İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, “Türk sanayisinin rekabet gücünü destekleyecek bütün bu yapısal politikaları ve sektörel stratejileri hayata geçirmenin en önemli koşullarından birisi sağlıklı, sürdürülebilir bir makro-finansal istikrar ortamının tesis edilmesidir.” dedi.
İSO’nun, “Yeni Çağın Sanayisine Odaklı Bir Dönüşüm ve Üretimde Verimlilik Artışı İçin Önceliklerimiz” konulu meclis toplantısı, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın katılımıyla gerçekleştirildi.
Bahçıvan, toplantıda yaptığı konuşmada, uzun süren bir seçim döneminin artık geride kaldığını, kaybedecek vakit olmadığını belirterek, başta ekonomi olmak üzere Türkiye’nin temel meseleleri ile ilgili adımların ivedilikle atılmasını temenni ettiğini söyledi.
Sanayi ve Teknoloji Bakanı Kacır’a yeni görevinde başarılar dileyen Bahçıvan, Türkiye’nin en köklü ve en güçlü odalarından biri olan İSO ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı arasında bugüne kadar oluşturulmuş olan samimi diyalogun; daha da pekiştirilip ileri boyutlara taşınarak önümüzdeki dönemde yeni çağın sanayisine dönük bir değişim için “birlikte yapmak”, “birlikte başarmak” modeline dönüşmesini çok önemsediklerini vurguladı.
“Teknolojik dönüşüm, gelişmekte olan ülkeler grubu için her zamankinden daha yaşamsal önemde”
2008 küresel krizinden bu yana dünya ticaret hacminin büyüme hızının, kriz öncesi dönemin oldukça altında seyrettiğini, yoğunlaşan teknolojik ve jeopolitik rekabetin bu durumu daha da derinleştirdiğini aktaran Bahçıvan, özellikle salgın ve Rusya-Ukrayna savaşının, üretimin yakın coğrafyalara kaydırılma sürecini hızlandırarak küresel tedarik zincirlerinde önemli değişimleri beraberinde getirdiğini, diğer yandan da dijitalleşme ve yeşil dönüşümün üretim teknolojilerinde sağladığı gelişmelerin doludizgin ilerlediğini söyledi.
Tüm bu eğilimlerin, gelecek dönemde küresel rekabet koşullarının çok daha sert olacağına işaret ettiğini belirten Bahçıvan, bu nedenle teknolojik dönüşümün, tüm dünya için, özel olarak da Türkiye’nin içinde bulunduğu gelişmekte olan ülkeler grubu için her zamankinden daha yaşamsal önemde olacağını vurguladı.
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının yakın zamanda kamuoyuyla paylaştığı “Türkiye İmalat Sanayiinin Yapısal Analizi: 2015-2020 Dönemi” adlı kitapta, imalat sanayi altında faaliyet gösteren 23 alt sektör için temel göstergelerin analiz edilerek sektörün son derece detaylı bir fotoğrafının çekildiğini aktaran Bahçıvan, şöyle devam etti:
“Bu çalışmadan bazı çarpıcı örnekler vermek gerekirse 2020 yılı itibarıyla 23 alt sektör içerisinde, uluslararası rekabet gücünün imalat sanayi genelinden pozitif ayrıştığı 13 sektör mevcut. Bunlardan 8’i düşük teknoloji, 3’ü orta-düşük teknoloji ve 2’si de orta-yüksek teknoloji yoğunluklu üretim yapıyor.
Başka bir deyişle, Türkiye’de yüksek teknoloji yoğunluklu sektörlerden hiçbiri, imalat sektörü ortalamasının üzerinde bir rekabetçiliğe sahip konumda değil. İmalat sanayinin uluslararası rekabet gücünün temelde düşük teknolojili sektörlerde yoğunlaştığı ve 2015-2020 yılları arasında maalesef kayda değer bir yapısal değişim yaşanmadığı tespit ediliyor.”
Son dönemde küresel rekabetin yarı-iletkenler, elektrikli araç ve bataryalar başta olmak üzere yüksek teknoloji içerikli bir dizi üründe yoğunlaştığını ve giderek daha karmaşık hale geldiğini belirten Bahçıvan, bu durumun, birçok sektörde üretim modellerinin gözden geçirilmesini gerektirdiğine işaret etti.
Bahçıvan, Bakanlıkla oluşturulacak ortak bir çalışma programı ile sanayi sektörlerinin mevcut yapısal sorunlarının ortaya konulması ve temel sanayi politikalarının geliştirilmesi yolunda sonuç odaklı ve verimli iş birliklerine imza atacaklarına, bunun diğer kurumlar için de örnek bir çalışma modeli olacağına inandıklarını söyledi.
“Üniversite-sanayi iş birliğinde istenen seviyede olduğumuzu söylemek güç”
Erdal Bahçıvan, üretimin önündeki engelleri kaldırmaya, Türkiye’yi hedeflerine taşıyacak yatırımların yolunu açmaya yönelik sanayinin bazı temel sorunlarına ve bunlara dair çözüm önerilerine de değindi.
