İsveçliler, “bir ülkede kaldırımlar yüksek ise, medeniyet seviyesi düşüktür” derler. Bu ifade mecazi değil. Okunduğu gibi anlaşılsın diye söylenmiş. Bir açıklaması var mı derseniz, elbette var. Eğer bir ülkede insanlar, uyarıları, tabelaları okumuyor ya da dikkate almıyor ise fiziki önlemlerin devreye girmesi zorunlu hale gelmiş demektir. Mesela yasak olduğu defalarca bildirilmiş, yazılıp çizilmiş, gösterilmiş olmasına karşın hala yaya kaldırımına araç park ediliyorsa, sürekli ceza yazmak çözüm olmaz. Çare, kaldırımları yüksek yapmak.
İsveçlinin anlatmak istediği bu sanırım diyelim ve aynaya bakalım. Ne kadar yükseltirsen yükselt kardeşim. Türk milleti engel tanımaz. Hele çıkamazsın de bakalım. Mutlaka bulur kolayını ve yapar parkını tam evinin önündeki sokak kaldırımına. Sana da yürüyecek güvenli yol aramak kalır. Allah korusun sokakta yangın çıksa, hasta olsa ne itfaiye girebilir ne de ambulans. Kim bilir neye mal olur kayıp zaman ama ders almak hikâye bizim medeniyette. Engelli yerine park yapan eğitim engelli bizde, çakar takan hamili kartçı bizde, milletvekili araç plakası çalıp istediği yere park eden de bizde ve daha neler.
Bursa’da yaşıyorsun. Asya’da yer alsa da siyaseten bir Avrupa şehri. Pek çok yerde öyle yazıyor. Ancak bir bak hele, her gün artan kasis sayısına. Acaba belediyeler ya da UKOME kasis başına para ödüyor da ondan mı? Yoksa “git şuraya kasis yap” diyen bir makam var da ondan mı? O makama sorsak büyük ihtimal “vatandaş istiyor” diyecek. Bu daha da kötü ama yine büyük ihtimal yeterli yazılı talep gösteremeyecek. Neticede medeniyetsizlik her yerde. Eminim ki çoğu araç sürücüleri ve yayalar, bu kadar çok kasisten şikayetçi ancak direksiyona geçince hırsını gaz pedalından alanların sayısı da az değil. Kasis kısmen gerekli ama işin suyu çıkmamalı. Sadece o da değil. Rögar kapakları, resmen kâbus. Ne yeri belli, ne de seviyesi. Yolun her yerinde, alçak veya yüksek olabilir. Kaç cm alçak ya da yüksek o da belli değil. Atlaya zıplaya gidersin öyle.
Okula yaklaşırken kasis, okulu geçince kasis, hastaneye, kavşağa, viraja, camiye, site girişlerine, yaya geçitlerine, AVM’lere, mezarlıklara, inşaat şantiyelerine, kamyon veya iş makinesi çıkışlarına, vesaire, vesaire, vesaireye yaklaşırken kasis, geçince kasis. Bursa’nın sokakları, tali ve ara yolları, hatta şehir içi ana yolları kasislerle doldu. Bu kadar mı medeniyetten koptuk derken bakıyoruz kitap okuma oranı yüzde 1, gazete okuma oranı yüzde 0,3, sanata katılma oranı yüzde 1, TV izleme yüzde 78, haber izleme yüzde 32. Rakamlar söylüyor her şeyi. Daha çok kasis lazım çok. Geçen çarşamba bir haber vardı Euronews’de. “Eurostat’ın Avrupa genelindeki eğitim seviyelerini içeren yeni istatistiğine göre, Türkiye, düşük eğitimli nüfusun açık ara en yüksek payına (yüzde 61,8) sahip ülke oldu” yazıyor. Nereye koşuyoruz?