Bu yıl 12-18 Eylül tarihleri arasında Ayvalık’ta gerçekleşen Ayvalık Uluslararası Film Festivali’ni Beyazperde adına Hande Kara takip etti
Bu yıl 5. kez düzenlenen Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nin son dört gününe katılma şansı buldum. Ayvalık izleyicisinin her yıl olduğu gibi, bu yıl da oldukça yoğun ilgi gösterdiği festivalde, izleyiciler salonları doldurdu. Birçok yerli filmin gösteriminin ardından gerçekleşen ekip soru-cevap ve söyleşileri ile renklenen festivalin Mey|Diageo’nun katkılarıyla bu yıl verdiği “Yeni Bir Yönetmen” ödülü Ela ile Hilmi ve Ali filmiyle dikkatleri çeken yönetmen Ziya Demirel’in oldu.
Azize Tan’ın direktörlüğünü üstlendiği festivalde bu yıl, “Uluslararası Seçki”, “Bu Dünyanın Çocukları”, “İlk Filmler”, “Ulrike Ottinger 80 Yaşında”, “Anısına”, “Çocuklar İçin Sinema” ve uzun metraj, kısa film ile belgesellerin yer aldığı “Türkiye’den Filmler” bölümlerinde toplam 48 film gösterildi.
Ayvalık Film Festivali’nde (ya da daha önce) izleme şansı bulduğum filmlerden kısa notları aşağıda bulabilirsiniz.
Aşk, Mark ve Ölüm: Cem Kaya’nın Almanya’daki gurbetçiler üzerinden oradaki müzik kültürünü anlattığı inanılmaz belgeselini, nerede bulursanız izleyin!
Bebek Servisi / Broker: Kore-Eda’dan yine kalplere dokunan bir hikaye. Parazit’le zihinlere kazınan Song Kang-ho’nun başrolde yer aldığı filmi kaçırmayın.
Çilingir Sofrası: Adana Altın Koza Film Festivali’nin yarışma seçkisinde de bulunan film, hem Ayvalık’ta hem de Adana’da benim en sevdiğim film oldu. Yönetmenin de dediği gibi; bu bir queer filmi değil, bu yarım kalan bir aşk filmi.
Diyalog: Geçtiğimiz yıl Antalya Film Festivali’nde izleme şansı bulduğum film, yenilikçi anlatım tarzı ile film ve gerçeği harmanlayan hikayesi, deneysel bir filmde oynamak üzere bir araya gelen Hare (Sürel) ve Ushan’ın (Çakır), bir süre sonra birbirlerinin hayatlarının içiçe geçmesiyle şekilleniyor. Film adı gibi diyaloglar üzerine kurulu ve oyunculuk performansları ile öne çıkıyor.
Ela ile Hilmi ve Ali: Hem Adana’nın hem de Ayvalık’ın gözde filmi olan Ela ile Hilmi ve Ali, izleyiciyi de karakterlerinin oynadığı oyuna çekiyor.
Kerr: Yine geçtiğimiz yıl Antalya’da izlediğimiz film bir kara komedi. Bu yıl Oscar aday adayı seçilen filmi şu sıralar Mubi’de de izlemek mümkün.
Suna: Adana’da izlediğim film, seçkinin en parlak filmlerindendi bana kalırsa. Oldukça orijinal bir kadın karaktere sahip olan film, yer yer kimin iyi kimin kötü olduğu konusunda izleyiciyi şüpheye düşürüyor. Oyunculuk performansları başarılı.
Üç Bin Yıllık Bekleyiş: Günümüzden Osmanlı’ya uzanan bir cin hikayesi, üstelik İstanbul’da geçen bir hikayesi var. Bir de George Miller yönetmiş. Daha ne kadar enteresan olabilirdi, bilemiyorum.
Zuhal: Geçtiğimiz yıl Antalya’dan beri izleme şansı bulamadığım Zuhal’i Ayvalık’ta izlemek kısmet oldu. Nihal Yalçın’ın oyunculuğu ile öne çıkan film, bir kedi sesiyle hayatı zehir olan bir kadının hikayesine odaklanıyor. Kimseyi duyduğu sese inandıramayan Zuhal, bütün apartmanı dolaşırken bizi de farklı kadın karakterlerle tanıştırıyor. Yer yer komediye kayan anlar, filmin kasvetli havasını dağıtmıyor.