Dil Bayramı nedeniyle Türk Dil Kurumu Genel Sekreteri İbrahim Necmi Dilmen 25 Eylül 1938 günü radyodan halka seslendi. Onu dinleyenler arasında Atatürk de vardı. Gece şiddetli bir iç sıkıntısı ve baş dönmesi geçirmiş yeni yeni kendine geliyordu.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde adına okunacak 1 Kasım söylevi üzerinde Başbakan Celâl Bayar’la 40 dakika görüşüp metin üzerinde düzeltme ve ilaveler yaptı. Ama karaciğeri rahat bırakmıyordu. Fenalaştı. Doktorlar hiçbir ziyareti kabul etmemesi kararı verdi. Atatürk’ün yanında artık sadece Salih Bozok, Kılıç Ali, doktorları, hijyen işlerini yerine getiren Berber Mehmet ve çocuklarım dedidi kütüphanecisi Nuri Ulusu ve sofracıbaşı İbrahim Ergüven bulunuyordu…
Ekip kriz geçirmekte olan Atatürk’ün başucunda dört gün dört gece nöbet tuttu. Atatürk’ün, yatıp kalkma gibi en basit fiziki hareketlerinde bu ekip kendisine yardımcı oluyordu. İniltilerini duyan Berber Mehmet ve arkadaşlarının yüreği paralanıyor, o iniltileri her duyduklarında hiç vakit kaybetmeden yanına koşuyorlardı…
*
Sabaha karşıydı. Saat 6.30’a geliyordu. Yatak odasındaki zili acı-acı çaldı. Yan odada bulunan Salih Bozok ses yapmasın diye kunduralarını ayağından çıkardı, odanın kapısına geldiğinde Atatürk’ü yatağı içinde oturmuş sigara içerken buldu. Salih Bozok’un kapıdan baktığını görünce, “Vealeykümselam” dedi, “Nöbetçi sen misin?” Sonra gülümsemeye çalışarak ilave etti:
– Salih gördün mü şu başıma gelenleri?
Salih Bozok kendini zor tuttu: “Hepsi geçecek Paşam” dedi, “İnşallah tamamen iyileşeceksiniz.”
O sırada çocukları kendisine “borşç” denilen çorbadan getirmişlerdi.
“ Şimdi bir çorba içip yatacağım. Su alındıktan sonra epeyce rahat ettim. Doktorlar almak istemiyordu. Fakat ben dayanamadım, suyu aldırdım.” dedi.
Çocukların yürekleri biraz olsun ferahlamıştı.
Gün içinde keyfi biraz daha yerindeydi. Kılıç Ali’ye rüyasında Salih Bozok’un vurulduğunu anlattı. O sırada Salih Bozok telefon açmış Kılıç Ali’yi istetmişti. Kılıç Ali tembihte bulundu:
– Salihçiğim, Atatürk rüyasında senin vurulduğunu görmüş, kendileri tarafından geçmiş olsun demeye memurum. İhtimal ki, sana da açacaktır. Haberin olsun dedi.
Salih Bozok saraya gitti.
Berber Mehmet’in yardımıyla yatakta doğruldu, Salih Bozok’a dönerek, güldü ve “Geçmiş olsun Salih” dedi. Sonra gülümsemesini sürdürerek, “Bilmem rüyamı söylediler mi?” diye sordu.
“Evet” dedi, “Bu sabah Kılıç Ali haber verdi”
“Öyle ise dur sana anlatayım” dedi ve anlatmaya başladı:
“ Büyük bir otelin salonunda oturuyorum. Yanımda da sen varsın. Salonun köşesinde bir bilardo masası var. Masanın başında arkası bana dönük olan bir zat oturuyor. Tam bu sırada odanın kapısı açılıyor ve iri yarı otuz kadar adam içeri giriyor. Bunlardan biri eline bilardo masasından bir isteka alarak benim teşhis edemediğim oturan adamı dövmeye başlıyor. Adam kendini müdafaa ederken, hiddetle haykırırken sen bana ne yapman gerektiğini soruyorsun. Ben de kıpırdamamanı ve sakin olmanı söylüyorum. Ama sen rahat durmuyorsun müdafaa etmek istiyorsun. Adam da silahını çekip iki kurşun sıkıyor; kurşunlardan biri seni vuruyor, biri de bana isabet ediyor. Sonrasında aynı adam, “Kalkın dans edelim” emrini veriyor. Biz de kalkıp dans ediyoruz…”
Salih Bozok Atatürk’e, “Bu bir şey değil” dedi, “Ben daha korkunç rüyalar görmüşümdür. Hele bir tanesini hiç unutamam. Müsaade ederseniz anlatayım?..
“Anlat bakalım” dedi Atatürk.
“Efendim beni bir gün rüyamda korkunç bir öküz kovalamıştı. Alabildiğince kaçıyordum. Fakat öküz bana git gide yaklaştı. Biraz sonra da bir uçurumun dibine sıkıştırarak boynuzlarıyla tartaklamaya başladı.. Bir yandan haykırıyor, bir yandan da yatağımı kirletiyormuşum. Gözümü açtığım zaman her tarafım sırılsıklamdı.”
Salih Bozok rüyasını bitiremeden Atatürk gülmeye başladı. O gülüş son gülüşüydü.
Kaynak:
Yaşar Gürsoy, Atatürk’ün Berberi
Salih Bozok, Yaveri Atatürk’ü Anlatıyor