29. Uluslararası Adana Altın Koza Film Festivali’ni geride bıraktık. Festivalden Hande Kara’nın izlenimlerine göz atın..
Bu yıl 12- 18 Eylül tarihleri arasında gerçekleşen 29. Uluslararası Altın Koza Film Festivali’ni geride bıraktık. Festivali bizzat yerinde Beyazperde adına takip ettim. Ulusal film yarışmasında toplamda sekiz filmin yarıştığı festival ayağı, biz sinema yazarları için her yıl en merakla takip edilen kısmıdır festivalin. Zira yeni yerli filmleri şimdiye kadar (pandemi sebebiyle kayan tarihleri saymazsak) izlediğimiz ilk festival olurdu Adana. Ancak bu yıl seçkide yer alan filmler; hem azlığı hem de yetersizliği sebebiyle eleştirildi. 50 filmin başvurduğu söylenen festivalin ön jürisi, bu yıl sadece 8 filmi yarışmaya seçmişti. Festivale seçilen filmlerin cinsiyet eşitliğini savunması amacı ile dört erkek dört kadın yönetmen imzalı olduğunun açıklanması üzerine kafalarda oluşan soru işaretleri şöyleydi; pozitif ayrımcılık mı yapıldı, herkes hak ettiği yerde mi? vb. Bir kadın olarak, sadece kadın olduğum için herhangi bir işimin alkışlanmasını, takdir görmesini asla istemem. Eminim çoğu kadın da benimle aynı fikirdedir. Her zaman söylediğimiz gibi, ayrıcalığa değil, eşitliğe ihtiyacımız var.
Gelelim ödüllere.. Ödüllere damgasını bu yıl İstanbul Film Festivali’nde de yer alarak ödüller kazanan “Ela ile Hilmi ve Ali” ile “Çilingir Sofrası” vururken, diğer yarışan 6 filmin 4’ü de çeşitli dallarda ödüllendirildi. Her yıl Adana seyircisinin oylarıyla belirlenen “Seyirci Ödülü” bu yıl Çiğdem Sezgin imzalı “Suna” isimli filme giderken; Yılmaz Güney Özel Ödülü ise jüri tarafından bu yıl herhangi bir filme verilmedi. Jürinin gerekçeli kararından anladığımız kadarıyla, ödülün verilmeme sebebi yarışma filmlerinin hiçbirinin yeterince politik bulunmaması. Kimbilir, belki de bu karar ön jüriye bir serzenişti. Ayrıca bu yıl festivale, geçtiğimiz yıl En İyi Film Ödülü’nün bir belgesele (Yaramaz Çocuklar) gitmesinin eleştirilmesi üzerine, En İyi Belgesel ödülü de eklenmişti ki; şimdiye kadar olmaması zaten kabul edilebilir değildi.
Festivale halkın katılımı görebildiğim kadarıyla her yıl olduğu gibi, bu yıl da yoğundu. Ancak bu yorumum sadece sinemada yapılan gösterimlerle sınırlı, zira şehre hayli uzak bir otelde konakladığımız için, şehirde gerçekleşen etkinliklere halkın ne kadar ilgi gösterdiğini gözlemleyemedim.
Adana’yı ve Adana’nın sanata, sinemaya olan tutkusunu her zaman sevmişimdir, umarım önümüzdeki yıllarda çok daha iyi ve çeşitli filmler çekilir, seçilir ve biz de seçkinin tadını sonuna kadar çıkarırız.
Hande Kara