Muhalif- Ankara
Meclis İliç Faciasını Araştırma Komisyonu Üyesi, DEM Parti Tunceli Milletvekili Ayten Kordu, Genel Kurul’un dünkü oturumunda komisyon olarak 7-8 Mayıs tarihlerinde, İliç’te yapılan ziyarete ilişkin izlenimlerini aktardı. “Orada zihniyet şu: Biz, İliç’te maden ocağındaki belli denetimsizlikleri açığa çıkartarak bu maden çalışmaya nasıl devam eder, bu felaket nasıl devam eder; hâlâ altın peşindeler” diyen Kordu, “Orada, öğretim üyesi de açıkladı “Orada akan liç sadece liç değildir, içinde altın var.” denildi. Dolayısıyla o liç şu an pek çok kamyonla ve kepçeyle “ana mermer ocağı” denilen yere yine aynı, eski nakaratları ve ezberleri tekrarlayarak “Orada gerekli önlemleri aldık.” denilerek liç alanındaki altın derdine düşülmüş durumda- yığılmış durumda” dedi. Kordu’nun şu sözleri dikkat çekti: “İşçileri arıyoruz.” diyerek çalışmaları yürütmekteler ama asıl derdin altın olduğu çok açık bir gerçektir. İşte, mermer ocağına liç dökülerek… Öğretim üyesinin de orada açık açık söylediği “Sahada altın var, liçte hâlâ altın var, onunla ilgili bir hesaplama var.” Biliyoruz, şirket buralardan milyar dolarlar kazanacak, bunun hesabını yapıyor, hâlâ oradaki altın hesabını yapıyor ve bunun üzerinden de çalışmaya “Aslında rada işçileri arıyoruz.” denilerek devam ediliyor. Şimdi, neden inandırıcı değil”.
Kordu’nun Genel Kurul konuşması şöyle:
AYTEN KORDU (Tunceli) – Şimdi, 7-8 Mayıs tarihlerinde İliç Araştırma Komisyonu olarak Erzincan’a gittik. Erzincan’da Valilik ve AFAD brifinglerinin ardından İstanbul Teknik Üniversitesinden öğretim üyelerinden de ilgili brifingleri aldık. Şu çok açık bir gerçek: Gerçekten, orada devasa bir alanda, devasa çukurlarda -ki herkesin görmesi gerekiyor, etkilenmemesi mümkün değil- çok ciddi bir talan politikası uygulanmakta. Biz, bunları, daha önce de bu Mecliste söyledik. Oranın akacağını, çökeceğini birçok sivil toplum örgütü, ilgili kurumlar söylediği hâlde denetimler gerçekleşmediği için sömürge madenciliğine, sermayedarlara yasalarla yol açıldığı için bu felaket, bu facia gerçekleşti. Bu faciayı Araştırma Komisyonu olarak incelerken elbette ki bakanlıklar birbirlerinin üzerine soruları atarak kendi alanlarının olmadığını söylediler. Yine, aynı sahada da gittiğimizde Valilik dâhil, öğretim üyeleri dâhil birbirlerinin üzerine atarak sorulara cevap verdiler. Valiliğe şu soruyu çok açık sorduk, dedik ki: “Erzincan Valisi olarak İliç’e ilişkin bu kadar uyarı ve ikaz yapılırken siz herhangi bir inceleme talep ettiniz mi, herhangi bir inceleme konusunda bir başvurunuz oldu mu?” Yine yanıt vermediler. İşte “Sahada ilgili mühendisler sizlere gerekli cevapları verecek.” diyerek geçiştirdiler. Şimdi, birçok teknik ve mesleki çalışma yürütülüyor; jeoradarlardan işçilerin üretime zorlanmasına kadar… Ama ben şunu çok açık söylemek istiyorum, orada zihniyet şu: Biz, İliç’te maden ocağındaki belli denetimsizlikleri açığa çıkartarak bu maden çalışmaya nasıl devam eder, bu felaket nasıl devam eder; hâlâ altın peşindeler. Çünkü orada, öğretim üyesi de açıkladı “Orada akan liç sadece liç değildir, içinde altın var.” denildi. Dolayısıyla o liç şu an pek çok kamyonla ve kepçeyle “ana mermer ocağı” denilen yere -yine aynı, eski nakaratları ve ezberleri tekrarlayarak “Orada gerekli önlemleri aldık.” denilerek liç alanındaki altın derdine düşülmüş durumda- yığılmış durumda. Buradan ben tekrar yaşamlarını yitiren işçilerimizin ailelerine sabır diliyorum.
