Toplumların dünyaya bakış, örgüt, şirket ve devlet yönetimindeki davranış ve uygulamaları ile kişiler arası ilişkilerin karakteri ana nitelikleri ile resmi ve gayr-resmi olmak üzere iki ana gruba ve bir de her iki zıt toplum arasında bulunan karma toplumlara ayrılır. İlk grup resmi (Formal) toplumlardır, kuralların belirli, duygusallığın yerini akıl ve mantığın aldığı, görev ve sorumlulukların kesin çizgi ve sınırlarını çizildiği, başarının takdir, başarısızlığın takdir gördüğü, kuşkuculuğa dayalı bilimsel dünya görüşünün hakim olduğu toplumlardır. Böyle toplumlar genel nitelikleri bakımından laik toplumlardır. Duygu ve inançlar ile kararlar, davranışların yerini, akıl, bilim ve inceleme, araştırma, karşılaştırma almıştır.
Bu tür toplumların kurdukları devletler, bilimsel gelişmeleri, çağdaş düzeydeki erişimleri inceler, uygun olan kararları ülkenin uzun vadeli çıkarları ölçeğine göre karşılaştırarak en olumlu olanlarını seçer. Bu seçimlerde duygusallık, arkadaşlık, yakınlarına öncelik, kişisel çıkarlara veya iktidar gücünü elinde tutan parti, kişi veya grupların etkisi olmaz. Uzmanlardan oluşan ve tek kişinin değil, uzmanların ortak aklının oluşturduğunu sonuçlar kararlarda etkili olur. Bu uzmanlar belirli bir dünya görüşüne göre değil, liyakat, beceri, deneyim ve eğitimlerine göre atanırlar. Seçim sonuçlarına göre kamu görevinde az sayıda üst yönetici dışında büyük değişme olmaz.
Devletin sürekliliği ve güvenliği ilkesinin öne çıktığı bu toplumlarda devlet için önemli olan alanlardaki bürokratlar ve teknokratlar görevlerinde kalırlar, böylece iktidarlar değişse bile devlet yaşamında süreklilik, güvenlik ve kaliteli hizmet yönetimi sağlanır. İktidara gelen siyasilerin alt kademedeki teknokrat nitelikli devlet görevlilerine ve önemli kararlar almakla görevli bürokratlara yönelik kararları sınırlıdır ve yasalarla korunur. Bu yasaların iktidara gelen partilerce kendi istekleri doğrultusunda değiştirilip erozyona uğratılmasının önüne de anayasa ve diğer kanunlar da engel olur. Yasalar ve hukuk sistemi devletin sürekliğini ve güvenliğini korurken, vatandaşın haklarının da korunması ilkeleriyle hareket eder.
Bu toplumun tam tersi olan gayri-resmi (informal) toplumlarda ise aklın, bilimin ve gerçekçiliğin yerini duygusallık, hırs, kibir, düşmanlıklar ve akıl dışı inançlar, var olmayan güçlere inanmak gibi olgular alır. Kurallar varsa da bunların uygulanmamasının yaptırımları ya çok önemsizdir veya uygulanmaz yahut adamına göre, çevresine gire uygulanır. Kanunlar ülke çıkarları için değil, belirli parti, grup, ekip veya kişilerin çıkarlarına göre yapıldığı ve uygulandığı için uygulamalarda da büyük haksızlıklar, sonuçları düşünülmeden yapılan yasal değişiklikler bu ülkelerde hukuk sistemini siyasi gücün emrine verir. Kanun yapıcı parlamentolar bütün toplumlarda ancak güçlünün gücün ü daha da artırmak, çıkarlarını koruyacak uygulamalara yasal nitelik vermek için kullanılır. Zaten gayrı-resmi toplumların çoğunluğunda demokratik haklar ve kişisel özgürlükler baskı altındadır. Bu toplumların çoğunda gerçek demokrasi gelişmemiş, geliştirilmemiş veya istenmemiştir. Güçlü aileler, feodal yapı demokrasinin gerçek anlamda kurulmasına izin vermez.
