Ezilen, şiddete uğrayan, taciz edilen, öldürülen, ön yargılar nedeniyle toplum dışına itilen kadınların dramını beyazperdeye Serçenin Gözyaşı, 20 Ekim 2023’te sinemaseverlerle buluşacak.
Mehdiabbas: İzleyiciler bu filmde çok çığlık duyacaklar
Basın toplantısında söz alan yönetmen Aysun Akyüz Mehdiabbas, “Bazen bir şey yapmamak da suçtur. Susmak da. Sessiz kalmayalım, sanatımızla ses olalım istedik” dedi. Mehdiabbas şunları söyledi:
“Yaklaşık 50 yıl önce bir köyde güzeller güzeli bir genç kızın başına gelen talihsiz bir olay, bir tecavüz olayı. Genç kızımız Nilüfer, kendini sessizliğe gömer ve bu sessizlik aslında acı cehaletin beklediği en iyi fırsattır. O cehalet ki o fırsatı öyle bir kullanır, gaddarlığın sınırlarını zorlar adeta o toplumda. Günümüze geldiğimizde yani 50 yıl sonra da maalesef değişen zaman, akıl, bilim, teknolojiye rağmen bütün bu sapkınlığın, şiddetin, tecavüzlerin hatta şiddetin dozunun daha da artarak devam ettiğini görüyoruz. Hala kendini sessizliğe gömen kadınlarımız olduğu gerekçesiyle, hala sesini duyuramayan ve sesini duyuramayıp yitip gidenlerimizin adına biz yapabileceğimiz en iyi şeyle yani sanatımızla ses olalım istedik. Sessiz kalmayalım dedik. Bazen bir şey yapmamak da suçtur. Susmak da. O zaman biz sessizliğin gücü olduk ve sanatın gücünü burada kullandık. İzleyenlere diyoruz ki bu filmde çok çığlık duyacaklar, bir genç kızın çığlığını, bir annenin çığlığını, bir babanın çığlığını, bir sevdalının çığlığını, bir aklıselimin çığlığını. Umarım ki bu çığlıkları duyduklarında izleyenlerimiz kulaklarını tıkamak yerine ses olabilmeyi tercih edecekler. Elimizden şimdilik bu geliyor ama daha fazlası gerekli. Keşke bunları yapmaya ihtiyacımız olmayan gündeme gelebilsek tez zamanda. Bu dileklerle ve çok duygusal ve hassas olarak bu filmi çektiğimi kabul ediyorum ve onur duyuyorum. Tercihi sessiz olmak ya da sessiz kalmayı tercih etmek seyircilerimize, toplumumuza kalıyor.”
Ezgi Şenler: Umarım bir ses oluruz
Filmde 17 yaşındaki Nilüfer karakterini canlandıran Ezgi Şenler, “Kadına şiddet hepimizin kanayan yarası. Hatta benim için doğaya, bütün canlılara olan şiddete dur dememiz gerektiğini düşünüyorum. Nilüfer’i okuduğum anda empati yaptım. Onu en iyi şekilde canlandırmak için canla başla çalıştım. Umarım bir ses oluruz, bir kişiye bile dokunuruz ve bir hayat değişir. Umarım sizler de seversiniz” dedi.
Yeşim Salkım: Ülkenin güzel kadınlarına hediye
Avukat Ayten rolüyle izleyeceğimiz Yeşim Salkım, filmin bazı bedeller ödense de kadınların eğer isterse her şeyi başarabileceğini vurguladığı söyledi. Salkım şunları anlattı:
“Böyle bir proje geldiğinde Ali Eyüboğlu beni ‘Ayten’ diye aradı. Hatta telefonları karıştırdı diye düşündüm! Dedi ki ‘Bir hikayem var yer alır mısın’?. ‘Tabi ki seve seve’ dedim. Kadına şiddetin kız çocuklarına olan şiddetin ne kadar ağır olduğunu ve bazı bedellerin böyle ödendiğini ama eğer istersek biz kadın olarak her şeyi başarabileceğimizi, onun annesinden ona miras kalan doğruluğu, dürüstlüğü, cesareti ve vazgeçmemeyi nasıl sürdürdüğünü sürpriz finalde göreceksiniz. Bu ülkenin güzel kadınlarına hediyesidir bu film. Diliyorum ki ülkemizde bazı şeyleri en azından tam olarak değiştiremesek de sanatla cevabını vermiş olacağız.”