Üniversite ve meslek lisesi eğitimlerinin nitelikli insan, nitelikli iş gücü ihtiyacına cevap verebilmesinin büyük önem taşıdığını kaydeden Bahçıvan, “Bu kapsamda ilk olarak, ülkemizde giderek daha ciddi bir sorun haline gelen beyin göçünü mutlaka tersine çevirmek zorundayız. Eğitim sistemimiz müfredat güncellemelerinden eğitmen yetiştirme politikasına kadar kapsamlı bir reformdan geçirilerek gençlerimizin eğitimden beklentileri yükseltilmeli.” dedi.
Sanayinin teknik ve teknolojik kabiliyetini yükseltecek araçlardan birinin de etkin bir üniversite-sanayi iş birliği olduğunu vurgulayan Bahçıvan, “Ancak bu konuda istenen seviyede olduğumuzu söylemek güç. İSO olarak üzerinde yoğun bir şekilde çalıştığımız üniversite-sanayi iş birliğini geliştirecek ve teşvik edecek destek programları ve mekanizmalarının kurgulanmasının da çok önemli olduğunu vurgulamak istiyorum.
Bununla birlikte sanayimizin en önemli sorunlarından biri AR-GE harcamalarının verimli şekilde son ürüne dönüşemiyor olmasıdır. Bu nedenle TÜBİTAK ve KOSGEB tarafından sağlanan desteklerin ticarileştirme ve markalaşmaya da yansıyacak şekilde tasarlanması büyük önem taşıyor.” ifadelerini kullandı.
“Ülkemizde çip üretimine yönelik son zamanlarda atılan adımları takdirle izliyoruz”
İSO Başkanı Bahçıvan, dijital dönüşümün yanı sıra bugün birçok sektörün en önemli girdilerinden biri olan çip temininde yaşanan sorunların yakın geçmişte üretimde önemli kesintileri ve aksaklıkları beraberinde getirdiğini anımsatarak, “Bu krizi aşmak adına ülkemizde çip üretimine yönelik son zamanlarda atılan adımları takdirle izliyoruz. Temennimiz, yerli çip üretiminin süratle hayata geçmesi ve bu konudaki dışa bağımlılığımızın azaltılmasıdır.” dedi.
Türk sanayisinin rekabet gücünü destekleyecek bütün yapısal politikaları ve sektörel stratejileri hayata geçirmenin en önemli koşullarından birisinin sağlıklı, sürdürülebilir bir makro-finansal istikrar ortamının tesis edilmesi olduğunu vurgulayan Bahçıvan, şunları kaydetti:
“Bu açıdan ülkemizin en acil ekonomik sorunu haline gelen enflasyonla mücadelenin kararlılıkla sürdürüleceğine yönelik verilen mesajlar tüm kesimler açısından çok değerli. Söz konusu mücadelenin başarıya ulaşabilmesi için ekonominin sağlıklı işleyişi açısından hayati önem taşıyan kamu maliyesi ve bankacılık sistemi gibi alanlarda da akılcı ve tutarlı politikaların hayata geçirileceğine, böylece büyümenin yüksek olduğu kadar nitelikli ve sürdürülebilir bir zemine oturtulacağına da inanıyoruz.
Önümüzdeki süreçte fiyat istikrarı ve finansal istikrarın temin edilmesi için gerekli adımlar atılırken, diğer yandan üretim hayatımızın bu süreçten olumsuz etkilenmemesi adına sürecin mutlaka ‘sanayinin finansmanı’ hususunu da gözeten dengeli bir yaklaşımla yürütülmesi gerektiğinin de altını çizme ihtiyacını hissediyorum.”
“Emlak Sanayi modeli hayata geçirilmeli”
Erdal Bahçıvan, başta İstanbul olmak üzere Türkiye’de, yeni yatırımlar için özellikle batı bölgelerinde çok ciddi bir arazi sıkıntısı yaşandığını, yeni yatırımlar için oluşan maliyetlerde en büyük kalemlerden birisini arazi maliyetinin oluşturduğunu söyledi.
Bu soruna çözüm olarak, İSO’nun uzun süredir gündeme getirdiği ve uygun devlet arazilerinin özel sektöre uzun süreli kiralama yöntemiyle tahsis edilmesini sağlayacak “Emlak Sanayi” modelinin hayata geçirilmesi gerektiğine işaret eden Bahçıvan, konuşmasını şöyle tamamladı:
“Bunun yanı sıra teknolojik yapısıyla gerek iç gerekse dış pazar rekabeti açısından kendisini geliştiren, yeterli bulan sanayi sektörleri de İstanbul çeperlerinde yer almalıdır. Bu amaçla İstanbul’a yakın bölgelerde ‘endüstriyel kent’ modeliyle tasarlanmış yeni nesil organize sanayi bölgelerinin hayata geçirilmesinin önemi olduğunu belirtmek istiyorum.
Geçtiğimiz şubat ayında Kahramanmaraş ve civar illerde yaşadığımız deprem felaketinden sonra İstanbul’da sanayi tesislerinin depreme dayanıklılık durumunu ortaya çıkaracak bir çalışma yapılmasının ve kentsel dönüşüme benzer bir ‘sanayi dönüşümü’ projesinin süratle hayata geçirilmesinin artık çok kritik ve elzem hale geldiğini vurgulamak istiyorum.”