CHP Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı, Sağlıkla İlgili Bazı Kanunlarda ve 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine CHP Grubu adına konuştu. AK Parti iktidarının sağlık ve ilaç politikalarını eleştiren CHP’li Serkan Sarı, “Ne sağlık politikalarınız ne ilaç politikalarınız vatandaşımızın yarasına merhem oluyor. Yaptığınız her uygulama yeni sorunlar yaratıyor. Sizler bu millete şifa veremezsiniz, o yüzden, halkımızı hasta etmeyin yeter! Gölge etmeyin, başka ihsan istemez!” dedi.
SAĞLIKTA DÖNÜŞÜM DEDİĞİNİZ POLİTİKA, SAĞLIKTA ÇÖKÜŞÜN NEDENİDİR
CHP’li Serkan Sarı AK Parti iktidarının sağlıkta dönüşüm politikalarının iddia ettiği gibi koruyucu ve tedavi edici sağlık hizmetlerinin etkinliği artırmadığını ifade ederek şöyle devam etti:
“Bugün vatandaşlarımızın yaşadığı sıkıntılar bu süslü cümleleri yalanlıyor. Sağlıkta dönüşüm dediğiniz politika, sağlıkta çöküşün nedeni olmuştur. Bugün; AKP iktidarı kurmayları ‘sağlıkta dönüşüm yaptık’ diye nutuklar savururken, bu dönüşümden zarar görenler; hastalarımız, ucube sistemin tükettiği doktorlarımız, diş hekimlerimiz, eczacılarımız ve tüm sağlık çalışanlarımız olmuştur.
SAĞLIKTA DÖNÜŞÜMÜN UCUBE UYGULAMASI ŞEHİR HASTANELERİDİR
Sağlıkta dönüşümü “ucube” bir sistem olarak niteleyen CHP’li Serkan Sarı şunları söyledi:
“Kurduğunuz bu ucube sisteme örnek mi istiyorsunuz? Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Ahmet Burak Dağlıoğlu, 22 şehir hastanesinden birinin Arap bir yatırımcıya satılacağını açıkladı. Ben de; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘hayalim’ dediği şehir hastanelerinin hangisini ve kime satıldığını Sağlık Bakanına sordum. AKP iktidarının ‘ticari Sır’ diye sakladığı bu satışı sorduğumda karşıma Meclis Başkanı Sayın Numan Kurtulmuş çıkıp, öne sürdüğü gerekçelerle ‘Soramazsın’ diyor! Ayrıca; ‘ticari sır’ diye sakladığınız halkın sağlığını doğrudan ilgilendiriyor ve söz konusu halkın sağlı ise ticari sır diye bir şey olamaz! Şehir hastaneleri; uğruna köklü sağlık kurumlarını kapattınız, ‘hasta garantisiyle’ bütçeye de vatandaşın sırtına da yük ettiniz. Şimdi de Arap sermayesine satacaksınız! Sağlıkta dönüşüm diyerek başlatılan sağlıkta çöküşün en ucube uygulaması olan şehir hastanelerinden hangisi Körfezli Arap yatırımcıya satılacaktır? Bu sorumun neyinden rahatsız oluyorsunuz? Hasta garantili şehir hastaneleri için 2017-2023 döneminde 102 milyar lira ödediniz. Bu yıl için 84 milyar lira ödeyeceksiniz. Bu hastanelerin 1 günlük kira bedeli 229 milyon lirayla rekor kırdı. Peki; hastalar doktora gidebilmesi kolaylaştırdınız mı? Tabi ki hayır! Hastane önlerinde kuyruk kalmadı diyorsunuz ama kuyrukları evlere hapsettiniz. Hastalar doktor görmek için haftalarca bekliyor ve bu sırada hastalıkları ilerliyor. Mağdur oluyor. Hastanelerin randevu sistemleri hastaları daha da hasta ediyor. Hep söylüyorum yine söyleyeceğim: Hastalarımızı; doktora, ilaca, tedaviye muhtaç ettiğiniz! Sayenizde; Hastalar Sistemde randevu, hastanede doktor, eczanede ilaç bulmayı mucize görür oldu. Bu sistem sizce ucube değil mi? Vatandaşın cebinden alıp türettiğiniz şehir hastanelerini şimdi sıcak para için Arap yatırımcıya satıyorsunuz. Şehir hastanelerinin Arap sermayesine satılmasının kamu yararına, halk sağlığına, sağlık sistemine nasıl bir faydası olacak? Merak ediyorum.”
İLAÇ SEKTÖRÜNÜ BAĞIMSIZLAŞTIRMAK İÇİN SEFERBERLİK İLAN EDİLMELİDİR!
