Yaşam sanki uçsuz bucaksız ve sınırsız gibi gözükse de kendinizi aldatmaktan başka bir şey değildir. Hayat şartları, iş yoğunluğu, geçim derdi derken bir bakmışsınız ki hayat akıp gitmiş. Bunca yoğunluğun içinde, sizi özel hissettirecek en yaptınız? Farklı bir ülkeyi gezmek, bir sinemaya ya da bir konsere gidebildiniz mi? Ya da çok sevdiğiniz arkadaşlarınızla yılda kaç kez bir araya gelebildiniz.
Şu zor zamanlarda bunları düşünmek akıl kâri değil diye düşünebilirsiniz. Fakat bir daha bu dünyaya gelemeyeceksiniz düşüncesi ile hareket edip evvela kendin için yaşamalısın. Dar ve kısır döngünün içerisinde cebelleşip durduğunuzda stres ve hastalıktan başka bir nimet doğmuyor maalesef. Hep birileri için çabalıyoruz oysaki insan evvela kendisi için çabalamalı. Kim bilir birçoğu gençliğinin en güzel yıllarını bile iş ve ev arasında mekik dokumakla geçirmiştir ve beli bir yaşa geldiğinde ise ah ah gençliğimi yaşayamadım sitemlerini duymaya başlıyoruz. Yıllarca çalışıp emekli olma düşüncesiyle alın teri döküyorsunuz. Yoğun çalışma döneminde içinizde ukde kalan ve ötelediğiniz hayallerinizi şimdi yapabiliyor musunuz? Elbette hayır. Aldığınız maaş ile ancak karnınızı doyurabiliyorsunuz. Umutlarınız hep boşa çıkıyor her emekli maaşı açıklandığında. Yine hüsran yine mutsuzluk ve hâyâl kırıklığı. Oysa hayatınızın en güzel yılları olan gençliğinizi heba etmişsiniz ve sonuç olarak elinize geçen yedibinbeşyüz türkliracık… İsteseniz de istemeseniz de ertelediğiniz hayalleri gerçekleştiremeyeceksiniz. Hata torunlarınıza harçlık bile veremeyeceksiniz. Ne kadar acı bir duygu… Hayallerinizi emekliliğe endekslemeyin tam zamanında yapmalısınız. Bu hayat gerçekten de çok kısa ve güzel. Sonuç itibariyle yaşamaya geldik sürünmeye değil. Unutma ki bu hayat senin ve kendin için yaşamalısın.