“İşçileri arıyoruz.” diyerek çalışmaları yürütmekteler ama asıl derdin altın olduğu çok açık bir gerçektir. İşte, mermer ocağına liç dökülerek… Öğretim üyesinin de orada açık açık söylediği “Sahada altın var, liçte hâlâ altın var, onunla ilgili bir hesaplama var.” Biliyoruz, şirket buralardan milyar dolarlar kazanacak, bunun hesabını yapıyor, hâlâ oradaki altın hesabını yapıyor ve bunun üzerinden de çalışmaya “Aslında orada işçileri arıyoruz.” denilerek devam ediliyor. Şimdi, neden inandırıcı değil. Şunu söyleyelim: 2011 yılında Afşin Elbistan’da Çöllolar kömür sahasında kaza yaşanmıştı, o zaman 11 işçi hayatını kaybetmişti ve 9 işçi toprak altında kalmıştı; maliyeti yüksek diye çalışma yürütülmedi, işçiler toprak altında kaldı. Neden? Orada çünkü altın yoktu. Bu örneği çok açık örneklerden bir tanesi olarak vermek istedim.
Şimdi, değerli vekiller, Fırat’ın hemen yanı başında olan ve temiz su varlığının olduğu bu bölgede liç geçici bir yere taşınırken gözlem kuyularının liç yığınının altında kaldığı Komisyonda söylendi. Yine, orada İTÜ Jeoloji Mühendisliğinden İrfan Yolcubal yığın liçin yer altı sularını etkileyip etkilemediğini henüz bilmediklerini çok açık söyledi. “Gözlemleyerek izleyerek bunu göreceğiz.” dediler. Biz, buradan şunu anlıyoruz: Zaman içerisinde izleyerek gözleyerek görecekler yani zehirlenme belki gerçekleşecek, belki sulara karışacak ama gözlem kuyularından izleyerek bunu görecekler? Hangi denetimi yapıyorlar? Havadan, sudan, topraktan sürekli numune aldıklarını söylüyorlar. Hangi değerlere göre numune aldıklarını söylüyorlar. Yine, kamuoyuna bunu çok açıkça ifade etmiyorlar. Biz şunu kesin söyleyelim: Bakın, bu sorumluluğu yüklenmeyen bakanlıklar, altın madenlerine hâlâ onay vermeye devam ediyorlar. Samimiyetsizler, gerçekler kamuoyuna açıklanmıyor. Kapitalizmin kâr hırsıyla madenler, doğamız, çevre sömürülmeye devam ediyor. Orada, bir ekokırım suçu işlenmeye devam ediyor. Orada, insanlık suçu işlenmeye devam ediyor. Fırat Nehri Basra Körfezine kadar zehirlenmeyle çok açık karşı karşıya.
AYTEN KORDU (Devamla) – Numunenin hangi standartlarda alındığı belli değil. Araştırma Komisyonu olarak tartışmalarımıza devam ediyoruz. Şunu çok açık söylüyoruz: Orada maden ocağı faaliyetleri durdurulmalıdır. Siyanürle ağır altın madenciliği yapan işletmelere ruhsat verilmemelidir. Ruhsatı hâlâ hangi birimin verdiğini, bakanlıkların cevaplayamadığı sorulara karşı şunu söylüyoruz: Ruhsat iptal edilmelidir. Çok daha büyük facialarla karşı karşıya olduğumuzu söylemek istiyorum. Önceden çok uyarıldı, dikkate alınmadı, daha büyük felaketler kapıdadır. Dolayısıyla, orada işçilerle yaptığımız araştırmalarda da işçilerin ailesi çok açık söylemiştir. Aileler bağıra bağıra “Çatlak olduğunu, bir gün mutlaka liç alanının yıkılacağını, çökeceğini, işçiler dahi aileleriyle paylaştığını, işverenlerle paylaştığını ama işçilerin dikkate alınmadığını, uzmanların işten çıkartılarak işçilerle bu işin yürütüldüğünü” orada işçiler söylediler. Dolayısıyla, orada bir adalet arayışı da var.