21 Haziran 1938
Atatürk’ün, Hatay sorunu nedeniyle Savarona Yatı’nda Mareşal Fevzi Çakmak’ın da katıldığı dört buçuk saat süren Bakanlar Kurulu olağanüstü toplantısına başkanlık etti. Oysa sağlığı pek fazla iyi değildi; hastaydı, vücudunun direncinin düştüğünü fark ediyordu.
Toplantı bitti, Türkiye’nin Milletler Cemiyeti’ne bir nota vermesi kararlaştırıldı. Bir gün sonra verilecek notada Türkiye’nin Hatay’daki Milletler Cemiyeti Komisyonu ile ilişkilerini kestiği bildirilecekti…
Sabiha Gökçen’in Balkan turunu tamamlayıp Savarona’ya gelmesi Atatürk’ü mutlu etmişti:
– Gökçen, döndüğüne sevindim. Beni çok mutlu ettiğini biliyor musun bu yaptıklarında? Kaç gündür dünya ajanslarını dikkatle izliyorum. Hepsi senden uzun uzun sitayişle bahsediyorlar. Türk gençlerini, Türk kızlarını şerefle temsil ettin çocuğum. Bu, benim için en büyük mükafat sayılır!
Hastalığının farkında olmasına rağmen dur durak bilmeden çalışmalarını sürdürmeyi ihmal etmiyordu. Oysa doktorları kesin istirahat vermiş yürümesini bile neredeyse yasak etmişti.
Erdek, Başkomutan Mustafa Kemal’in ordularının savaşarak kurtardığı son vatan parçasıydı. Kurtuluş Savaşı’nın son şehitleri de, Erdek’in kurtuluşu sırasında verilmişti. İstiklal Savaşı’nın son muharebesi, Bandırma-Erdek yolu üzerindeki Ayyıldız Tepe’de verilmişti. 17 Eylül 1922’de Bandırma, bir gün sonra ise Erdek kurtarılmıştı…
24 Haziran 1938
Erdek Açıkları
Üç gün sonra Savaron Yatı ile İstanbul’dan Erdek’e doğru yola çıkıldı. Doktorlar temiz hava almasının yararlı olacağını düşünmüştü. Halsizliği konuşmasına yansıyordu. Berber Mehmet, Kütüphaneci Nuri Ulusu atalarının o halini büyük bir üzüntüyle takip ediyor; tetikte bekliyordu…
Dünyaya gözlerini Erdek’te açan yedi yaşındaki Ömer Yalçın da kıyıda toplanan halkın arasındaydı. Çılgınca bir kalabalık vardı. Erdekliler olarak bütün halk, sahil boyuna toplanmıştı. Atatürk, Erdek’e gelmişti. Savarona yatı süzülerek, limana yaklaşırken başta Yavuz olmak üzere donanma da Savarona’ya eşlik ediyordu.
Savarona Yatı donanma tarafından selamlandı. Donanma Komutanı Amiral Şükrü Okan’ı yatta kabul etti. O sırada ateşinin çıktığını hissetti. Doktorlar muayene etti, soğuk algınlığı olduğunu teşhis etti…
Atatürk, Savarona’yla vatan topraklarından bir tek kenti; Erdek’i ziyaret edebilecekti. O ziyarette de yattan inemeyecek, Erdek halkı, kendisini göremese bile, büyük önderin, Cumhuriyet kuşaklarına hitaben, “Beni tanımak, yüzümü görmek, sesimi işitmek değildir” demesini bir kez daha akıllarına kazıyacaktı.
Ağır-ağır yürüdü güverteye çıktı. Mendilini çıkararak Erdeklileri selamladı, gözleri doldu. Kurtuluş Savaşı şehitlerini selamlıyor, kurtardığı son vatan toprağına veda ediyordu.
Rahatsızlığın ilk en ağrılı devresi Erdek dönüşü başladı. İlk geçirdiği kriz o seyahatten sonra bedenini yatağa sürükledi…
Bir çok Erdekli Atatürk’ün karaya inmemesini içerledi ve hatta kimileri tutarsız konuşmalarla ortalığı bulandırdı. Oysa Atatürk birden fenalaşmış ve bu nedenle tekrar İstanbul’a dönmek zorunda kalmıştı…
Rahatsızlığın ilk en ağrılı devresi Erdek dönüşü başladı. İlk geçirdiği kriz o seyahatten sonra bedenini yatağa sürükledi.
Yat başı Boğaziçi’ne doğru Dolmabahçe Sarayı’na müvazi demirlemiş olduğu halde içindeki büyük hasta krizin hafif sarsıntıları ile muzdarip sesler çıkartarak yatağında yatıyordu. Doktorlar büyük bir gayretle bildikleri bütün tıbbi çareleri tatbik ediyorlar rahatsızlığını gidermeye uğraşıyorlardı. Sıcaktan bunalmaya sıkılmaya başlayan Atatürk’ü rahat ettirebilmek için yattığı geniş kamaranın dört köşesine leğenler içerisinde büyük buz kalıpları konulmuş ancak bu da yeterli gelmeyince vantilatörlerle serinletilmeye çalışılmıştı.
Erdek, Atatürk’ün en son ziyaret ettiği yer olarak tarihe geçecekti…
Yaşar Gürsoy