Ünlü bilim insanı Prof. Dr. Celal Şengör, RTÜK’ün inceleme başlattığı, afişlerine çeşitli saldırılar olan Kızıl Goncalar dizisiyle ilgili olarak kaleme aldığı mektubunda, “RTÜK neye dayanarak soruşturma açmaktadır? Toplum baskısını bahane ediyorlar: Hangi toplum baskısı? Aslında, o baskı bir avuç kendini bilmez yobazın baskısıdır” dedi.
Şengör’ün gazeteci Fatih Altaylı’ya internet sitesinde yayımlaması için gönderdiği mektup şöyle:
“RTÜK bu gibi kişilerin mi emrindedir, yoksa lâik Türkiye Cumhuriyeti Devletinin mi? Soruşturma kararı alan RTÜK’te tek bir tane uygar adam veya kadın yok mudur? Varsa bunlar neden yukarıda belirtilen kararın alındığı toplantıyı terk etmemişlerdir? Daha önce bir programda İbrahim ve Musa ‘peygamberlerin’ tarihi değil mitolojik, yani masalsı karakterler olduğunu söylediğim için o programa da ceza kesmeye kalkmıştı RTÜK.
E sonra ne oldu?
Dediğimi bilimsel olarak isbat edince mahkemece cezadan vazgeçmek zorunda bırakıldılar. Kızıl Goncalar dizisi çok yetenekli oyuncularımızın katkısıyla kanayan bir toplumsal yaraya parmak basmakta, onu halkın gözünün önüne getirmektedir.
Bu diziyi bilhassa Millî Eğitim Bakanımızın seyretmesinde büyük yararlar vardır.
Böyle aydınlatıcı bir diziyi men etmeye hangi kişi veya grubun gücü yeter?
Aslında kendisinden hiç haz etmediğim Bertold Brecht, Galile piyesinde din adamlarının aptallığını, bilimin karşısında nasıl âciz kaldıklarını ortaya koydu diye o oyun yasaklanmalı mıdır? Tam tersine, bil’akis, o oyun yaygınca oynanmalı ve halka bilimin nasıl savunulması gerektiği, savunulmazsa nelerin olabileceği gösterilmelidir—yazarından çeşitli nedenlerle hiç hoşlanmadığım halde.
Kızıl Goncalar dizisinin reklam panolarına boya atıldığını okudum bugün.
Sayın İçişleri Bakanımız bu korkunç tecavüz ile ilgilenmeyecek midir?
Millî Eğitim Bakanımız umarım okullarda attığı o ürkütücü, milletimizin sonunu getireceği kesin, adımların nerelere varacağını acaba görmekte midir? Eski Türkiye geçti diyor: Bakanımıza hatırlatırım: Eski Dünya da geçti. Bilim ve teknolojinin bu kadar geliştiği bu dünyada, toplumları artık bilim dışı söylemlerle, mitolojilerle, masallarla yönetemezsiniz. İnsanlar eskiden olduğu kadar cahil ve bilinçsiz değiller.
Artık kendimize gelelim. Yoksa sonumuz felâkettir.
Umarım bu kâbustan yakında uyanır da, vicdanı hür, aklı hür, irfanı hür olmasını arzu ettiğimiz gençlerimize içinden kaçmaya çalışacakları değil, içinde huzur içinde yaşayabilecekleri, dış dünyanın imreneceği, müreffeh bir vatan bırakabiliriz; Atatürk öyle yapmamış mıydı?”