“16 yaşında acı bir tecrübeyle karşılaştım”
Basın mensuplarının “Başınıza bu tarz olaylar, şiddet, taciz gibi olaylar geldi mi ya da gelmeyen var mı” sorusuna da yanıt veren Yeşim Salkım yaşadığı olayı aktardı: “Öncelikle 33 yıldır bu mesleği yapıyorum. İyi bir ailede yetiştim. Öğretmen bir baba, asker bir dede. Ben her konuda şiddete uğramış bir kadınım. Gerek sözel, gerek cinsel. Bunu kitabımda herkes yakında nisanda inşallah okuyacak ama şu kadarını söylemek istiyorum ki ilk kez açıklayacağım bir şey bu. 16 yaşındayken ben de her genç kızın yaşamak istemediği ve hayallerinin olduğu bir çağda çok acı bir tecrübeyle karşılaştım. Kadınlarımızın, genç kızlarımızın ülkemizdeki eğitimin değişmesi gerektiğini savunuyorum. Kadın susunca onun çocuğu da susuyor ve susmaya mahkum kalıyoruz. Kadın değişirse çocuk değişir, çocuk değişirse dünya değişir. Ben susmadım ailemle paylaştım, annemle paylaştım. Başınıza ne gelirse gelsin erkek kadın, çoluk çocuk fark etmiyor. Sizin bedeniniz sizin kararınız. Dolayısıyla lütfen gidin ve bir yerlerde ses olun, ses çıkartın.”
Çobanoğlu: Gerçek bir kadın hikayesi
Gazeteci Ali Eyüboğlu’nun anlattığı gerçek yaşam hikayesinden esinlendiğini söyleyen yapımcı Çağla Başak Çobanoğlu, filme karar verme sürecini şöyle anlattı:
“Maalesef dünya ve Türkiye ne kadar gelişmekte de olsa kadın cinayetlerinin oranında hiçbir değişiklik olmuyor. Öncelikle bununla ilgili biz ne yapabiliriz, sesimizi nasıl duyurabiliriz, toplumumuzun kanayan yarasına biz nasıl merhem olabiliriz dedik. Bir nebze de olsa bu filmle en çok buna değinmek istedik. Ali Eyüboğlu, gerçek yaşanmış bir kadın hikayesi anlattı ve ben duyar duymaz bu filmin çekilmesini zaten beynimde gerçekleştirmeye başladım. Çünkü hassas olduğum bir konu, hassas olduğumuz bir konu. Hepimizin duyarlı olması gereken bir konu. Umarım mesajımızı güzel iletebiliriz izleyicilerimize. ”
Eyüboğlu: 70’li yıllardan bir hikaye
Filmin hikaye yazarı gazeteci Ali Eyüboğlu, “Bu 70’li yıllarda yaşanmış gerçek bir hikaye. Kadınlar, filmin yapımcısı, senaristi, yönetmeni, başrol oyuncusu. Senaristimiz Şengül Boybaş işin başında çok heyecanlıydı, bu beni çok etkiledi. Üç kişiye özel teşekkürüm var. İsimlerini saydığım zaman dünya görüşlerinin farklı olduğunu tahmin edeceksiniz: Yeşim Salkım, Özlem Gürses ve Tamer Karadağlı. Altını çizerek söylüyorum siyasi görüşlerini öne çıkararak bakmadıkları, parayı değil sanatı önemsedikleri için ve bir telefonumla seve seve bu rolü kabul ettikleri için teşekkür ediyorum” dedi.