Devlet yaşamında görev ve sorumlulukları ayıran çizgiler tam belirlenmemiş, görev yapan ile savsaklayan arasındaki fark kaldırılmış, belirli siyasi veya dinsel kurum ve kuruluşlar devlet hayatına dahil edilmişler, kanun v e kurallar bu tür örgüt veya kurum üyeliğine, yakınlığına yahut üst düzey yönetimin veya yöneticilerin desteğine veya engellemesine göre uygulanır. Bu tür toplumların oluşturduğu devletlerde süreklilik, güvenlik gibi önemli konularda görev alan kişiler liyakate değil, ideolojik yakınlık, inanç toplumunun üyeliği gibi niteliklere göre atandıkları için bütün teknokrat ve bürokratların ilk bağlılıkları devlete değil, üye oldukları gruplara, cemaatler veya. İdeolojik topluluklara yöneliktir. Çünkü onları devlet hayatına , kamu görevine getiren şey mesleki özellik, bilgi, beceri ve yetenek olmadığı için devlet ve kamu görevi ülke çıkarlarına göre değil bağlı oldukları çıkar, ideoloji veya inanç grupları olmuştur. Devlet yaşamı ve kamu görevi ancak bu tür gayri-resmi kurum, kuruluş, cemaat, ideolojik grupların çıkarı için yapılır.
Bir de iki zıt toplum arasında bulunan karma toplumlar vardır. Kanımca bizim toplumumuz resmi toplum ile gayrı-resmi toplum arasında bir yerdedir. Bu toplumlar bazı alanlarda resmi nitelikleri olan, toplumlardır. Özellikle bürokrasi, devlet yaşamı, iş hayatını yönlendiren kurum ve kurallar resmidir. Fakat sosyal alanda davranışlar, kişiler arası ilişkiler gayri-resmi niteliklidir. Cumhuriyeti kuranlar, Osmanlıdan devraldıkları kamu görevini ve devlet kurum ve kuruluşlarını daha resmi hale getirmişler, zaman zaman aksaklıklar görülse de devletin sürekliliği ve güvenliği sağlanmıştır. Kişisel ilişkilerdeki gayri-resmi nitelik her söylenen şeye inanmak, kişilere fazla güvenmek gibi yanlışlıklara hayal kırıklıklarına neden olan uygulamalar sürmektedir. Rasyonel toplumlarda ise herkese inanmak yerine, inanmak ama doğru olup olmadığının da sağlanması geleneği vardır. Bu karma toplumlarda iktidarlar yüzlerce yıllık devlet geleneğini kısa sürede yıkabilirler, çürütebilirler veya etkisiz hale getirebilirler.
Bu tür toplumların çoğunluğunda laiklik kavramı ya yoktur, veyahut var olan laiklik belirli iktidar partileri, liderleri yahut belirli aile. Sülale, hanedanlık ve kişilerce bilinçli olarak sulandırılır, onların çıkarına uymayacak olan akılcılık, kuşku ve bilimsellik bir kenara itilerek etkisiz veya zayıf hale getirilir, sadece kağıt üzerine kalır, tıpkı hukukun üstünlüğü, yasama, yargı ve uygulama gibi.
Geçtiğimiz yıllarda Türkiye Cumhuriyeti Dış İşleri Bakanının odasında yapılan ülke güvenliğinden sorumlu kişilerin gizli olması gereken konuşmalarının ve ele aldıkları bilgilerin internet ortamına düşmesinin nedenlerini biraz da gayri-resmi toplumun devlete egemen hale getirilmesinde ve yüzlerce yıllık devlet geleneğinin iktidardaki kişi veya grupların çıkarına uydurmak için bilinçli olarak erozyona uğratılmasında aranmalıdır. İktidardaki güçlülerin kendi kişisel veya siyasal çıkarları için her konuda erozyona uğrattıkları ve adeta suç haline getirdikleri ulusal çıkarlar, simgeler, bayrak, TC, ulusal kavramlar ve değerler gibi ulusları ulus yapan ögeler yok edilirse, en gerekli zamanda beklenmedik çöküntüler ortaya çıkar. Ülkede bugün olan acıklı durum budur. İşlerin bu bu hale gelmesinde mevcut iktidarın ülkede tüm değerleri yok eden siyasal zihniyeti vardır. Artık o hale gelmiştir ki, iktidarın doğru söyleyip söylemediği konusunda kamu oyunda kuşkular vardır. En gizli devlet sırrını korumaktan aciz olan bir zihniyetin artık ülke yönetiminde bulunması ulusal bir tehlike düzeyine ulaşmıştır.