Avrupa Birliği (AB) içişleri bakanları, 8 Haziran 2023’te Lüksemburg’da Ortak Avrupa İltica Sistemi’nde (CEAS) reform yapılmasına karar verdi. Reform, AB’nin sınır ülkelerine gelen göçmen ve sığınmacıların iltica başvurularının hızlı bir şekilde değerlendirilmesini ve kabul edilmeyenlerin geri gönderilmesini öngörüyor. Reformun amacı, AB içindeki göçmen dağılımını dengeli hale getirmek ve göçmen akınını azaltmak.
Reformun en çok etkileyeceği ülkelerden biri de Türkiye. Zira reform, iltica başvuru kabul oranı yüzde 20’nin altında olan ülkelerin vatandaşlarını ‘güvenli’ olarak tanımlıyor ve bu ülkelerden gelen başvuruları reddetme hakkını AB’ye veriyor. Bu kapsamda Türkiye, Hindistan, Tunus, Sırbistan ve Arnavutluk gibi ülkelerin vatandaşları AB’ye iltica etmekte zorlanacak.
Reforma göre AB’nin sınır ülkelerine kara veya deniz yoluyla gelen göçmen ve sığınmacılar için özel merkezler kurulacak. Bu merkezlerde iltica başvuruları alınacak ve en fazla 12 hafta içinde sonuçlandırılacak. Başvuruları reddedilenler geldikleri ülkeye veya ‘güvenli’ ilan edilen bir üçüncü ülkeye geri gönderilecek. Böylece Yunanistan, İtalya, İspanya gibi Akdeniz ülkelerinden diğer AB ülkelerine geçişler engellenecek.
Reformun insan hakları ve hukukun üstünlüğüne aykırı olduğunu savunan bazı sivil toplum kuruluşları ve siyasi partiler ise reforma tepki gösterdi. Reformun Türkiye ile AB arasındaki mülteci anlaşmasını da tehlikeye attığını belirten eleştirmenler, Türkiye’nin AB’ye sığınmacı kabul etmeyi reddetmesi durumunda yeni bir krizin yaşanabileceğini ifade etti.
Almanya’nın Deutschlandradio’ya bağlı haber odaklı radyo kanalı Deutschlandfunk, reformun ana hatlarını şöyle analiz etti:
* CEAS reformu, ilk kez AB’nin dış sınırlarında sığınma prosedürlerinin yürütülmesini mümkün kılıyor. Sınır yakınında sığınma merkezleri kurulacak ve burada sığınma talebinde bulunanların kimlikleri kontrol edilecek. Bu taramayla kabul edilme şansı çok düşük göçmenlerin AB’den içeri adım bile atmamasını sağlamak amaçlanıyor.
* Başlangıçta, bu dış sınır prosedürü yalnızca AB’de iltica başvuru kabul oranı yüzde 20’nin altında olan ülkelerden gelen kişiler için kullanılacak. Yani Türkiye, Hindistan, Tunus, Sırbistan, Arnavutluk gibi ülkelerden gelenler için geçerli olacak. Bu ülkelerden gelenlerin iltica başvuruları sınır yakınında kurulacak sığınma merkezlerinde incelenecek.
* Türkiye’nin dahil olduğu kategorideki ülkelerden gelenler, sınır sığınma merkezlerinin hapishaneye benzer koşullarında 12 haftaya varan süre boyunca tutulabilecek. Sığınma başvurusunun kabul edilmesi ihtimali olmadığı tespit edilen herkes derhal geri gönderilecek.
* Suriye, Afganistan veya Sudan gibi çatışmaların sürdüğü ülkelerden Avrupa’ya geçmeye çalışanların çoğuna, bir AB ülkesinde normal prosedür hakkı tanınmaya devam edilecek.
* Gelgelelim AB’nin dış sınırlarındaki iltica prosedürleri için üçüncü ülke yönetmeliği uygulanacak. Bu, ‘güvenli’ diye tanımlanan üçüncü bir ülke aracılığıyla AB sınırına seyahat eden herhangi birinin, siyasi zulüm nedeniyle sığınma hakkını ileri sürmesinin pek olası olmadığı anlamına geliyor.
* Aynı zamanda ‘güvenli’ diye tanımlanan üçüncü ülkeler için kriterler değiştirilecek ve önemli ölçüde genişletilecek. Böylece ‘güvenli’ olarak sınıflandırılan ülkelerin sayısı büyük oranda artacak. Dolayısıyla ülkelerinden kaçan insanların ‘güvenli’ addedilen üçüncü ülkelerden geçmesi ihtimali de artırılacak.
* ‘Güvenli’ üçüncü ülkelerin yeniden tanımlanması, örneğin, 1951 tarihli Cenevre Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşme’yi imzalamak zorunda olmamalarını da içeriyor. Bununla birlikte sahadaki durum yalnızca özünde Cenevre Mülteci Sözleşmesi (CMS) standartlarına uygun olmalı. Yanısıra bir ülkenin bazı bölümleri güvenli değilse, ilgili bölge dışında, ülke yine de güvenli bir üçüncü ülke olarak kabul edilebilecek.
* İtalya, Yunanistan ve Avusturya, reddedilen göçmenleri ‘güvenli’ üçüncü ülkelere sınır dışı edebilme taleplerini kabul ettirdi. Bunlara Tunus ve Arnavutluk gibi ülkeler dahil. Bu kapsamda AB üyesi olmayan ülkelerle geniş kapsamlı işbirliği projeleri planlanıyor.
* ‘Güvenli’ üçüncü ülkelere sınırdışı etmede gönderilecek kişinin bu ülkeyle bir bağının olması şartı aranacak. Ama bunun nasıl değerlendirileceği ilgili iltica prosedüründen sorumlu olan AB üye devletlerinin takdirine bırakılacak. Bu hüküm, örneğin, Tunus’taki hükümet kabul ederse, İtalya’nın Akdeniz üzerinden gelen göçmenleri Tunus’a geri göndermesine izin verecek. (İtalya, Tunus’a IMF borçlarını ödemede yardımcı olmayı teklif etmişti.)
* Gelecekte, AB ülkeleri bir ‘dayanışma mekanizmasının’ parçası olarak gönüllü, ama bağlayıcı şekilde kabul yapacak. (Suriye, Afganistan ve Sudan’daki) Çatışmalardan kaçan ve korunma arayan belirli sayıda kişi, kota bazında belirlenecek. Hiç veya az sayıda mülteciyi kabul eden devletler ya ayni yardım – prosedüre yardım gibi – sağlayacak ya da para ödeyecek. Lüksemburg’da mülteci başına 20 bin euro ödenmesi üzerinde uzlaşıldı.
* Ancak bu uygulamaya itiraz eden ve para vermeye niyetli olmayan Macaristan ve Polonya, konuyu 29-30 Haziran’daki AB zirvesine getirmeye hazırlanıyor.
* Bir fonda toplanacak bu para, sığınmacıların tutulduğu ülkelere harcamalar için verilecek. Bu yardımlardan en fazla yararlanması beklenen ülke İtalya.
* 2015 Suriyeli sığınmacı akınında zorunlu dağıtım kotası işi yürümediğinden, sığınmacıların dağıtımı için zorunlu bir mekanizma sadece bir kriz durumunda devreye girecek.
* İltica başvuruları kabul edilmeyenlerin rahat bir şekilde takip edilmesi için bilgileri kaydedilecek. Başka bir AB ülkesinde iltica başvurusunda bulunduklarında bu durum hemen görülebilecek.
* Almanya hükümeti, refakatsiz çocuklar ve çocuklu kadınların AB ülkeleri arasında paylaştırılması önerisinin diğer üye ülkeler tarafından reddedilmesine rağmen, anlaşmayı ‘tarihi başarı’ ilan etti.
2024 Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesi varılan anlaşma, Avrupa Parlamentosu’ndaki oylamada kabul edilirse yürürlüğe girecek.