Sedef Şahin: Daha haklı bir feryat olabilir mi?
Filmin en önemli karakterlerinden Emine’yi başarıyla canlandıran oyuncu Sedef Şahin, basın toplantısında şunları söyledi: “Şiddetin her türlüsüne karşıyız ama bu filmle çaresiz kadınlarımızın elini tutmak istedik, incinmiş yüreklerine dokunmak ve onlara yalnız olmadıklarını, eğer ki susmazlarsa ve bir ses çıkartılarsa bir el olacağını anlatmaya çalıştık. Oynadığım Emine böyle bir karakter. Öğrenilmiş çaresizliği var, o da susmak ve o bataklığın içinde çırpınıp duruyor. Ve susmayı tercih ediyor. Her gün uğradığı şiddet onu ölüm noktasına getirdiğinde de yaşamayı tercih ediyor ve imdat diye sokağa fırlıyor çıplak ayaklarıyla. Bundan daha haklı bir feryat olabilir mi? Kolay bir rol değildi benim için. Çaresiz kadınlarımız en üzüldüklerimiz çünkü. Onlara umut ışığı olmayı hedefledim oynadığım karakterle.”
Boybaş: Yazarken ağladım, okurken ağladım
Yazar-senarist Şengül Boybaş basın toplantısında şöyle konuştu: “Karakterleri yaratana kadar dokuz doğurdum diyebilirim. Bir gün Emine oldum, diğer gün Ayten… Ondan sonraki gün diğer tüm şiddete uğramış kadınlar oldum. Onların gözünden bu dünyayı okumak inanın çok karanlık. Benim için hiç kolay olmadı bu senaryoyu yazmak. Çünkü daha mistik bir yazarım. Gerçek olaylarla temas ettiğim zaman saç diplerimden ayak tırnaklarıma kadar titrerim. Yazarken ağladım, okurken ağladım, izlerken ağladım. Ses olabilmenin bende yarattığı onuru yaşıyorum. Bir anne iyileşirse bir çocuk iyileşir, bir çocuk iyileşirse bir toplum iyileşir diyerekten toplumumuzun çürümüş yanlarına hep beraber iyileştirmeyi umuyorum.”
Arzu Cabar: Hepimizin içini acıtıyor
Anne Sultan’ı oynayan Arzu Cabar filmi şöyle yorumladı: “Kadına şiddete hayır demek bir yanda çok gerekli diğer yandan da çok utanç verici geliyor. Hala bu cümleyi kuruyor olmamız eminim hepimizin içini acıtıyor. Bana göre dünyada çok fazla bedenen gelişmiş, takvim yaşı büyümüş erkek çocuğu var ve çok fazla hiç çocuk olamamış kadın var. Ve toplumda bastırılmış, sıkışıklık nerdeyse o toplumda suç da kendini orada gösteriyor. Bizim toplumumuzda erkek çocukları kaç yaşına gelirse gelsin tam olarak anlamlandıramadıkları ve içini dolduramadıkları bir erillik baskısıyla büyüyorlar. Kız çocukları da filmimizde de gördüğümüz gibi her şeyi kabul eden, ses çıkaramayan, kendine sahip çıkamayan başkalarının ona sahip çıkmasını, sahip çıkılmayı bir erkekten bekleyen yetişkin kadın bireyler oluyorlar. Biz bugün burada tecavüzü anlatıyoruz ama belki başka bir coğrafyada kadının rızası konuşuluyor. Dünya güzel bir dünya olana kadar kanunların kadınları korumasını yürekten diliyorum.”
Evren Erler: Kadına şiddetin ben de mağduruyum
Filmde baba rolünü canlandıran Evren Erler şunları söyledi:
“1973 yılında geçen bir hikayenin parçasıyım. Şiddet gören ailenin babasını Şevki karakterini canlandırıyorum. Film dolayısıyla kadına şiddetin, bu mücadelenin bir parçası olmak benim için gurur verici.”
