Yaşamdaki en kötü şeyin adı bana göre belirsizlik. Yarını öngörememe, oyunun perde arkasını yeterince okuyamama ve sonuçta yarın ne yapacağın/yapabileceğin konusunda bir fikrinin olmaması.
Cumhurbaşkanı Erdoğan önce Semerkant’a gitti. Mesaj bir fotoğraf karesine sıkıştırıldı. Biz Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) ile çok iyi ilişkilerdeyiz. Hoş fotoğraf karesi önce, Sayın Cumhurbaşkanının önünde bir şampanya kadehi var izlenimini verdi, ardından aynı fotoğrafın kadehsiz versiyonu yayınlandı. Biraz irdeleyince aslında o koltukta Azerbaycan Başkanı Aliyev’in oturduğu, resim çekilmesi için yerini geçici olarak Sayın Erdoğan’a verdiği dedikodularına eriştik.
Fotoğraf bir yana verilen mesaj çok netti. Biz Batı’ya karşı Doğu’ya kayabiliriz.
İyi de ŞİÖ ne tam bir savunma topluluğu ne de işleyişi kurallara bağlanmamış bir ekonomik işbirliği modeli. Bilinen tek özelliği Örgüt çatısı altında bir araya gelen liderlerin hiçbirisinin ülkesinde demokrasinin esamesinin okunmadığı. Kazara (olmaz ya!) bir gün kurallara bağlı ekonomik işbirliği Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) çatısı altında tanımlanırsa biz ne yaparız?
Yanıt basit: HİÇBİRŞEY. AB ile gümrük birliği tesis etmiş ülke olarak, AB’nin dış ticaret kurallarının dışında hareket etmemize imkan yok. Diyelim ki gümrük birliğinden çıkma kararı aldık. O zaman yıllardır yaptığımız ticareti saptırıcı etki nedeniyle AB dışındaki üçüncü ülkelere ödememiz gereken tazminatı hesaplayabilen yok. Ya da diğer alternatif DTÖ’den ihraç edilmek. Genç nesiller bilmez ama benim yaş kuşağım Enver Hoca’nın Arnavutluk’unu çok iyi hatırlayacaklardır.
Neyse, teknik meseleleri geçip, biraz daha siyasi eksenlere odaklanalım. Tabi bu arada Rusya ile Çin’in arasının limoni olduğunun da altını çizelim. Putin’in seferberlik kararının ardından Çin Dışişleri Bakanlığının Putin’i itidale davet ettiği ve Çin’in Sibirya’daki emelleri de aşikar gerçekler.
Erdoğan’ın New York’a hareketi ve sonrasında yaşananlara geçmeden birkaç söz de ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi için serf etmekte yarar var. Bu hanımefendinin önce Çin’i kışkırtmak üzere Tayvan’a yaptığı ziyaret, ardından Azerbaycan ve bizi kışkırtmak üzere Ermenistan’da döktüğü göz yaşları. Sizce ABD’nin Kafkaslara yerleşmek üzere planladığı oyunun bir parçası değil mi? Tabi bu arada Yunanistan’ın şımarıklıkları da cabası. Ne zaman Türkiye ABD’nin sözünü dinlemese, bir maşa olarak kullanıma hazır Miçotakis devrede.
Köşe yazısının tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz.