Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Mısır ziyareti dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını cevapladı.
Mısır’ın ev sahipliğinde düzenlenen D-8 Zirvesi’ne iştirak ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “D-8, ülkemizin öncülüğünde bildiğiniz gibi rahmetli Necmettin Erbakan hocamızın kuruluşunu yaptığı bir oluşumdur. Bangladeş, Endonezya, İran, Malezya, Mısır, Nijerya ve Pakistan’ın katılımıyla 1997 yılında kuruldu. Teşkilatın sekreteryasına İstanbul’da ev sahipliği yapıyoruz. 3 kıtada temsil edilen ve 1 milyarı aşan nüfusuyla D-8, çeyrek asırlık süreçte yoluna güçlenerek devam ediyor. Bugün gelinen noktada D-8 teşkilatı, üyeleri arasındaki ticaretin artışına katkı sağlayan bir yapıya dönüşmüştür. Kuruluş felsefesinde esas alınan barış, diyalog, iş birliği ve adalet kavramlarının ne kadar önemli olduğunu özellikle bölgemizde yaşanan son gelişmeler bize gösteriyor. Küresel ve bölgesel çapta siyasi, ekonomik ve insani büyük sınamalarla yüzleştiğimiz bu dönemde D-8 kapsamındaki iş birliğimizi derinleştirmemiz büyük önem arz ediyor” dedi.
“Gençlere Yatırım ve KOBİ’lere Destek” temasıyla düzenlenen zirvede pek çok meseleyi ele aldıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Teşkilatımızın en önemli girişimlerinden Tercihli Ticaret Anlaşması’na özellikle tüm D-8 üyelerinin taraf olmasına dair hedefimize Mısır’ın da anlaşmaya katılımıyla ulaşmış olduk. D-8’i yeni üye ve ortaklara açmak suretiyle etki alanımızı daha da genişletmeyi arzu ediyoruz. Bu çerçevede can Azerbaycan’ın üyeliğini kabul ettik. Zirve hitamında kabul edilen Kahire Bildirisi’yle iktisadi ve ticari iş birliğimizi ilerletme kararlılığımızı ilan ettik. Önümüzdeki dönemde yönetimi Endonezya alacak. Endonezya’nın döneminde belki bir veya iki, belki üç ülkeyi daha D-8 üyeleri arasına dahil etme durumu söz konusu olabilir. Böylece D-8’i çok daha güçlü bir hale inşallah getirebiliriz. Zirvede ayrıca Filistin ve Lübnan’daki duruma ilişkin ortak bildiriyi kabul ettik. Ortak bildirimizde İsrail’deki Netanyahu hükümetinin Filistin halkına yönelik saldırganlığını ve uluslararası hukuk ihlallerini açık biçimde kınadık. Lübnan’da ise İsrail’in saldırıları binlerce masumun hayatını kaybetmesine, altyapının büyük ölçüde tahrip olmasına ve 1 milyondan fazla insanın yerlerinden edilmesine sebep oldu” diye konuştu.
Lübnan’da zorlukla tesis edilebilen ateşkes anlaşmasını memnuniyetle karşılamakla beraber ihlalleri de endişeyle takip ettiklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Orta Doğu’da huzurun ancak Gazze’de kalıcı ateşkesin sağlanmasıyla mümkün olabileceğine inanıyoruz” açıklamasını yaptı.
Zirvede Suriye’deki gelişmelerin asli gündemi oluşturduğunu söyleyen Erdoğan, ”Suriye’de 13 yıllık çatışmaların ve 61 yıllık Baas zulmünün sona ermesiyle birlikte yeni bir dönem başladı. Suriye halkının liderliğinde ilerleyen bu yeni süreç, ülkenin birlik ve toprak bütünlüğünün tekrar tesisi suretiyle istikrarın sağlanması bakımından çok ama çok önemliydi. Suriye halkının herhangi bir yol kazasına mahal vermeden geçiş sürecini suhuletle yönetmesine destek oluyoruz” dedi.
Farklı etnik ve dini grupların yan yana sulh içinde yaşadığı ve komşuları için güven kaynağı olan bir Suriye’nin inşasının en samimi arzuları olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bunun için Suriye’nin bekasını tehdit eden DEAŞ, PKK ve türevlerinin kökünün kazınması gerekiyor. Ülkemizin güvenliğine de kasteden bu terör örgütlerinin başlarını kaldıramaması için sahada önleyici tedbir alıyoruz. Zirvemizde bu konudaki kararlılığımızı tekrar teyit ettik. Ümit ediyorum ki; önümüzdeki süreçte sahada yaşanacak gelişmeler, sıla hasreti çeken Suriyeli kardeşlerimizin gönüllü şekilde vatanlarına dönmelerine imkan tanıyacaktır. Bu çerçevede yeniden imar ile mevcut kurumların ıslahı suretiyle Suriye’nin toparlanması için uluslararası desteğe ihtiyaç bulunduğuna işaret ettik. Ayrıca zirve esnasında Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Abdülfettah el Sisi, İran Cumhurbaşkanı Sayın Mesud Pezeşkiyan, Pakistan Başbakanı Sayın Şahbaz Şerif’in yanı sıra katılımcı diğer devlet ve hükümet başkanlarıyla görüşmelerimiz oldu. Bu görüşmelerde de ticari ve ekonomik ilişkilerimizle birlikte Gazze ve Suriye’deki durumu değerlendirdik. Bu düşüncelerle sözlerime son verirken, zirvemizde aldığımız kararların ülkemiz, bölgemiz ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum” dedi.
“Esad’in şu anda Rusya’da olması, olayın ne kadar manidar geliştiğinin bir ispatı”
PKK/YPG’nin umutlarının boşa çıktığını, Esad’in beklentilerinin farklı olduğunu ama bunların tecelli etmediğini aktaran Erdoğan, “Yeni bir tablo ortaya çıktı. Esad’in şu anda Rusya’da olması, olayın ne kadar manidar geliştiğinin bir ispatı. Bundan sonraki süreçte Suriye’deki kardeşlerimiz, gelecekleri ile ilgili kararları kendileri verecek. Bizler de onlara devlet yapılanmasının nasıl olması gerektiği hususunda yardımcı olmaya çalışacağız. Bizim tecrübelerimiz oraya nasıl aktarılabilir, yeni bir toplumsal sözleşme çerçevesinde bir devlet nasıl ayağa kaldırılabilir, bu konularda Suriye yönetimine yardım edeceğiz. Bir devleti ayağa kaldırırken en önemli adımlardan bir tanesi anayasanın inşasıdır. Bu konuda biz, başta Sayın Colani olmak üzere yeni Suriye yönetiminde yer alan isimlerle iletişimi başlatmış durumdayız. Bildiğiniz gibi Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanımızı gönderdik. Dışişleri Bakanımız konunun bütün muhataplarıyla başından itibaren zaten diyalog halinde” diye konuştu.
“Sınırlarımızın güneyinden herhangi bir tehdidin bundan sonra gelmemesi için bunu yapacağız”
“Biz Suriye’de mevcut terör örgütlerinin etkisiz hale getirilme zamanının geldiğini de göstereceğiz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bize sınırlarımızın güneyinden herhangi bir tehdidin bundan sonra gelmemesi için bunu yapacağız. Çünkü böyle bir riski kabullenmemiz mümkün değil. Terör örgütünün tek amacı hizmet ettikleri odaklara yaranmak olduğu için, yalnız kalmaya mahkumlar. Bu dün de böyleydi, bugün de böyle Ancak yarınları olmayacak. Terör örgütü için yolun sonu görünüyor. Yıllarca bölgemizdeki halklara kan kusturdular. Başta Kürt kardeşlerimiz olmak üzere, Türklere, Araplara, Ezidilere ve nicelerine hayatı zehrettiler. Bölgenin geleceğinde teröristlere yer yok. Özellikle PKK terör örgütü ve uzantılarının raf ömrü tükenmiştir. Suriye’de sağlanacak güven ortamı, terör örgütlerinin militan teminini de engelleyecektir” dedi.
Bundan sonra bölgede barış ve huzurun tesisi için yolların açık olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Ülkemizdeki bazı siyasi partiler, Suriye ile ilişkiler noktasında yakın bir zamana kadar farklı açıklamalar yapıyorlardı. Şu anda onlar herhalde aynı şeyleri söyleme durumunda değiller. Onların da bütün umutları suya düştü. Suriye, bu yeni oluşumla hakikaten istikrarlı bir yapı kurduğu takdirde İslam dünyasında bana göre çok güçlü bir yer alacaktır. Bugün 30 milyonun üzerinde bir nüfusa sahip bir Suriye göz ardı edilemez” açıklamasını yaptı.
“Yeni dönemde Suriye, inşallah çok daha farklı bir şekilde ayağa kalkacaktır”
Amerika Birleşik Devletleri ile Donald Trump’ın görevi devralmasıyla birlikte yapılacak görüşmelerin çok önemli olduğunun altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Ruslar, Suriye’deki büyükelçilik ve başkonsolosluklarını kapatmayı düşünmediklerini söylüyorlar. Bu da Suriye için bana göre bir zenginliktir. Diplomatik misyonların devamında fayda var. Beni en çok sevindiren şeylerden bir tanesi de gerek İslam dünyası gerekse Batı’dan birçok ülkenin artık Sayın Colani ile irtibatlarını geliştiriyor olmasıdır. Bunlar da bir yerde yeni yönetime güvenin işaretidir. Yeni dönemde Suriye inşallah çok daha farklı bir şekilde ayağa kalkacaktır” dedi.
“Batılı ülkelerden İsrail işgaline karşı cılız da olsa ses yükselmeye başladı”
İsrail’in uluslararası hukuku çiğnemeyi adet haline getirdiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gazze’de uluslararası hukuku ayaklar altına aldılar, dünya sessiz kaldı. Lübnan’da egemen bir devletin toprağını işgal edip kan döktüler, dünya yine sessiz kaldı. İsrail’in pervasızlıklarına bugün Suriye maruz kalıyor. İsrail’in Golan Tepeleri’ni işgaline yönelik BM Güvenlik Konseyi’nin 1967’deki 242 numaralı kararı mevcut. Bu kararla İsrail’in Golan Tepeleri’ni işgal etmesi kınanmakla birlikte bölgeden çekilmesi talep ediliyor. Bu kararın yeniden hatırlatılması ve uygulanması için uluslararası toplumun harekete geçmesi önemli. Batılı ülkelerden İsrail işgaline karşı cılız da olsa ses yükselmeye başladı. Halbuki İsrail, sivillerin üzerine ilk bombayı attığında dünya ayağa kalksaydı, İsrail bugün bu işgal adımını atacak cesareti bulamazdı. Biz o gün sessiz kalmadığımız gibi, bugün de Suriye’nin topraklarını işgale kalkışan İsrail’e karşı sessiz kalmadık, kalmayız. İsrail, uluslararası hukukun kendilerini de bağladığını er ya da geç öğrenecek. Biz her zeminde İsrail’i köşeye sıkıştırmaya, hukuka uygun hareket etmeye zorlamaya devam edeceğiz. Ancak Suriye’deki durumdan kendisine fayda sağlamasının da önüne geçmek için uluslararası tüm mekanizmalar etkin bir şekilde kullanılmalı.” değerlendirmesinde bulundu.
İsrail’in durdurulması için ABD başta olmak üzere Batılı ülkelere büyük görevler düştüğünü, İsrail’in Suriye’nin topraklarını işgalinin kabul edilemeyeceğinin en gür şekilde ifade edilmesi gerektiğine vurgu yapan Erdoğan, şunları söyledi:
“Yarın çok geç olmadan bölgemizdeki huzuru ve istikrarı sürekli tehdit eden İsrail saldırganlığına ‘dur’ denilmelidir. Yoksa İsrail bumerangı yarın onları her şartta destekleyenleri de hedef alır. Dün yaptığımız uyarılara kulak tıkayanlar, doğruları söylediğimizi bugün gördüler. Yarın pişman olmamak için bugün yaptığımız uyarıları dikkate alıp gerekli adımları atmalarını tavsiye ediyorum.”
“Bize güvenen, bizimle yol yürüyen kimseyi de yarı yolda bırakmaz, arkasından kuyu kazmayız”
Lübnan Başbakanı Necip Mikati’nin “Lübnan bir kriz yaşadı ancak şunu öğrendik; önce Allah’a, daha sonra da Türkiye’ye güvenmemiz gerektiğini öğrendik” sözlerini değerlediren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Sayın Mikati ile D-8 Zirvesi’nde beraberdik. Kendisine ‘Önce Allah’a, sonra Türkiye’ye güveniyoruz’ ifadeleri halkımızın arasında çok ciddi olumlu bir tepki meydana getirdi’ dedim. Sayın Mikati’nin Türkiye’ye güven duyduğunu dile getirmesi de çabalarımızın takdir edildiğinin göstergesidir. Biz, dostlarımız ve kardeşlerimiz için güvenli liman olduğumuzu tarih boyunca defalarca kanıtladık. Biz, yaptığımız uyarılarda da, aldığımız tedbirlerde de, gizli ajandalarda kayıtlı gündemlerle hareket etmeyiz. Mertçe konuşur, mertçe davranırız. Bize güvenen, bizimle yol yürüyen kimseyi de yarı yolda bırakmaz, arkasından kuyu kazmayız. Anadolu irfanında bu anlayış ‘Yaratılanı severiz yaratandan ötürü’ şeklinde özetlenir. Bizim yürüdüğümüz yol da, hedeflerimiz de bu istikamet üzerinedir. Ayrımcılık, tefrika bizim kitabımızda yer bulmaz. Hazreti Ali ‘Gönülleriniz bir olmadıktan sonra sayıca çok olmanın bir anlamı yoktur’ der. Bizim amacımız o gönül birlikteliğini sağlamaktır. Hele hele tarihi, kültürel bağlarımızın bulunduğu ülkeler ve milletlerle bu birlikteliği oluşturmak için yoğun çaba sarf ederiz. Temenni ediyorum ki Türkiye-Lübnan ilişkilerini güçlendirerek, Lübnan’ı kısa zamanda bu bölgede ayağa kaldırırız. Ama önce bu İsrail saldırganlığı meselesini çözmemiz gerekiyor. İsrail bütün bu zulmün, attığı bombaların bedelini ödemesi lazım“ dedi.
“Bu yaklaşım yakın geçmişte Suriye’yi bölünmenin eşiğine getirdi”
Gerçekleştirdiği görüşmelerde Türkiye’nin Suriye konusundaki tutumuna yönelik olumsuz bir yaklaşım görmediğini aktaran Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bölgesel ve küresel her kriz ve gelişme diplomasi trafiğimizi artırıyor. Görüşmelerimiz, Suriye’nin geleceği, barış süreçleri ve uluslararası iş birliği açısından önemli bir dönüm noktası olabilir. Suriye diplomasimiz kapsamında görüştüğümüz liderlere Türkiye’nin Suriye’nin egemenliği, toprak bütünlüğü için gayret gösterdiğini anlattım. Suriye’nin toprak bütünlüğünü korumanın yolu öncelikle terör örgütleri ile mücadeleden geçiyor. DEAŞ bahanesi ile PKK ve uzantılarına sahip çıkma anlayışında olanlar var. Bu yaklaşım yakın geçmişte Suriye’yi bölünmenin eşiğine getirdi. Biz en başından beri PKK ve uzantılarıyla da, DEAŞ unsurlarıyla da mücadele ettik, ediyoruz” ifadelerini kullandı.
Batılı ülkelerin caddelerinde, meydanlarında nasıl DEAŞ gösteri yapamıyorsa PKK ve uzantılarının da yapamaması gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Sadece caddeler, meydanlar değil, sosyal alanlardan kültürel mecralara kadar her yerde terör yapılanmaları ile mücadele şart. Bizim Suriye ile 900 kilometreyi aşkın bir sınırımız var. Bütün bu sınır hattında Esad’a karşı duvarlardan tutun gidiş-gelişlere kadar ciddi manada engelleme adımları attık. Şu an itibariyle yeni yönetimin oluşmasıyla inşallah Suriye-Türkiye ilişkilerini biz çok daha farklı bir yere taşıyacağız. Dikkatinizi çeken bir şey herhalde vardır. Halep’teki çarşılar, Halep’teki alışveriş yerleri bir anda hareketlendi. Savaştan önce Esad zamanında oraya yaptığım ziyarette, oradaki kapalı çarşının aynen bizim kapalı çarşılar gibi hareketli bir yer olduğunu görmüştüm. Yani orada tarih var, ticaret var. Şu anda da hareket var. İnşallah bu hareket oraya bereketi getirecektir diye düşünüyorum“ şeklinde konuştu.
“Türkiye’nin gücünün ve etkinliğinin bizdeki muhalefet dışında herkes farkında”
Amerika’nın seçilmiş Başkanı Donald Trump’ın kendisiyle ilgili övgü dolu açıklamalarının hatırlatılması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları söyledi:
“Sayın Trump’ın sözleri kendisinin ve önümüzdeki aylarda oluşturacağı yönetiminin Türkiye’ye bakışını özetliyor. Türkiye’nin gücünün ve etkinliğinin bizdeki muhalefet dışında herkes farkında. Aslında onlar da bazı şeylerin farkındalar ancak gerçekleri konuşmaya dilleri alışkın olmadığı için çarpıtıyorlar. Türkiye’nin diplomaside artan gücünü uluslararası düşünce kuruluşlarından medyaya varıncaya kadar herkes yazıp çiziyor. Biz de gücümüzün ve etkinliğimizin farkındayız. Bu gücün kaynağı olan milletimize yaraşır biçimde hizmet etmenin derdindeyiz. Geçenlerde de söylediğim gibi Türkiye, Türkiye’den büyüktür. Bizim topraklarımızı korumak, ülkemizi kalkındırmak, köklerimize tutunarak ileriye adımlar atmak gibi bir gayemiz var. Bunun yanında dostlarımızın, kardeşlerimizin yanında durma sorumluluğunu omuzlarımızda hissediyoruz. Şam’da büyükelçiliğimizi yeniden faaliyete geçirdik, orada adımızı gören Suriyeli kardeşlerimizin hissiyatlarına bir bakın.”
“Türkiye’nin gönül sınırları fiziki sınırlarının çok ötesindedir”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Türk beklenendir sözü öylesine kurulmuş bir cümle değildir. Türkiye’nin gönül sınırları fiziki sınırlarının çok ötesindedir. Gittiğimiz her ülkede, ayak bastığımız her coğrafyada bunu gördük. Sayın Trump da aslında bir durum tespiti yaparak ülkemizin gücü ve etkinliğinin altını çiziyor. Doğru söze ne denir? Tespitler yerinde. Aramızda herhangi bir sıkıntı gerçekten yok. Şu an itibarıyla kendisi seçildiği andan itibaren görüşmelerimizi yaptık. Sayın Trump pragmatik bir siyasetçi. Kendi ülkesine ve müttefiklerine maliyet üreten politikaları değiştirme vizyonuna sahip. Devir tesliminden sonra yine herhalde biz de ilk tebriğimizi yapar, gündemimizde bulunan konuları samimiyetle ele almaya başlarız“ açıklamasını yaptı.