Kubilay Penbeklioğlu: Türkiye’de kadınlar üçe ayrılıyor
Köyün muhtarı Hilmi’ye can veren Kubilay Penbeklioğlu şöyle konuştu:”Böyle bir projede olduğum için çok mutluyum. Ülkemizde bence kadınlar üçe ayrılıyor. Şiddeti görüp hiç sesini çıkarmayan, sessiz çığlık atan kadınlar bir de bağırarak güçlü çığlık atan kadınlar. Biz bu güçlü çığlık atan kadınların sesi olduğumuzu düşünüyorum. Umarım herkes bu sessiz çığlığı güçlü bir çığlığa çevirir ve bu toplumda çığ gibi büyür. Kadınlar pozitif ayrımcılığı en üst düzeyde yaşar.”
Soydan Soydaş: Kötünün de kötüsü bir karakter
Filmin en sert karakterlerinden Geco’yu oynayan Soydan Soydaş: “Oynadığım karakter iyi bir adam değil. Kötü desem değil, kötünün daha kötüsü desem… Film bitince herhalde herkes bu filmin tadını çıkaracak ama toplumumuzun hassas olduğu bir konu olduğu için ben iki hafta evden çıkamam diye düşünüyorum! Daha önce başıma geldi çünkü. Bu sefer nasıl olacak bilmiyorum… Eğitim, adalet hukuk. Tüm toplum olarak elimizi taşın altına koyarsak uzun vadede daha güzel yerlere geliriz diye düşünüyorum.”
Yağızkan Dikmen: Bir tek kadının sesi olabilsek…
Hakan karakteriyle karşımıza çıkacak Yağızkan Dikmen: “Bu projeyi sadece bir sinema filmi değil aynı zamanda bir sosyal sorumluluk projesi. Biz filmimizi yaptıktan sonra bir kişide bile farkındalık yaratsak ya da bir tek kadının sesi olsak bu benim için yeterli ve çok önemli bir şey.”
Vildan rolüyle izleyeceğimiz Gülsüm Sayar: “Benim için duygusal ve heyecanlı bir proje oldu. Bir kadın olarak da içimde bulunduğum için kendimi çok mutlu hissettim.”
20 Ekim’de vizyona giriyor…
Yapımcılığını Reborn TV/Çağla Başak Çobanoğlu, yönetmenliğini Aysun Akyüz Mehdiabbas’ın üstlendiği filmin hikayesini, Gazeteci Ali Eyüboğlu kaleme aldı. “Serçenin Gözyaşı” Filmi’nin gerçek yaşam öyküsünden uyarlanan senaryosunu ise ‘Altın Kalem’ ödüllü yazar Şengül Boybaş yazdı.
Sanat dünyasının usta isimleriyle genç yeteneklerinin buluştuğu filmin çekimleri, Çanakkale ve İstanbul’da gerçekleştirildi. Müziklerini Zeynep Alasya’nın yaptığı, Ahmet Kaya’nın sevilen bir eserinin yer aldığı filmde, Ezgi Şenler, Uğur Güneş, Yeşim Salkım, Sedef Şahin, Soydan Soydaş, Tamer Karadağlı, Arzu Cabar, Evren Erler, Kubilay Penbeklioğlu, Özlem Gürses, Bilge Şen, Yağızkan Dikmen, Ahmet Sarsılmaz, Özgür Çağlayan İncesu, Burcu Yüce, Nilay Çömlekçi, Gülsüm Sayar, İbrahim Çavdar, Gökberk Bayındır, Fatih Altınışık, Yağmur Ceren Bulman, Burcu Baki, Sefa Demir, Mehmet Güler, Ergin Deveci, Sefa Şenel, Erberk Sezer, Erol Sertel, Şükrü Çetin, Muharrem Fındıcak, İsa-Musa Kadan ve Neslihan Rayman rol alıyor.