, 1994’de Ankara ve İstanbul’u Refah Partisi’ne kaybetti. Ankara ve İstanbul belediyeleri ancak 25 yıl sonra 2019’da CHP’ye geçti.
Şimdi Ankara’da Mansur Yavaş daha güçlü görünürken, İstanbul’da Ekrem İmamoğlu’nun, iktidar ve muhalefet adaylarıyla yarışırken, hem Özgür Özel hem de Kemal Kılıçdaroğlu ekipleriyle karşı karşıya gelmesinin sandığa nasıl yansıyacağını önümüzdeki dönemdeki tavırları ortaya koyacak.
Seçmen, genel olarak kavga ve çekişmeden rahatsızken, CHP içinde kavga ve çekişme yokmuş gibi davranıp, her şeyi yalanlamak ne kadar işe yarayabilir?