“Sednaya Hapishanesi bizim yıllardır söylediklerimizi doğruladı”
Esad rejiminin işkence üssü olarak bilinen Sednaya’da kayıp Türk vatandaşları olup olmadığının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Yok, öyle bir bilgi getirmediler bize. Bu 6 kat yerin dibindeki cezaevinin nasıl olduğunu ve burada insanların ne hallere sokulduğunu gördünüz. Biz Türkiye olarak bu işi seyretmedik, tribünde kalmadık. AFAD’ımızı tüm teçhizatıyla, ekipmanlarıyla birlikte Suriye’ye gönderdik. Orada o çalışmaları yapmaları, o çalışmalarla ilgili raporların oluşturulması, hem bölgeye hem İslam dünyasına güzel bir mesaj vermiştir. AFAD’ımız orada görevini yaptı ve döndü. Oradaki acı tabloları, o tünelleri gördünüz. Tünellerin uzunlukları, oraların içler acısı hali, hepsi birer felaket. Dünya Suriye’nin bu halini görüp, gereken notu gerekli yerlere vermiştir diye düşünüyorum. Bizler de özellikle AFAD’ımızla orada başarılı bir operasyon yaptık, neticesini aldık. Bütün bunlar tarihe çok önemli bir kayıt olarak düşülecektir diye düşünüyorum. Sednaya Hapishanesi bizim yıllardır söylediklerimizi doğruladı. Oradaki zulümler, işkenceler, yargısız infazlar, Baas Rejimi gerçeğinin en acı fotoğraflarından biridir. Her zulüm gören coğrafyada olduğu gibi Suriye’de de toplu mezarlara rastlanıyor. Anlaşılan Suriye’de henüz zulüm ve işkence fotoğrafının tamamını görebilmiş değiliz. Bunun için biraz daha zamana ihtiyaç olacak” şeklinde konuştu.
Kendi halkına böylesi zulmeden Esad yönetiminin bunların hesabını uluslararası hukuk zemininde vermesi için ellerinden geleni yapacaklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuştu:
“Umarım Sednaya fotoğrafı ‘Türkiye’nin Suriye’de ne işi var?’ diyenleri, ‘Suriyelilere kapılarımızı neden açtık?’ diye yabancı düşmanlığını körükleyenleri, ‘Esad af ilan etti. Suriyelileri ülkelerine gönderin’ diyerek bizlere akıl verenleri bir nebze olsun utandırmıştır. Hala aynı cümleleri kuranların insani değerlerini Esad’ın ölüm preslerinde ezdiğini, vicdanlarını yerin yedi kat altındaki zifiri karanlık hücrelere kapattıklarını düşünmemek elde değil. Suriye’de kayıpların acıları dinmeyecek, ancak Suriye düştüğü yerden kalkacak. Bu zulümler unutulmayacak. Unutulan zulmün tekrarlanacağını biliyoruz. Kardeş Suriye halkı, bugün kanayan bu yaralarını sarıp, yeniden hür ve müreffeh bir gelecek inşa etmek için bir ve bütün olacak. Yanlarında ise hep kardeşleri Türkiye’yi bulacaklar.”
