TBMM Grup Toplantısı’nda konuşan Kemal Kılıçdaroğlu’nun satır başları şöyle:
Vatandaşlarımın zor durumda olduğunu biliyorum. Neden sesiniz daha gür çıkmıyor diye sitem ettiklerini de biliyorum. Biz sesimizi çıkaracağız ama 25 milyonu artırmak şartıyla. Bugün şikayet eden, AK Parti’ye oy veren kardeşimi birininin ziyaret etmesi lazım. Diğer arkadaşımın da konuşması lazım. Vatan sadece benim vatanım değil hepimizin vatanı. Tarihin bize yüklediği bir sorumluluk var. Benim sıkıntım varsa, benden zor durumda olan vatandaşın da sıkıntısı var. O zaman o sıkıntıyı bile bile kendisine verilen sözlere kanarak ve ‘biz size çok güzel Türkiye armağan edeceğiz’ diye yola çıkıp soykırım ekonomisi uygulayan siyasal iktidara asıl oy verenlerin ders vermesi gerekiyor.
Biz, partimizin geleneği, kim dara düşerse onun kimliğini, inancını, görüşünü sorgulamadan onların yanında oluruz. CHP’nin asla ötekileştirme diye kavramı yok.
Cezaevlerimiz tıka basa dolu. Siyasi gücü olanlar adamını bulup çıkıyorlar. Gazeteci yazdıktan sonra yeniden cezaevine koyuyorlar.
Milletvekili Can Atalay hala içeride. Merdan Yanardağ… Mahkumiyet kararı yok hakkında ama içeride. RTÜK, TELE1’e ceza yağdırdı. Bunlar, antidemokratik ülkede karşılaştığımız olaylardır. Bizi yıldırmayacak. Bu ülkeye demokrasiyi getirmek için mücadelemizi sürdüreceğiz.
2019’da bunlar parlamentoya adli reform getirmişlerdi. Temel hedef şuydu, ‘haber amacıyla, eleştiri maksatlı açıklamalar suç kabul edilemez’. Ama şu an suç kabul ediliyor. Basın hürdür, sansür edilemez. Dünyanın bütün demokrasilerinin kabul ettiği temel ilkedir.
İsveç’in NATO’ya üyeliği dolayısıyla terör örgütü mensuplarını koruduğu, ülkesinde tuttuğu için Türkiye ‘biz NATO’ya üyeliğini kabul etmiyoruz’ dediler. ‘Asla üye olamazlar’ diye açık ve net ifadeler kullanıldı. İsveç, geri adım atmadı. Bizim kutsal kitabımız Kuran’ı yaktılar. Ona da iktidar kanadı yeterince tepki göstermedi. Biden telefon etti Erdoğan’a. Erdoğan birden bire 180 derece döndü, İsveç’in NATO’ya girişine evet diyeceğiz, Meclis’e getireceğiz dedi. Bir devlet böyle yönetilir mi?
Ayrıntılar geliyor…