CHP Milletvekili Serkan Sarı AK Parti iktidarının ilaç politikalarının ulusallıktan uzak, dışa bağımlı ve sürdürülebilir olmadığını söyledi. Bilimsel ve teknik olarak paydaşların görüşleri alınarak sağlık ve ilaç politikalarında çözüm üretilmesi gerektiğinin altını çizen Serkan Sarı şöyle devam etti:
“Ulusal ilaç politikası; ilaç sektörüne yönelik tüm amaçların belirlendiği, bu amaçların gerçekleşmesi için yapılacak eylemlerin açıklandığı, ilgili tüm paydaşların amaç ve eylemler açısından yüklenecekleri rollerinin tespit edildiği orta veya uzun vadeli bir süreç olarak planlanmalıdır. İnsanlarımızın ihtiyaçlarını zamanında karşılayan, kaynakların etkin kullanımını sağlayan, araştırma geliştirme faaliyetlerini destekleyen bir yapıda olması gerekmektedir. İlaç sektörünü bağımsızlaştırmak için seferberlik ilan edilmelidir! Siz ne yapıyorsunuz? Sistemin en önemli unsurlarından birini sakatlayacak yeni bir düzenleme getiriyorsunuz: ‘İlaçta ruhsatlandırma sürecini hızlandıracağız’ diyerek halk sağlığını tehlikeye atacak düzenleme yapıyorsunuz. Bunu ne uğruna yapıyorsunuz? İlaç firmalarını memnun etmek için.
“AĞZINIZDA MİLLET, EYLEMİNİZDE ŞİRKET!”
“Ruhsatlandırma öncesi numunelerinin Bakanlığa gönderilmesinden ve incelenmesinden vazgeçiyorsunuz. Ruhsatlandırma aşamasındaki tetkik ve tahlillerin devam etmesi ayrıca piyasaya sunulduktan sonra da numuneler alınarak denetlenmesi gerekmektedir. İlaçların piyasaya sürülmeden önce, hastalarımızın kullanımına sunulmadan önceki, denetimleri kaldırarak, hastalarımızın denetimsiz olarak ilaçları kullanmasını istiyorsunuz. Bu uygulama, hastalarımızı denek haline getirmek demektir. Siz halkımızın sağlığını hiçe sayan, ilaç firmalarının karını baş tacı yapan bu düzenlemeden acilen vazgeçmeniz gerekmektedir. Ağzınızda millet, eyleminizde şirket! Sonuç; olan yine halkımıza olacak.Devletin bu sorumluluğundan vazgeçmesi çok büyük sorunları beraberinde getirecek.Her şeyden önce devlet sorumluluğundan vazgeçemez.Sosyal devlet, Anayasanın 56ıncı maddesi hükmüne göre ‘herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini’ sağlamakla yükümlüdür. Devletin bu görevini iktidarınız ortadan kaldıramaz.”
DIŞA BAĞIMLIK İLAÇTA EN ÖNEMLİ SORUN
CHP’li Serkan Sarı AK Parti iktidarının ‘yerli ve millî ilaç üretimlerinin de hızlandırılmasına’ ilişkin düzenlemeler yaptıklarını iddia ettiğini ancak kanun teklifinde bu iddiayı destekleyecek argümanların bulunmadığını ifade etti. Serkan Sarı şöyle devam etti:
Dışa bağımlık ilaçta en önemli sorundur. İlaçlarda döviz kuruna bağlı fiyat artışı ve tedarik sorunu yaşanmaktadır. Döviz kuru artınca ilaç şirketleri maliyet sorunu yaşamaya başlıyor. İlaç şirketlerin zam istiyor. Sonuç; ‘Ya zam ya yokluk’ kıskancında kalan hasta vatandaşlarımız ekonomik soykırımında yaşam mücadelesi vermektedir. Bakın, şu anda Avro 34 liraya yaklaşmış durumda. Yanlış ve beceriksiz ekonomi politikalarınız yüzünden bu seviyelere geldi. Yerel seçim öncesi ancak bu kadar tutabildiniz. 14 Mayıs seçimleri öncesi 21 lira olan Avro yerel seçimler sonrası 40 lirayı aşacak. Bu yüzden de hastalarımız yeni ‘ilaç yok’ları tehdidi ile karşı karşıya kalacaklar. İlaçların yokluğu ruhsatlandırma sürecinden değil sizin kötü ekonomi yönetiminizden kaynaklanmaktadır. Eczacılarla hastaları karşı karşıya getiren uygulamalarınız ilaç fiyatları arttıkça düşük karlı baremdeki ilaç sayısını da artırıyor. Sonuç olarak enflasyonist ortamda eczacılar mağdur oluyor. İlaç fiyatlarındaki artışla orantılı olarak eczacı karlılığını belirleyen baremlerin de aynı oranda arttırılması sağlayan yasal düzenleme yapılması şarttır. Bu kısır döngüyü yarattınız ama kangren olan bu soruna da çözüm üretemediniz. Beşeri Tıbbi Ürünlerin Fiyatlandırılmasına ilişkin kapsamlı ve sürdürülebilir özellikleri olan bir düzenlenme gereklidir. İlaç Fiyat Kararnamesinin güncelliği acilen sağlanmalıdır. İlaçta dışa bağımlılık kanayan yaramızdır. Stratejik ve yaşamsal öneme sahip olan yerli ilaç sanayinin, üretimin her aşamasını kapsayacak şekilde dışa bağımlılığı azaltacak tedbirlerin acilen alması gerekmektedir.
İLAÇ FİYAT FARKI UYGULAMASINA SON VERİLMELİDİR
CHP’li Serkan Sarı, vatandaşlarının yaşadığı sorunlardan birinin de bazı ilaçlarda, SGK’nın karşıladığı tutarın daha fazlasını vatandaşların cebinden ödemek zorunda kalması olduğunu söyledi. Serkan Sarı; “Hastalarımızın fiyat farkı olarak ödemek zorunda bırakıldığı ilaç fiyat farkı uygulamasına son verilmelidir. Tek sorun sadece ilaca ödenen farkların artması değil, hastalarımız hayati öneme sahip ilaçları da bulamıyor olması. Vatandaşlarımızın yaşadığı en büyük problemlerden biri günden güne büyüyen ilaç yokluklarıdır. En kritik hastalıkların ilaçları bulunamaz durumda. Sağlık Bakanlığı ise bu vahim tabloya seyirci kalıyor. Bakanlık piyasadaki ilaç yoklarını takip edemediği için hastalarımızı kapı kapı gezmek zorunda bırakıyor. Bu ilaçların bazılarının eşdeğerlerinin de olmaması nedeniyle hastalarımıza mağduriyet yaşatılıyor. Bizim vatandaşlarımız, hastalarımız bunu hak etmiyor. Birçok ilaç bulunmamaya ve ‘yok’ta olmaya devam ettiği sürece bu krizi çözmek için herkes elini taşın altına koymalıdır. En başta da AKP iktidarı ve Sağlık Bakanlığı. Bu kanun teklifi bu sorunlara çözüm olmayacaktır. Sorun ruhsatlandırma sürecini hızlandırmak ile çözülecek bir sorun değildir. Sorun, ruhsatı olup da piyasa olmayan ilaçlar sorunudur. Çözülmesi gereken konu budur!” diye konuştu.
SAĞLIĞA VE İLAÇA AYRILAN BÜTÇE ÇOK YETERSİZ
CHP Balıkesir Milletvekili Serkan Sarı OECD ülkelerinin sağlığa ve ilaca ayırdığı bütçe paylarından örnek vererek, Türkiye’de bu oranların çok yetersiz olduğuna dikkat çekti. CHP’li Sarı şunları söyledi:
“OECD 2021 verilerine göre toplam cari sağlık harcamalarının GSYH’ye oranı OECD ülkelerinde ortalama yüzde 9,7 düzeyindedir. OECD ülkeleri içerisinde yüzde 4,6’lık bir oranla Gayri Safi Yurtiçi Hasılada sağlık için ayrılan payın en düşük olduğu ülke konumundaki ülke Türkiye’dir. Aynı şekilde gerek tedavide gerekse sağlığın korunmasında sağlık sisteminin olmazsa olmaz bir unsuru olan ilaçlara ilişkin GSYH içerisinde ilaca ayrılan pay OECD ülkelerinde ortalaması yüzde1,8’dir. Türkiye de ise bu oran yüzde 0,84’dir. Yüzde 1 bile değil! Yani ortalamanın yarısı bile değil…Yani, sağlığa ayrılan bütçe ve bu bütçe içerisinde ilacın aldığı oran OECD ve Avrupa ülkeleri ile kıyaslandığında oldukça yetersiz bir düzeydedir. Bütçeden sağlık ve ilaç için yeterince pay ayırmayarak zaten zor şartlarda geçinen vatandaşlarımızın sırtına sağlık ve ilaç harcamalarını yüklüyorsunuz. Vatandaşlarımız çoğu ilaçta SGK’nın ödediğinden daha fazlasını cebinden ödemek zorunda kalıyor. İlaçlarla ilgili vatandaşımız ve eczaneleri mağdur eden bir başka sorun ise kamu kurum iskontası uygulanmayan ilaçlar. Kamu İskontası yapması gereken ama yapmayan ilaç şirketleri gerekli herhangi bir yaptırım olmadığı için hastaları mağdur etmektedir. Bunun için bir düzenleme yapılması zorunludur. İlacını bulamayan ya da alamayan kronik hastalarımızı çaresiz bırakmaya kimsenin hakkı yok. Ayrıca bu düzenlemede; eczane denetimlerinde, eczacılarımızdan görevlendirme yapılması önemli bir adım olmuştur. Fakat eczanelerin denetimi için kurulan Muvazaa Değerlendirme Komisyonlarında 2 Sağlık Müdürlüğü temsilcisi, daha önce 2 Eczacı Odası temsilcisi varken şimdi 3 Sağlık Müdürlüğü, 2 Eczacı Odası temsilcisi şeklinde düzenleme yapılmıştır. Meslek örgütümüzün meslek için denetiminin etkisizleştirilmesine neden olan bu uygulamadan vazgeçilmelidir.”