“Biz ülkemize sığınan bu insanları kovmuyoruz”
Türkiye’nin son dönemde gerçekleştirdiği diplomasi başarıları sorulan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Bölgedeki bütün bu gelişmelerde adımımızı inanarak attık. ‘Biz Ensar’ız, onlar Muhacir’ derken bizim değişmez kaynaklarımıza, kutsal değerlerimize dayanarak bunları söyledim. Ama muhalefet böyle bakmıyordu. Ensar kavramı ne anlama gelir, Muhacir ne anlama gelir bunları anlamak gibi bir dertleri yoktu. Peki ne oldu şimdi? CHP kendi içinde bölük pörçük, paramparça. Öbür tarafta Dem, onu zaten söylemeye gerek yok. Biz bu süreçte terörle mücadeleyi de çok kararlı bir şekilde yaptık. Elhamdülillah neticeyi de aldık ve alıyoruz. Sınır boylarında bu kadar duvar örüyoruz. Bu duvarları kendi ülkemizi terör tehdidinden koruyalım diye inşa ettik, ediyoruz. Bunun yanında yeni bir adım daha atacağız. Irak’la, Suriye’yle ticari ilişkilerimizi yoğunlaştıracağız. Bu, gerek Suriye için gerek Türkiye için yeni bir hareketlenmeyi her bakımdan getirecek. Bununla birlikte de bölgeye farklı bir hava gelecek. Gaziantep şu anda hareketlendi. Kilis aynı şekilde hareketleniyor ve daha da hareketlenecek. Biz ülkemize sığınan bu insanları kovmuyoruz. Biz bu insanlara “Evine gidersen git ama gönüllülük esasına göre git. Siz bizim başımızın üstündesiniz. ‘Ben evime gideceğim’ diyorsanız evinize gidebilirsiniz diyoruz. Şu anda zaten Suriyeli çocukların okulları devam ediyor. Okullarını bu sene burada bitirecekler. Ondan sonra Suriye’de, Dara’da, Deyrizor’da, Suriye’nin diğer bölgelerinde evleri varsa oraya rahatlıkla gidebilirler“ dedi.
Suriye ile savunmadan eğitime, enerjiye kadar birçok alanda iş birliği yapacaklarını belirten Erdoğan, ”Suriye’nin şu anda enerjide ciddi sıkıntıları var. Ama biz onların enerjideki bütün sorunlarını da inşallah süratle gidereceğiz. Bu konuda da Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığımız oraya her türlü imkanı inşallah sağlayacak. Etiyopya-Somali konusu da önemli. Etiyopya ile Somali arasındaki o barışın adımlarını hakikaten farklı ve kararlı bir şekilde attık. Gerek Etiyopya Başbakanı gerek Somali Cumhurbaşkanı sağ olsunlar bizim bu arabuluculuğumuza olumlu yaklaştılar. Yaptığımız basın toplantısında da bunu ortaya koydular. Zor da olsa anlaşma bir yıllık sürecin ardından sağlanmış oldu. Etiyopya’nın burada bir önemli sıkıntısı var. Etiyopya, topraklarından denize ulaşamıyor. Bunun için Somali’nin egemenliği ve toprak bütünlüğü temelinde bir adım atıldı, Etiyopya’ya denize erişim imkanı tanındı. Etiyopya çok büyük bir ülke. Böyle büyüklükte bir ülkenin böyle bir imkanı yakalaması gerekir. Biz Somalili kardeşlerimize, özellikle Cumhurbaşkanı Hasan Şeyh’e bunu da söyledik. ‘Artık burada Etiyopya’ya destek vereceksiniz. Bir adım atalım ve bu buluşmamızın en önemli neticesi de bu olsun, Etiyopya denize açılsın’ dedik. 7 saat sadece üçümüz değil, heyetler de aralarında görüştü. Bazen görüşmeler çıkmaza da girdi. Böylesi anlarda devreye girdik, meseleyi çözdük. AGİT konusuna gelirsek; Türkiye’nin etkinliğini ve sorun çözme kapasitesini bilen AGİT üyesi ülkeler oy birliği ile Sayın Feridun Sinirlioğlu’nu genel sekreterlik gibi önemli bir göreve layık gördü. Türkiye hem bölgesinde hem de küresel sorunlara yaklaşım tarzı ile öne çıkıyor. AGİT tüm bu özelliklerimiz nedeniyle ülkemize duyduğu güveni ortaya koymuştur” değerlendirmesini yaptı.
“Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmesiyle Suriye yeniden zenginleşecek, üretime odaklanacak ve kalkınacaktır”
Yeni dönemde Türkiye’nin Suriye politikası ile ilgili konuşan Erdoğan, ”Yıllardır Esad zulmüne maruz kalan Suriye halkı birliğini ve kardeşliğini yeniden tesis etmeye çok yaklaştı. Önümüzdeki süreçte hiçbir gücün terör örgütleriyle iş tutmaya devam edeceğini düşünmüyoruz. Ülkenin diğer bölgelerinde bulunan DEAŞ, PKK-YPG gibi terör örgütlerinin başı en kısa sürede ezilecektir. Terörden arındırılmış ve halkı tarafından yönetilen bir Suriye’nin inşası için dün olduğu gibi bugün de elimizden geleni yapacağız. Bölge terör örgütlerinden temizlendikten sonra da Suriye’yi ayağa kaldıracak adımlar hızlanacaktır. Suriye’nin kaynaklarının Suriye halkının huzur ve refahı için kullanılması konusu da mühim. Bugüne kadar Suriye’nin kaynakları terör örgütleri başta olmak üzere bölgede faaliyet gösteren gruplara aktı. Bu musluklar Suriye devrimi ile kapatıldı. Şimdi ülke bütün enerjisini ayağa kalkmak için kullanacak. Türkiye Suriye’nin yeniden imarı ve kurumlarının ihyası için destek olmayı sürdürecektir. Uluslararası toplumun da buna katkı sunması için çalışıyoruz. Suriyeli mültecilerin ülkelerine dönmesiyle Suriye yeniden zenginleşecek, üretime odaklanacak ve kalkınacaktır” dedi.
Suriye’de çatışmalar ve yıllarca süren savaşın şehirlerin ve devletin altyapısını çökerttiğini, yaraları sarmak için kentlerin yeniden imarının önemli olduğunu kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Suriyeli mültecilerin ülkelerine gönüllü dönüşü ve sürdürülebilir bir yaşam kurmaları için barınma meselesini halletmek gerekiyor. Yeni evler, iş alanları, üretim ve enerji tesisleri, tarım ve hayvancılığa yönelik tesisler hızla oluşturulmalı. Suriye ekonomisi de çökmüş durumda” ifadelerini kullandı.
Suriye’ye yönelik Esad rejimi nedeniyle konulan ambargo ve kısıtlamaların kaldırılmasının ülkenin yeniden toparlanması için fayda sağlayacağını ve Suriye’nin yeniden uluslararası topluma entegre edilmesinin bir başka konu olduğunu söyleyen Erdoğan, ”Suriye’nin geleceğini temellendirecek, kapsayıcı bir anayasa yapmak ve siyasi sistem inşa etmek de bu adımlar kadar gerekli. Suriye’nin geleceğine Suriye halkının karar vereceği gerçeğini kimsenin aklından çıkartmaması gerekir. İnsani yardımlar konusunda yeterlilik söz konusu değil. Suriye’ye şu anda o beklenen insani yardımın geldiği de yok. Biz Türkiye olarak bugüne kadar Suriye’ye yeni dönem için insani yardım bazında birçok katkılar yaptık. Şimdi de bu devrimden sonra bu insani yardımlarımız devam ediyor, devam edecek. Bu yeni yönetimin özellikle ihtiyacı olan birçok unsur bulunuyor. Bu unsurlar konusunda da onları yalnız bırakmayacağız. Özellikle DEAŞ, PKK/YPG bunlarla mücadelede onların hiç yalnız kalmaması lazım. Gereken neyse bunları yapacağız. Yakında Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan da inşallah oraya gidecek. Yeni yapılanmayı birlikte yapacaklar“ ifadelerini kullandı.